Felsefe hakkında her şey…

Platon ve İdealizm (Düşüncecilik), Platon’da İdealizm

13.11.2019
9.879

Platon varlık görüşünü idealar kuramıyla açıklamıştır.

Bu kurama göre birbirinden farklı iki dünya vardır. Bunlar: nesneler dünyası ve idealar dünyasıdır. Nesneler dünyası sürekli oluş ve değişme halinde olan ve aynı zamanda yok olan nesnelerin dünyasıdır. Platon’a göre nesneler dünyasındaki varlıklar gerçekte var değildir. Onlar yalnızca görünüşten ibarettir.

Onlar var olur, değişir ve yok olup giderler. Başka bir değişle içinde bulunduğumuz dünyadaki varlıklar, sonlu ve ölümlüdür. İdealar dünyası ise öncesiz ve sonrasız olan ideaların dünyasıdır. İdealar, dış dünyadaki varlıkların kendisinden pay aldıkları özlerdir. İdealar varlığa gelmedikleri gibi yok olup gitmeyecek varlıklardır. Onlar zamanın ve mekanın dışında olan varlıklardır.

Platon’a göre gerçekte var olan varlıklar idealardır. Nesneler dünyasındaki varlıklar ise ideaların görünüşleridir. İdealar ezeli ve ebedi (kalıcı ve sürekli) varlıklardır. Örneğin, nesneler dünyasındaki her güzel şey (güzel çiçek, tablo, insan vb) günü geldiğinde yok olurken güzellik ideası kalıcı ve sürekli olarak var olacaktır.

Platoncu İdealizmin ve Devletin Eleştirisi

Aristoteles hocası Platon’un maddi ve ideal gerçekliği radikal bir tarzda ayıran dualist ontolojisine eleştirel yaklaşır. Görünür dünyayı biçimlendiren idealar, aşkın değil içkin özlere işaret ederler. Bu dünya ideal formlar bağlamında eksikli, göreli ve olumsaldır. Fakat bu eksikli, göreli ve olumsal var oluş, ideal özlerin dışavurum alanıdır. Empirik gerçekliğin, yani görünür dünyanın ontolojik, epistemolojik, etik, estetik ve politik açıdan gözden düşürülmesi, radikal bir dualizmden kaynaklanan bir ölçüsüzlükle değil, belli bir hakkaniyet ve ölçü içinde yapılmalıdır.

Bu dünyadaki her bir empirik olgu, tikel bir form ve tekil bir maddenin içsel birliği olarak var olur. Böylece her bir tikel ve bireysel olgu, kendi ideal ya da formel (biçimsel) özünü gerçekleştirmeye çalışır. İnsanı belirleyen ve diğer canlılardan ayıran ideal ya da biçimsel öz, akılsal düşünme yetisidir. Aristoteles açısından insani bir etkinlik olarak siyasetin ve dolayısıyla devletin işlevi, insanın kendi özüne uygun bir tarzda, yani akılsal bir zeminde yaşayabilmesine, kendi potansiyellerini gerçekleştirmesine hizmet etmektir.

Aristoteles de tıpkı hocası Platon gibi insanın ancak bir toplum ve devlet içinde kendi özünü ve potansiyellerini gerçekleştirebileceğini düşünür. Aristoteles için insan, toplumsal ve politik bir hayvandır. Aristoteles’in ifadeleriyle, toplumsal ve siyasal örgütlenmenin dışında yalnızca hayvanlar ve tanrılar var olabilir. Kuşkusuz Platon için de insan kendi akılsal düşünme yetisiyle bu görünür dünyada ideal bir devleti oluşturmaya çalışabilir. Böyle bir proje zaten Platoncu politikanın temelini oluşturur.

Aristoteles’ten farklı olarak Platon’un politik projesinde, ideal ve maddi gerçeklik, evrensel doğruluk ve tikel-bireysel ilgiler, akılsal düşünüş ve empirik içerik birbirlerinden keskin bir tarzda ayrılır ve yalıtılır. Bu keskin ve uzlaşmaz analitik tutum, Platon’un tüm felsefesini olduğu gibi tüm siyaset anlayışını da belirler. Aristoteles Platon’a göre daha mutedil, ölçülü ve doğru ortayı gözeten bir anlayışla etik ve politik söylemini oluşturur.

Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 3. Sınıf “Çağdaş Felsefe Tarihi” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...