Felsefe hakkında her şey…

Üç Hâl Yasası, Üç Hâl Kanunu

01.11.2019
30.761
Üç Hâl Yasası, Üç Hâl Kanunu

Auguste Comte’un üç hâl kanunu ya da üç hâl yasası olarak adlandırılan toplumsal evrim kuramına göre toplumlar üç aşamadan geçer: Teolojik, Metafizik, Pozivitist.

Comte, kurmak istediği toplumsal bilimin konusunu insan türünün tarihi olarak belirlemiştir. Toplumsal evrimin özelliklerini ve toplumsal bütünün işlevlerini anlamak için bu tarihi tek bir insanlık tarihi olarak kavramış ve bütün bilimlerin, grupların, bireylerin, toplumların ve insan düşüncesinin birbirinin yerini alan üç ardışık aşamadan geçtiklerini ileri sürmüştür.

Comte’a göre toplumlar ancak üyeleri aynı inançlara ve düşünce biçimine sahip oldukları sürece var olurlar ve toplumların içinde bulundukları aşamaları belirleyen şey, insan düşüncesinin biçimidir. Başka bir deyişle toplumların toplumsal örgütlenme ve toplumsal düzen biçimleri de insan düşüncesini yansıtarak bu aşamaları izler (Aron, 2000:70; Hamilton, 1996:50).

Comte’tan önce de toplumların belirli aşamalardan geçerek ilerlediği düşüncesini savunan düşünürler olmuştur; ancak Comte her bir aşamadan diğerine geçişin insan aklındaki bir ilerlemenin sonucu olduğunu belirterek bu düşünürlerden ayrılır.

Comte’un insan düşüncesinin, bilimlerin ve toplumların teolojik ve metafizik aşamalardan geçerek son olarak pozitif aşamaya ulaşacakları şeklindeki düşüncesi Üç Hâl Yasası olarak adlandırılır.

Şimdi Comte’un Üç Hal Yasası’nın aşamalarını kısaca inceleyeceğiz.

TOPLUMLARIN GEÇTİĞİ ÜÇ AŞAMA (ÜÇ HÂL YASASI)

1. Teolojik (Tanrıbilimsel) Evre

Teolojik aşamada insan bütün olguların doğaüstü güçlerin bir sonucu olduğunu düşünür, bütün olguların kökenlerini ve nihai nedenlerini doğaüstü olanda arar. Bu aşamada duygular ve hayal gücü baskındır. Teolojik aşama dünyanın 1300 yılına kadar olan dönemine hâkimdir (Ritzer, 2008:15).

Teolojik (Tanrıbilimsel) Evre

Teolojik (Tanrıbilimsel) Evre

Teolojik aşamada insanlar her şeyin nedeninin Tanrı olduğunu, toplumsal ve fiziksel dünyanın Tanrı tarafından üretilmiş olduğunu düşünürler ve varoluşu kendi akıllarına dayanarak açıklamak yerine, kilisenin doktrinlerini kabul ederler. İnsanların toplumdaki yeri tanrısal güçler ve kilise tarafından belirlenir, toplumda kilisenin kabul ettiği ‘gerçek’lere inanılır ve toplumsal yaşamı düzenlemek için Kilise tarafından koyulan kurallara uyulur.

Teolojik aşama fetişizm, çoktanrıcılık ve tektanrıcılık şeklinde üç döneme bölünmüştür. Fetişizm, doğanın insan duyguları ekseninde tanımlanmasıdır. Çoktanrıcılık birden çok tanrının ve tinin olduğu dönem, tektanrıcılık ise tek bir tanrının varlığının söz konusu olduğu, insan aklının adım adım uyanmaya başladığı dönemdir (Swingewood, 1998:63).

Comte’a göre toplumsal evrimin her aşaması, kendinden önceki aşamadan çıkmaktadır, örneğin teolojik aşamanın son dönemi olan tektanrıcılık, insan düşüncesine soyut kavramların egemen olduğu metafizik aşamanın yolunu açmaktadır.

Bu dönemde insanlık, çocukluk dönemindedir. İnsanlar bu dönemde fenomenlere dinî bir izah getirmiş, etrafındaki olayları bu şekilde açıklamaya çalışmıştır. Tanrıbilimsel dönemde insanoğlu bilmediği, bir türlü anlayamadığı olayları hep aşkın bir kaynakla açıklama yoluna gitmiştir. Yine bu dönemde insanoğlu usundan çok imgeleminin sesini dinlemiş; ussal yolla temellendirilmiş açıklamalar yapmak yerine eğretilemeler ile benzetilere dayalı söylensel anlatı olanaklarına başvurmuştur.

Bu aşamadaki temel düşünce fiziki ve sosyal, diğer bir deyişle doğadaki ve toplumdaki tüm olayların doğaüstü güçler tarafından idare edildiğine duyulan inançtır. Doğa ve toplum, Tanrı tarafından meydana getirilmiştir ve yönetilmektedir. Teolojik aşamada doğaya, insana, topluma dair var olan bilgiler ilahi özellik taşıdıkları için sorgulanmadan kabul edilmektedir.

2. Metafizik Evre

Metafizik aşama, 1300-1800 yılları arasına hâkim olan ve neden ya da öz gibi soyut düşüncelerin, ideal biçimlerin hüküm sürdüğü devirdir (Ritzer, 2008:15). Bu aşamada olguların nedeninin kişiselleştirilmiş tanrılar değil, doğa gibi soyut güçler olduğuna inanılır.

