Türkiye’de Laik Sistem
Türkiye’de yönetim biçiminde bazı yönleriyle İngiltere ve Yunanistan modellerine benzeyen ama bazı yönleriyle de farklı bir karma model söz konusudur. Türkiye’deki karma model Osmanlı’daki din devlet ilişkisine dayanmaktadır.
Osmanlı’da din Şeyhülislamlık kurumu üzerinden devletin altında örgütlenmişti. Türkiye’de Cumhuriyet kurulunca bu yapı aynı şekilde benimsenmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde Şeyhülislamlık yerine Diyanet İşleri Başkanlığı kurularak din işleri devlete bağımlı hale getirilmiştir. Türkiye’de Cumhuriyet rejiminin en önemli politikalarından biri laiklik olmuştur. Laiklik Türk toplumunu modernleştiren bir araç olarak görülmüştür.
Türkiye’de laiklik adına atılan en önemli adım Şer’iye ve Evkaf Vekaleti ile Hilafetin 1924 yılında kaldırılması olmuştur. Bununla birlikte laiklik adına çok önemli başka adımlar da atılmıştır. Bunların bazıları şunlardır:
- 1924 Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi,
- Diyanet İşleri Reisliği,
- İlahiyat Fakültesi ve İmam- Hatip Okullarının kurulması.
- 1925 Şapka Kanunu ve miladi takvimin kabul edilmesi ve tekke ve zaviyelerin kapatılması.
- 1926 İsviçre Medeni Kanunu ve Borçlar Kanunu ile İtalya Ceza Kanunu’nun kabul edilmesi.
1928 Latin alfabesinin kabul edilmesi ve Anayasa’dan “İslam dini” ibaresinin kaldırılarak yeminin laikleştirilmesi (vallahi yerine namusum üzerine söz veririm ibaresinin esas alınması). 1929 Alman Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu ve İsviçre İcra İflas Kanunu’nun kabulü. 1930 İmam Hatip Okullarının kapatılması. 1932 ezanın ve kametin Türkçeleştirilmesi. 1934 hacı, hafız, ağa, şeyh, molla gibi lakap ve unvanlarla birlikte bazı kisvelerin yasaklanması. 1935 hafta tatilinin cumadan pazara çevrilmesi. 1937 Laikliğin Anayasa maddesi haline getirilmesi. 1949 İlahiyat Fakültesi’nin kurulması ve okullara program dışı din dersi konması. 1950 din derslerinin programa alınması.1951 imam hatip okullarının yeniden açılması. 1956 ortaokullara din dersi konması. 1982 orta öğretime mecburi din dersi konması (Ergil, 1990).
Türkiye’de sistem anayasada laik olarak tanımlanmasına rağmen devlet Diyanet İşleri Başkanlığı aracılığıyla dini kontrolü altına almış ve dini hizmetleri üstlenmiştir. Türkiye’de din hizmetleri Diyanet İşleri üzerinden devlet tarafından verilmektedir. Türkiye’de faaliyet gösteren camiler Diyanet İşlerine bağlı olup müftüler, imamlar, vaizler ve Kur’an kursu öğretmenleri memur statüsünde devlet tarafından görevlendirilmektedirler. Bununla birlikte ilk ve ortaöğretimde zorunlu din dersleri devlet tarafından verilmektedir. Din dersleri başka inanç sistemlerini de kapsamakla birlikte esas olarak baskın dinî anlayış olan Sünni öğretiye göre verilmektedir. Son zamanlarda Alevi inanç topluluklarından gelen itirazlar sonucunda müfredata Alevilikle ilgili bilgiler de dahil edilmiştir. Bununla birlikte devlet İmam Hatip liseleri ile İlahiyat fakültelerine Milli Eğitim ve Yüksek Öğretim Kurumu bünyesinde yer vererek imam ve hatiplerin buralardan yetişmesini sağlamaktadır. Orta öğretim kurumlarında verilmekte olan Din Dersi ve Ahlak Öğretimi derslerini İlahiyat fakültelerinden mezun olan öğretmenler vermektedirler. Kısaca, Türkiye kendine özgü karma bir laiklik modelini hayata geçirmiştir. Türkiye Fransa’dan sonra anayasasında kendisini laik olarak tanımlayan ikinci Avrupa ülkesi olmasına rağmen din ile devlet arasına bir ayrılık duvarı koymamıştır (Erdoğan, 2001).
Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2991 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1994