Zor günlerin üstesinden gelebilmek için 4 Stoacı öneri: Hayat sana limon verdiğinde…
Stoacı felsefe bugün küresel bazda yeniden canlanmaya başlayınca, MS 60’lı yıllarda bir köle olarak dünyaya gelmiş olan; ardından, efendisi tarafından sakat bırakılan ve yetişkinliğinde İmparator Domitian’ın emriyle de sürgüne gönderilen Epiktetos, bu canlanmanın içinde tartışmasız bir merkezî figür hâline geldi.
Düşüncenin doğrucu bir savunucusu olan Epiktetos, felsefenin, insanların zor zamanlarda bile kendilerini geliştirmelerine yardımcı olması gerektiğini ifade etmiştir. Günümüzde insanlar acımasız savaşlar ve küresel salgınlar gibi belirsizliklerle boğuşurken Epiktetos’un bize kazandırabileceği birçok şey var diye düşünmekteyiz.
İşte Stoacıların belki de en Stoacı olanından, belirsizliklerden kurtulmanın dört yolu:
Konu Başlıkları
1. KONTROL EDEMEYECEĞİNİZ ŞEYLER İÇİN KENDİNİZİ ÜZMEYİN
Epiktetos’un “Enchiridion” isimli kılavuz metninin başlangıcında onun ünlü “kontrol ikilemi” şu şekilde aktarılmaktadır:
“Bazı şeyler bize bağlıdır, bazı şeyler ise bizim elimizde değildir. Bizim elimizden gelen kanaatlerimiz, dürtülerimiz, arzularımız ve hoşnutsuzluklarımız vardır. Fiziksel varlığımız, özel mülkiyet haklarımız, itibarımız, makamımız; özetle bizatihi kendi eylemimiz olmayan hiçbir şey bizim elimizde değildir.”
Bu anlayış, günümüzde 12 Adımlı Kurtuluş Programları dâhilinde yer alan Huzur Duası’nda da karşımıza çıkan bir yaşam penceresi sunar bizlere.
Epiktetos, sonucunu değiştiremeyeceğimiz şeyler için endişelenmemizin yalnızca enerjimizi boşa harcamak anlamına geleceğini düşünüyordu. Ona göre, eğer geçmişte yaşananları veya gelecekte yaşanacak olanları değiştirebilme gücümüz olsaydı, bu bizi yalnızca hayal kırıklıklarına sürükleyecekti.
Böyle bir güce sahip olmasak da geçmişte olmuş ya da gelecekte olacak olanlar üzerinde derinlemesine düşünebilir ve bunlara dönük eylemlerde bulunabilir; yaşananlara veya olası yaşanacaklara cesaretle, dürüstlükle ve ölçülülükle yaklaşıp hazırlanarak elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışabiliriz.
Birkaç yıl önce baş gösterip bütün dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgınını düşünelim. Bu salgın sürecinde bütün dünyada karar vericilerce kapatma uygulamaları ve birçok kısıtlama gerçekleştirildi. Bu durumda, insanların, kendi yaşam alanlarında uygulanan kısıtlamaların kaldırılıp kaldırılmayacağını bilmedikleri veya bu sürecin daha ne kadar devam edeceği hakkında fikir sahibi olmadıkları ortadaydı. Aynı şekilde vatandaşların, kapatmalara ve kısıtlamalara karşı birer birey olarak müdahale edebilecek güçleri de yoktu. Ancak şüphesiz ki bütün insanlar maske takabilir, sosyal mesafeyi koruyabilir, aşılarını bir an önce ve tam olarak yaptırabilir; ellerinden geldiğince çalışmaya, spor yapmaya, kendilerini geliştirmeye ve çocuklarını eğitmeye devam edebilirlerdi. Peki kaçımız bunları yaptık?
2. EN KÖTÜSÜNE HAZIRLANIP EN İYİSİNİ UMUT EDİN
Birçok Stoacı gibi Epiktetos da insanların hazırlıksız yakalandıkları olaylardan dolayı huzursuzluk duymaya çok yatkın olduklarını ifade eder. En kötü durum senaryosunu önceden düşünüp buna nasıl karşılık verebileceğimiz üzerinde ciddiyetle çalışarak, ansızın gelişebilecek kötü durumlardan göreceğimiz zararı en aza indirebiliriz.
Eğer “planlanmış kötülükler” fikri size çok korkutucu geliyorsa o zaman “küçük şeylerden başlamalısınız” diyor Epiktetos ve ekliyor:
“Söyle şimdi, salt üzgün olduğun için bu kadar ucuza satılır mı özgürlük; bu kadar mıdır dinginliğin ederi; ne var ki her şeyin, bedeli var…”
Olacaklara hazırlanmak, bir nevi yüzleşme olarak adlandırılabilir. Epiktetos, üzerinde söz sahibi olmadığımız ve müdahalemiz bulunmayan şeyler sebebiyle üzülmemizin veya öfkelenmemizin, olacaklara hazırlanıp bunlarla yüzleşmekten çok daha kötü olduğunu öne sürer. “Planlayan, hazır olur” diyerek bizi yüzleşmeye davet eder. Çünkü eğer işler hazırlandığımız kötülüklerden daha iyi giderse biz zaten kötüsüne hazır olduğumuz için, her şey daha iyi olacaktır.
