Aristoteles ve Siyaset Felsefesi Anlayışı
Aristoteles Platon’un ideal biçimler öğretisini eleştirerek felsefesine başlar.
Aristoteles’e göre asıl anlamda varolan ideal olan değil, tek tek varolanlardır. Dolayısıyla Aristoteles’in siyaset felsefesi de onun temel felsefi düşüncelerine dayanır. Aristoteles siyaset felsefesini Politika adlı yapıtında sunar.
Platon gibi ideal biçimlerin asıl anlamda varolanlar olduğunu düşünmediğinden ideal bir devlet resmi çizmez. Bunun yerine tek tek varolanlara öncelik veren temel düşüncesinden hareketle varolan devlet (polis) ve yönetim biçimlerini eleştirir.
Aristoteles’in toplum ve devlet anlayışı da onun insan anlayışına bağlıdır. Aristoteles’e göre insan her şeyden önce bir “zoon politikon”dur, toplumsal bir varlıktır. Bu insanın olanaklarını ancak bir toplum ve devlette gerçekleştirebileceği anlamına gelir. Bu yüzden de insanın kendi olanaklarını gerçekleştirebilmesi açısından toplumsal düzenin ve devletin varlığı zorunludur. Devletin varlık nedeni de erdemli yurttaşlar yetiştirmek, insanları erdem bakımından geliştirmektir. Yönetim biçimlerinin doğru ya da yanlış yönetimler olduğunu gösteren de göz önünde tuttukları amaçlarıdır. Devleti insanları erdemli kılmak amacına uygun yöneten yönetim biçimleri doğrudur. Aristoteles “Kendi gözlemlerimiz, bize, her devletin iyi bir amaçla kurulmuş bir topluluk olduğunu söyler” der (Aristoteles 2004, s. 7).
Aristoteles’e göre devlet siyasal bir birlikteliktir, siyasal bir bütündür. Bütün birliktelikler bir iyiyi amaç edindiği için her siyasal birliktelik ortak bir iyiyi amaç edinir ve bu ortak iyi de devlettir. Aristoteles’e göre devlet en yüksek iyidir çünkü devlet herkesin iyi yaşaması ya da ortak mutluluğu için vardır. İnsan doğası gereği hep bir iyiye yöneldiğinden, siyasal düzen olarak devletin ortaya çıkışı da doğal bir zorunluluk olmaktadır.
Devletin nedeni insanın doğasına, insanın toplumsal bir varlık olmasına bağlıdır. İnsan doğası gereği toplumsal bir varlık olduğundan, Aristoteles “Devletin doğası gereği varolan şeyler sınıfına girdiğini” söyler. İnsanın doğası gereği toplumsal varlık olması, insanın doğası gereği bir birlikteliğe yönelmesi anlamına gelir. Aristoteles’e göre insanı diğer hayvanlardan ayıran yönü akıl sahibi olmasıdır. Akıl sahibi olan insan konuşan bir varlıktır. İnsanın bu doğası onu bir arada yaşamaya yöneltir. İnsan bütün olanaklarını bir arada yaşarken gerçekleştirebilir. Bu yüzden insanın bir arada yaşaması sonucu toplum oluşmuş, köyler ve şehir-devletler ortaya çıkmıştır. Aristoteles’e göre iki kişinin üreme amacıyla bir araya gelmesiyle aile oluşur. Ailelerin bir araya gelmesiyle köyler oluşur. Köylerin bir araya gelmesiyle de şehir-devletleri ortaya çıkar.
Aristoteles Politika’nın 3. kitabında “Devlet nedir?” sorusunu sorar. Aristoteles’e göre devletin temeli de adalettir çünkü siyasal topluluğun temelini hak oluşturur. Bu durumda adalet devlette amaçlanan iyidir. Adaletin ne olduğunu araştırmak için kimin için olduğunu da araştırmak gereklidir. Aristoteles’e göre adalet bütün toplum için iyi olandır. Önemli olan bütün toplumun ortak yararıdır. Bu yüzden Aristoteles en iyi yönetim biçimini araştırır. Aristoteles’e göre en iyi yönetim biçimi de bütün yurttaşların iyiliğini amaçlayan yönetim biçimidir. Bütün yurttaşların iyiliği amaçlandığı sürece baştakilerin sayısının bir önemi yoktur. Devletin baş amacı yurttaşların iyi yaşamasını sağlamaktır. Aristoteles’e göre anayasa, bir devlet içinde yaşayanları örgütlemenin bir yoludur ve egemen gücün örgütleniş biçimidir.
Devleti incelemek için önce onu oluşturan yurttaşları ele almak gereklidir. Çünkü “Devlet yurttaşların toplamıdır” (Aristoteles 2004, s. 70). Aristoteles tarafından devlet yurttaşlar topluluğu olarak tanımlanınca, yurttaşın ne olduğu sorusu sorulur. Aristoteles’e göre belli bir ülkede yaşamak bir insanı yurttaş yapmaz. Dava açma ve dava edilebilme hakkı da bir insanı yurttaş yapmaz. Yurttaşlardan oluşan birkaç kuşaktan gelmek de bir insanı yurttaş yapmaz. O hâlde yurttaş kime denir? Yurttaş devlet yönetimine, yargıya katılarak siyasal, yasal ve yönetimle ilgili görevler alan kişidir. Devlet de yurttaşların bir anayasa içinde birleşmeleri demektir. Dolayısıyla yurttaşın tanımı belirli bir anayasal yönetim içinde yönetime katılan insan olmaksa, yönetim biçimine bağlı olarak yurttaşın anlamı da değişecektir. İyi yurttaşın erdemi de yönetmeyi ve yönetilmeyi bilmesidir. “Aristoteles’in yurttaş kavramı modern yurttaş kavramından büyük ölçüde farklıdır; çünkü ona göre yönetim temsili değil, doğrudan yönetimdir” (Ross 2002, s. 287). Başka bir deyişle, yurttaşlar yöneticilerini seçmede söz sahibi olmak dışında devletin yasalarını yapmaya bizzat katkıda bulunurlar.
Ayrıca Bakınız:
http://www.felsefe.gen.tr/aristoteles-ve-yonetim-turleri-anlayisi/
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım