Felsefe hakkında her şey…

Nicholas Malebranche’ın Bigli Felsefesinin Ontolojik Temelleri

10.11.2019
924

Felsefi ontolojinin temel sorunu olan “eşyayı doğuşlarına ve kaynaklarına göre ele alarak inceleme” çabası hemen her sistem filozofunun ilgi duyduğu birincil yöntemdir.

Malebranche da bu konuyu öncelikle Descartes’ın eksik bıraktığı madde-töz uyumunu ele alarak çözmeye çalışmaktadır. Bu konu filozofun felsefesinin duyularla ilgili bölümünde yer almaktadır. Burada ruhun cisimlerle ve Tanrı’yla olan ilişkisi ele alınmakta, insanın sahip olduğu bütün yetilerin doğası, yanılma eğilimi ve yanılmadan sakınmak için dikkat edilmesi gereken noktalar gösterilmekte; bir anlamda insanın yapısı ele alınmaktadır.

Malebranche’a göre “bütün bilgilerimizin en güzeli, en hoşu ve en gereklisi bizi kendimize tanıtan, yani daha çok insana ait olan, insanı bildiren ve öğreten bilimdir. Bununla birlikte, bu bilim bizim elimizde bulunan bilimlerin ne en çok gelişmişi, ne de en çok olgunlaşmışıdır” (Malebranche 1997/I: xxxvıı).

Malebranche’ın insanı tanımaya verdiği öncelik, onun bu konunun ihmal edildiğine olan inancından kaynaklanmaktadır. Çünkü insanlar kendilerini tanımak için yeteri kadar çaba göstermemektedirler. Oysa insanı tanımadan verimli bir sonuç elde etmek olanaksızdır.

Malebranche’ın konuyu bu denli önemli sayması, çözümü için çaba harcadığı, madde ve ruh gibi iki ayrı tözü bünyesinde barındıran bu varlığın, farklı bu iki özelliği nasıl uzlaştırabildiği sorunu ile ilgili olmasındandır. Genelde Dekartçı okulun, özelde de Malebranche’ın ele aldığı sorunları, ruhla madde, nefisle cisim arasındaki ontolojik sorun; ruhla Tanrı arasındaki ilişki, Tanrı’nın mutlak gücü, insanın özgürlüğü sorunu; bir de bu sonuçla bir biçimde bağlantısı olan ahlak sorunu olarak özetlemek mümkündür.

Malebranche’ın çözmek durumunda olduğu bu sorun ya da sorunları Weber şöyle özetlemektedir: “Birincisini çözmek için, usavurma ile deneyi uzlaştırmak gerekiyordu. Yalnız olgulara bakınca, duyum, şüphesiz bedenin ruha yaptığı etki, ruhun maddeden aldığı etkidir. Đradî hareket, şüphesiz aynı zamanda ruhun bedene yaptığı etkidir. Maddenin etkisi altında kalıyoruz, ona etki ediyoruz. O halde bu iki töz arasında sıkı bir bağlantı vardır. Fakat gözlemin verdiği bu sonucu Descartes’ın düalist metafiziği ile karşılaştırınca, Dekartçılar çözülmez güçlükler içinde kayboluyorlar, çözülmez bir muammaya varıyorlar” (Weber 1993: 223) Her ne kadar, maddi töz, ruhi töz ve Tanrı tözünün birbirleriyle bağdaştırılması, bunun pozitif bir biçimde açıklanmasının güçlüğü ortada ise de Malebranche için pek büyük bir sorun gibi gözükmemektedir. Çünkü ona göre Tanrı’nın sözü ile insan usu birdir; bunların farklı şeyler olduğunu sanmak bir yanılmadır. Augustinus’tan yaptığı bir aktarımla Tanrı, ruh ve beden (ten) arasındaki uyumu hemen kurar Malebranche (1997/I: xxxııı) Bu hiyerarşide önce Tanrı, ardından ruh, üçüncü olarak da beden gelmektedir.

Malebranche, “hakikat” kavramını çok geniş anlamda ve ulaşılması gereken hedef olarak göstermektedir. O hakikatin araştırılmasının yöntemini sunduğu ilgili eserinin gerçek amacının insan ruhunun tanıtılması olduğunu bildirmektedir (a.e., xxxıv).

Malebranche’a göre “hiç özdeksel ve uzamlı olmadığı için insanın ruhu şüphesiz ki yalınç bir tözdür. Bu töz hiç bölünmez ve bu tözde, bölümlerin hiçbir bileşimi yoktur”(a.e., 5) Önce töz bölünmez diye başlayan Malebranche, başka çıkar yol olmadığı için olacak, insanda bulunan anlık ve istenç gibi iki yetiyi de ruhtan türetmektedir. şimdi bu iki soyut kavramın somut gerçeklikli ilişkisini kurmaya geliyor sıra. Her şeyden önce bu iki yeti ile ilgili kavramlar ve bunların aracılığıyla elde edilen kavramlar yeterince açık olmadığı gibi maddi dünya ile ilişkilendirilmesi de zordur. Maddi dünyanın duyularla ilişkisi olduğu için anlaşılması bu varlıkların kavramlarla ifade edilmesi kolaydır. Ancak ruhun ve özdeğin baştan sona birbiriyle uyumlu olacakları düşüncesine kapılmamak konusunda uyarıda bulunuyor Malebranche. Düşünür ruhun ya da maddenin, onların yaratıcısı olan “en yüce varlık”la birleşmesinden daha doğal bir şey olmadığını belirtiyor. Sorun, hepsinin ortak bir ilkeden çıkmış olduğu “inancı” ile kolayca çözülüyor! Bu uyumu sağlayan Malebranche, Augustinus’un, ruhun bedenle birleşmesinden sonra aşağı bir seviye kazandığını, insanın bütün yanılmalarının ve zavallılıklarının başlıca nedeninin ruhun bedenle birleşmesi olduğu, fikrini de onaylıyor (1997: XIX).

Malebranche “ilk günah” konusunu açıklarken, ruh ile tenin birleşmelerinden ve buluştukları yerden de söz ediyor ama bu birleşme yerinin neresi olduğunu açıklamıyor (a.e., 45).

Malebranche için çözüm tek cümlede özetlenmiştir: “Biz, bütün şeyleri Tanrı’da görmekteyiz“ yani “her şey Tanrı’dadır” (1997/III: 91). “Maddi evren cisimlerin yeri olduğu gibi Tanrı da manevi evrendir” (a.e., 107).

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...