İnsanların saygı duyulması gereken temel hakları olduğu ve en önemli değerin bu haklar olduğu düşüncesinin yaygın olduğu bu aşamada özgür irade vurgulanmaktadır (Wernick, 2005:130). Bu aşamada da açıklamaların ana kaynağı soyut güçler olmakla birlikte açıklamalar Teolojik dönemdekilerden daha tutarlı ve sistematiktir.

Metafizik Evre

Metafizik Evre

Bu çağ, insanlığın gençlik çağıdır. Bu dönemde insanlar, soyut fikirlerin peşinde koşmuşlar, evreni soyut fikirler (doğa ve ideolojiler gibi) ışığında açıklamaya çalışmışlardır. Ruh, ölümsüzlük vb. doğaüstü, soyut kavramların ve gizli güçlerin temel belirleyici olduğu aşamadır. Örneğin, ağır nesnelerin düşmesi, doğadaki yerlerini alma çabası ya da boşluktan korkma ile açıklanmıştır.

Metafizik dönemde gerek söylenbilgisinin tanrılarının varlığına gerekse de onların özel yetilerine ve güçlerine duyulan inancın çökmesiyle birlikte değişik metafizik araştırma izlenceleriyle insan zihni saltığı kavramaya çalışmıştır. Bu dönem boyunca bir yığın metafizik uslamlama, metafizik kavram ve metafizik sorun ortaya atılmış ama ortaya konan sorunlar çözülemediği gibi ulaşılan bilgi anlamında da tek bir adım olsun ileriye gidilememiştir.

Bu aşamada belirgin olan durum, toplumsal ve doğayla ilgili olguların birtakım soyut güçlerle açıklanmasıdır. Burada bahsedilen soyut güçler; toplumsal düzen, insan hakları, hukuk, eşitlik vs. gibi soyut kavramlar olabileceği gibi doğanın kendine has bir aklının bulunduğu ve bu bağlamda yaşayışa etkisi, örneğin “karma” felsefi anlayışı da olabilmektedir. Burada bir Tanrı yoktur; fakat toplumsal meseleleri düzenleyen bir soyut güçler bütünü vardır.

3. Pozitivist (Olgucu) Evre

1800’den itibaren dünyanın girdiği Pozitif (ya da bilimsel) aşamada ise insan düşüncesi kesin doğruyu ve mutlak nedenleri aramaktan vazgeçer, düşünce özleri terk edilir. Bunun yerine artık akıl ve gözlemin bir bileşimi sayesinde olguların birbirlerini takip etmelerine ve birbirlerine benzemelerine neden olan değişmez ilişkilerini, yani olguların kanunlarını keşfetmeye çalışır (Ritzer, 2008:18). Başka bir deyişle pozitif aşama bilimsel aşama olduğu için bu aşamada pozitivist ve bilimsel bakış açısı ve bilimsel yöntem hâkimdir; bu aşamada artık doğru olan değil, gerçek olan aranır; düşünceler ve açıklamalar spekülasyonlara değil, bilime ve ampirik deneyimlere dayanır.

Pozitivist (Olgucu) Evre

Pozitivist (Olgucu) Evre

Teolojik sistem çok tanrıcılıktan tek tanrıcılığa doğru, metafizik sistem de çeşitli ve çok sayıda kuvvetten tek bir kuvvete, doğaya doğru ilerler ve bu noktalara ulaştıklarında en yetkin biçimlerini alırlar. Pozitif sistem ise en yetkin biçimini, bütün olay ve olguları tek ve genel bir olaya bağladığı zaman alacaktır (Kösemihal, 1982:152-3).

Son evre olan pozitif aşamada ise insanlar artık fenomenlerin nedenlerini, anlamlarını, kaynaklarını aramayı bırakmış, bunları yöneten, idare eden yasaları keşfetmeyi amaçlamışlardır. Bu dönemde insanlar doğadaki ve toplumsal yaşamdaki olguları açıklayabilmek için somut, gözlenebilir olguları incelemeye yönelmişlerdir. Bu inceleme esnasında olgular arasındaki neden-sonuç ilişkileri gözlenip bu ilişkilerdeki düzenlilikler ve art arda gelişler yasalarla açıklanabilmektedir.

Zorunlu saltığı amaçlayan metafizik araştırma mantığı yerini bütünüyle, hem de bir daha geri dönülemeyecek bir biçimde olumsalı, göreli olanı anlamaya yönelik olgucu bir bilimsel araştırma çerçevesine bırakmıştır. Usun bütünüyle imgelemin üstesinden geldiğinin varsayıldığı bu son dönemde insanoğlu artık deneye açık olgularla, bu olgular arasındaki ilişkilerle, bu olguların altında yattığı düşünülen yapı, düzen ve yasalarla ilgilenmektedir.

Bahsettiğimiz üç hâl yasası içinde ilk iki evre, insanlık tarihinin negatif yani yıkıcı aşamalarıdır. Sonunda varılacak olan nihai evre ise (bilimsel evre), tüm toplumların istisnasız olarak ulaşmak durumunda oldukları pozitif, yani yapıcı evredir.

Üç hâl kanunu’ndaki üç aşama bütün bilimler için geçerlidir, yani bütün bilimler bu aşamalardan geçerek pozitif aşamaya ulaşır. Bununla birlikte, bütün bilimler pozitif aşamaya aynı anda ulaşmazlar, bu aşamaya ulaşmaları bilimlerin sınıflandırılmasındaki yerlerine bağlıdır.

Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: KLASİK SOSYOLOJİ TARİHİ, s. 39-42, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2685 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1651

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...