3. KENDİNİZE DIŞARIDAN BAKIN
Epiktetos, baskı altında olduğumuzda, deneyimlediğimiz şeyi genellikle eşi benzeri olmayan bir şeymiş gibi duyumsadığımızı aktarır. Ona göre yaşadıklarımızı bizden başka hiç kimse anlayamaz. Fakat, bir salgın sırasında dahi, deneyimlediğimiz çok az şeyin gerçekten de emsalsiz olduğunu hatırlamakta fayda vardır.
Bu günlerde COVID-19 salgınının ikinci yılını yaşıyoruz. Fakat bilmeliyiz ki Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı bu süreden çok daha uzun sürmüştür. Bizim yaşadığımız şey ise sadece bir salgın. Bizden önceki nesiller de çok ağır kayıplar verilen salgın hastalıklar (İspanyol gribi) yaşadı. Fakat hayatta kalanlar bir şekilde yaşamı ve dünyayı yeniden inşa edebildiler. İşte biz de öyle yapmaya çalışmalıyız.
Epiktetos “geri çekilerek” deneyimlerimizi başka birinin başına geliyormuş gibi yeniden gözden geçirmemizin de bize yardımcı olabileceğini öne sürüyor:
“Diyelim ki bir arkadaşınızın çocuğu bir bardağı kırdı. Bu durumda ‘Kırılmak fincanın, kırmak da çocuğun doğasında vardır’ yorumunu yapmak bizim için oldukça kolaydır. Aynı yorumu bir çocuk sizin fincanınızı kırdığında da yapabilmeniz, az önce dillendirdiğiniz durumun sizin için de geçerli olduğunu fark ettiğinizde kolay olacaktır.”
Zor dönemlerde umutsuzluğa kapıldığımızda “aynı talihsizliğin başkalarının başına geldiğini duyduğumuzda nasıl hissettiğimizi hatırlamalıyız”. Kendimize başka biriymişiz gibi dışarıdan bakarak, aynı yardımı ve cesareti kendimiz için de devreye sokmalıyız.
4. YAVAŞLA ve EMİN OL
Sokrates’i yansılayan Epiktetos, onun “sorgulanmamış hayat yaşamaya değmez” şiarını, eleştirilmemiş düşünce anlama eremez, biçiminde kişiselleştirmiştir. Çünkü bizi yanlış kanılara sürükleyen fikirler arasında geçiş yapmamız oldukça kolaydır.
“Bu çıkarımlar, kesinlikle tutarsızdır: Ben senden daha zenginim, öyleyse senden daha iyiyim; ben senden daha güzelim, bu yüzden senden daha iyiyim. Bilakis şu çıkarımlar tutarlı akıl yürütmelerin sonucudur: Ben senden daha zenginim, öyleyse benim malım seninkinden daha fazla; ben senden daha güzelim, dolayısıyla konuşma biçimim seninkinden daha kibirli.”
Bildiklerimize ve deneyimlediklerimize pek çok önlenebilir, alışıldık, eleştirel yargı eklemek kolaydır. Bu eklentiler çoğu zaman yeterli bilgiye dayanmayan varsayımlar sunar. Bunlar ise ya aşırıya kaçan ya da zayıf kalan tepkiler geliştirmemize neden olur.
Epiktetos, özellikle başkalarını kınamak söz konusu olduğunda, belli sınırları aşmamamızı ve “yargıçlık” yaklaşımımızı yumuşatmamızı öneriyor:
“Birinin yüzerken telaşlıca kulaç attığını görürsen ona kötü yüzdüğünü söyleme; kulaçlarını telaşlıca attığını söyle. (…) Hangi düşüncenin onu telaşlıca kulaç atmaya sevk ettiğini anlayana kadar, onun yaptığının kötü olduğunu nereden bileceksin?”
Sosyal medyada çevrim içi komplolarının oğul verdiği bu çağda, Epiktetosçu bu dört telkin yeniden değer kazanmış görünüyor. Epiktetos özellikle çevrim içi ortamda kullanıcılar tarafından ortaya atılan çirkin veya dehşet verici iddialara denk gelindiğinde bizden kendimize yönelteceğimiz şu sorulara cevap vermemizi isteyecektir:
- Bu iddiaların doğru olduğunu biliyor muyum?
- Bu iddiaların doğru olduğundan emin olmak için yeterli bilgiye sahip miyim?
Gerçekleştireceğimiz bu türden bir iç sorgulama, başkalarını tahrik eden veya öfkelendiren yanlış bilgileri etrafımıza yaymamız şöyle dursun, bu kurmacalardan kaynaklanacak olası öfkemizi de engelleyecektir.
İşte yeterince sayıda insan bu iç sorgulamayı yapabilirse hepimiz, toplu olarak gelecekteki birçok zorluktan yakayı kurtarabiliriz.
Kaynak Metnin Yazarı: Matthew Sharpe (Felsefe Bölümü Dr. Öğr. Üyesi, Deakin University)
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Bu makale, Sosyolog Ömer YILDIRIM tarafından www.felsefe.gen.tr için derlenerek çevrilmiştir.
Derleme için kaynak metin: When life gives you lemons … 4 Stoic tips for getting through lockdown from Epictetus