Ölümü düşünmek daha mutlu ve anlamlı bir hayat yaşamamıza nasıl yardımcı olabilir?
Ölüm hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu sık sık düşündüğünüz bir şey mi? Örneğin ölüm fikri sizi endişelendiriyor mu? Bunlar son zamanlarda birçoğumuzun üzerinde düşündüğü sorular. Yakın zamanda dünya genelince yaşadığımız Covid-19 salgını, dünyanın her yerinde gerçekleşen doğal afetler, savaşlar v.s. bize ölümün her zaman yakınımızda ve hepimizin bir noktada karşılaşacağımız bir olgu olduğunu hatırlatıyor.
Küresel bazda ölüm tabu haline gelmiş bir konudur. Bize ölümün uzak durmamız ve unutmaya çalışmamız gereken bir şey olduğu öğretilir. Eğer kendi ölümlülüğümüzü düşünmeye başlarsak bu bize kaygı ve buhran getirecektir.
Atalarımız geçmişte ölümü düzenli olarak görmüş ve cesetlerle yakından muhatap olmuşlarken bizler modern tıp uygulamaları sayesinde ölümden uzak duruyoruz. Artık geçmişe oranla insanlar genellikle evlerinde değil hastanelerde ölüyor ve öldükten kısa bir süre sonra cesetleri morglara kaldırılıyor ve hatta onları görmek için hastanelerden randevu almamız gerekebiliyor.
Ancak sürekli olarak gözlemlenebilen bir şey var ki o da ölümle karşılaştıktan, ölümü ciddi bir şekilde düşünükten sonra ölüm hayatta kalmak açısından güçlü bir olumlu etkiye sahip olabiliyor.
Kazalardan, ciddi hastalıklardan ve ölümle burun buruna gelinen diğer durumlardan kurtulan insanların dünyaya yeni bakış açılarıyla baktıklarını görmek mümkündür. Bu insanlar hayatı ve hayatlarındaki insanları artık sıradan şeyler olarak görmüyorlar. Doğada olmak, gökyüzüne ve yıldızlara bakmak ve aileleriyle vakit geçirmek gibi küçük ve basit şeylere karşı yeni bir şükran duygusuyla şimdiki zamanda yaşama becerisine sahip oluyorlar.
Ayrıca bu insanlar daha geniş bir bakış açısına sahip olurlar, bu nedenle daha önce onları baskılayan endişeler artık onlara rahatsızlık vermez. Daha az materyalist ve daha özgeci olurlar. İlişkileri daha samimi ve sahici hâle gelir.
Çoğu durumda bu etkiler ortadan kalkmaz. Zaman içinde biraz daha az belirgin hâle gelseler de kalıcı özellikler olarak yerleşirler.
Ölümü düşünmek
Ölümle karşılaşmak bizi kendimize getirebilir. Bizi hayata kayıtsız kaldığımız ve hayatımızdaki lütufların farkında olmadığımız bir tür kendinden geçme hâlinden dışarı çıkarır. Ama bu kazanımların bazılarını sadece ölümü düşünerek de elde edebileceğimizi düşünmek mümkündür.
Eski zamanlarda Budist geleneğinde keşişlere mezarlıklarda meditasyon yapmaları ya da seyahatleri sırasında rastladıkları ölü, çürümekte olan bedenlerin yakınında durmaları tavsiye edilirdi. Yaşamın geçiciliğinin ve dünyaya bağlanmanın saçmalığının farkına varmanın bir yolu olarak, bir gün kendilerinin de kaderinin bu olacağını düşünmeleri salık verilirdi.
Bir Budist metni olan Satipatthana Sutta‘da Buda keşişlerine yeni ölmüş, hayvanlar tarafından yenmiş ya da bir iskelet veya kemik yığınından başka bir şey olmayan bir ceset gördüklerinde kendi kendilerine şöyle söylemeleri öğüdünü verir:
“Benim bedenim de bunlarla aynı doğaya sahip; o da böyle olacak ve bu akıbetten asla kaçamayacak.”
Bu şekilde keşiş, yaşamın süreksizliğinin farkına varır ve gene Buda’nın sözleriyle “bağımsız yaşar ve dünyadaki hiçbir şeye bağlanmaz”.
Bu çok uç bir düşünce gibi görünebilir ama kendimize ölüm gerçeğini hatırlatmamız gerekir. Son birkaç yıldır “ölüm kafeleri” giderek büyüyen bir fenomen hâline geldi. İnsanlar bir araya gelerek ölüm hakkında konuşuyor, duygularını ve yaklaşımlarını paylaşıyorlar. Bu, düzenli olarak yapmamız gereken bir şey olabilir. Ölü bedenlerin yanında meditasyon yapmamız mümkün olmasa da her gün ölümün gerçekliği ve kaçınılmazlığı üzerine kafa yormak için zaman ayırabiliriz.
Ölüm her zaman oradadır ve onun dönüştürme gücü bizim için her zaman ulaşılabilirdir. Kendi ölümlülüğümüzün farkına varmamız özgürleştirici ve farkındalık yaratan bir deneyim olabilir; bu da paradoksal bir şekilde, belki de hayatımızda ilk kez özgün ve gerçek bir şekilde yaşamamıza yardımcı olabilir.
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Steve Taylor’ın “Why contemplating death can help you live a happier life” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım