Akademi şüpheciliği
Platon’un ölümünden sonra Akademi’nin yöneldiği şüphecilik anlayışına, akademi şüpheciliği adı verilmektedir. Bu şüpheci akım, Sokrates-Platon geleneğinin felsefi anlayışını sürdüren Akademi felsefesinin şüphe anlayışıdır.
Akademi’nin Platon’dan sonraki etkili isimleri olan Krates, Arkesilaos ve Karneades şüpheciliği okula hâkim kılarak kesin bilgiden kaçınmışlar, öğretilerinde sadece doğruyu ve yanlışı birbirinden ayırt edebilmenin önemine vurgu yapmışlardır.
Akademi şüpheciliği kendi söylemini üretmekten ziyade Sokratik yöntem temelinde doğru düşünmenin yollarını aktarabilme amacı gütmüştür. Şöyle ki Arkesilaos, Sokrates’in bilindik “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir” sözünü “Hiçbir şey bilmediğimi de bilemem” diyerek kendi kulvarına taşımıştır.
Akademi şüpheciliği sadece metafizik alanda etkin olmuş, ahlaki alanda şüpheden kaçınarak kesin sonuçlara varmayı benimsemiştir.
AKADEMİ ŞÜPHECİLİĞİ
Platon Akademi’sinin akademi şüpheciliği adıyla anılan bu şüpheci dönemi, orta akademi dönemidir. Arkesilaos, Karneades ve Klitomakhos gibi düşünürlerce sürdürülen akademi şüpheciliği, felsefe tarihçilerince ölçü şüpheciliği olarak da nitelenir.
Akademi şüpheciliği, kesin gerçek deyimi yerine gerçeğe benzer deyimini koymuş ve bununla yetinilmesi gerektiğini savunmuştur. Onlara göre kesinliği hiçbir zaman elde edemeyeceksek de kimi şeylerin öteki şeylerden daha çok doğruluğa yatkın olduğunu görebiliriz. Gerçeğe benzer olan, en çok olasılı (muhtemel) bulunandır. Ussal olan da olanaklı bulunanların içinde en olasılıya göre davranmaktır. Bu yüzden akademi şüpheciliği, olumlu şüphe ya da verimli şüphe deyimiyle de nitelenmiştir. Çünkü bu şüphe, kesin gerçeğe henüz ulaşamamışsa bile, yanılınabileceğini de göz önünde tutarak kesin gerçeği aramakta ve her an kendi kendini düzeltip tamamlayarak gittikçe daha çok kesin gerçeğe yaklaşmaktadır.
MÖ 56 yılında Atina’nın elçilik göreviyle Roma’ya gönderdiği üç düşünürden biri olan, orta akademinin ikinci başkanı Karneades, Roma’da tüze (adalet) üstüne iki ayrı konuşma yapmış ve birinde tüzeyi tanıtlamak için ileri sürdüğü kanıtları ikincisinde birer birer çürütmüştür. Böylelikle de kesin gerçeğin bulunmadığını göstermiştir. Romalı gençlerin pek beğendiği bu söylevlere yaşlı Marcus Cato şiddetle karşı çıkmış ve senatoda yaptığı bir konuşmayla elçi Karneades’in Atina’ya geri gönderilmesini sağlamıştır.
Orta akademi, özellikle Arkesilaos’un büyük etkisiyle tam iki yüzyıl şüpheci kalmıştır. Bu iki yüzyıl sonunda Stoacılık’a teslim olan Akademi şüpheciliğinden sonra Antik Çağ Yunan şüpheciliği, Giritli Aenesidemos’la yeniden ve Pironcu biçimiyle canlandırılmıştır.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım