Felsefe hakkında her şey…

Mevcut üniversite sistemi ihtiyaçlara yanıt veremiyor ve artık değişmelidir

30.10.2023
344
Mevcut üniversite sistemi ihtiyaçlara yanıt veremiyor ve artık değişmelidir

Yükseköğrenimlerinin son demlerini yaşayan ve üniversite mezuniyet töreninde diplomalarını aldıktan sonra keplerini havaya fırlatan bir grup öğrenciyi hayal ediniz. Sizce kepleri havada dönmeye başladığında, ellerindeki o kâğıt parçasıyla birlikte ne düşünüyorlardır?

Bu ince kâğıt parçasını bu kadar değerli kılan şey nedir? Diploma sadece yükseköğrenim sonunda edinilen bilginin ve donanımın kanıtı olmakla kalmaz, aynı zamanda nerede eğitim aldığınıza dair bir itibar göstergesi olarak da kullanılır. Harvard Hukuk Fakültesi‘nden mezun olmak ayrıcalıklı bir görkem taşıyor gibi, öyle değil mi? Daha derinlemesine bakıldığındaysa diploma, modern eğitim trajedisinin nihai noktasıdır, o kadar.

Üniversitelerde eğitim ve müfredat, üç boyutlu olarak tasarlanmıştır: zaman, eylem ve uzam. Öğrenciler 20’li yaşlarında (zaman) dersleri için (eylem) üniversite kampüsünde (uzam) bir araya gelirler. Bu klasik üç boyutlu modelin üzerine elbette prestijli üniversiteler de kurulmuştur; ancak artık toplumun giderek dijitalleşmesi, internete bağlantısı bulunan herkesin nitelikli bilgiye ve eğitim programlarına erişebilmesi ve hızla değişen dünyaya ayak uydurmak için gereken becerilere duyulan ihtiyaç, üniversitelerin eğitim modellerini güncellemeleri gerektiğini göstermektedir.

Üniversiteler, hızlı gelişen ve değişen yaşama ayak uydurmak için gereken becerileri 20’li yaşlardayken öğrenmenin, bir süre sonra insanlar için anlamsız olacağının farkına varmalıdır. Teknolojinin bu hızla ilerlemesi ve yayılması devam ederse topluma hizmet edenlerin becerilerini sürekli ve düzenli olarak yenilemeleri gerekecektir. Bu şartlar altında üniversite sisteminin değişmesi elzem görünmektedir.

İngiliz fütürist Richard Watson’ın görüşüne göre geleceğe hitap etmek isteyen üniversiteler öğrencilerini “değerini büyük ölçüde insan etkileşiminden alan ve makinelerin yapamayacağı şeyleri hayal etme ve yorumlama becerisine dayanan” bir dünyada rekabet edebilmeleri için doğru bilgi, vasıf ve becerilerle donatmalıdır. Böylece üniversiteler hâlihazırda yalnızca temel bilgileri ve çağımızın becerilerini aktararak öğrencilerin ‘işe hazır’ olmalarını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda yaşam boyu öğrenmenin geleceğe dönük hedeflerini de hazırlayacaktır.

Bazı üniversiteler, hızla gelişen ve değişen yaşama karşı isimlerini ve amblemlerini taşıyan diplomalarının değerini korumak için yaşam boyu öğrenme konusuna önem vermektedir. Bu yeni rol beraberinde bir dizi zorluğu da getirmektedir ve bu süreç büyük oranda en başından itibaren tasarlanmalıdır. Bu dönüşüm sürecini başlatmanın bir yolu, müfredatı yaşam boyu öğrenmeye uyarlamak için dört veya beş yıllık eğitimin sonunda verilen diploma sisteminin ötesine geçmek olabilir. Buna yaşam boyu geçerlilik adını verebiliriz.

Lisans mezunu olmak, yaşam boyu öğrenme yolunda sizin geçiş belgeniz olabilir. Buna göre ilk birkaç yıl boyunca öğrenciler “öğrenmeyi öğrenecektir” ve hayatlarının geri kalanında yanlarında taşıyacakları muhakeme becerilerine sahip olacaklardır. Örneğin fizik, dünyayı gözlemleyip rasyonalize etmenize ve aynı zamanda bu gözlemleri birer modele ve bazen de modelleri teorilere veya yasalara dönüştürerek öngörülerde bulunmanıza olanak tanıyacaktır. Matematik; fiziğin veya ekonominin yasalarını formüle etmek ve bunlara ilişkin olarak yapılan titiz hesaplamaları öngörülere dönüştürmek için kullanılan dildir. Bu iki disiplin doğal olarak teknik üniversitelerdeki eğitimin temel dayanaklarını oluşturmalıdır.

Hesaplama yöntemleri ve veri bilimindeki son gelişmeler bizi bilimde ve mühendislikte yeni arayışlara yönlendirmekte. Bilgisayarlar giderek soruların yanıtlanması konusunda verilerden yararlanan başaktör hâline gelmekte ve bu da temelde yeni akıl yürütme yöntemleri ortaya koymayı gerektirmektedir. Bu nedenle, matematiğin ve fiziğin bilinen temel konularına bilgisayar bilimi, programlama, istatistik ve yapay zekâ ile harmanlanmış yeni bir çalışma alanı eklenmelidir. Bu sacayakları bizim yaşamımız süresince daha kapsamlı teknik meselelere eğilmemizi sağlayacaktır; çünkü sayısal bilgiler, diğer her şeyin üzerine inşa edildiği temeli oluşturmaktadır.

Bu yeni modele göre, Master of Science (MSc: Fizik, kimya ve biyoloji gibi temel fen bilimlerinin yanı sıra bilgisayar bilimi, mühendislik alanları, tıp ve matematiğe ilişkin yüksek lisans programları) yaşam boyu öğrenme yolculuğundaki ilk basamağı oluşturacaktır. Yüksek lisans müfredatı, öğrencilerin pratik beceriler edinmeye odaklanmalarını sağlayarak onları mesleki kariyerlerine hazırlayacak bir formata büründürülmelidir.

eğitim, üniversite, diploma, mezuniyet, sınıf, okul, ders

Bu projeler daha sonra projenin niteliğine bağlı olarak ‘çalışma sırasında’ ve ‘istenilen zamanda’ öğrenilecek hızlı ilerleyen teknik eğitim setleriyle iç içe geçerek sürdürülecektir. Örneğin, projenizde bir entegre devre geliştiriliyorsa mikroelektronikte ileri düzey konular üzerine bir eğitim almanız gerekecektir. En kritik beceriler proje başlamadan önce, eğitim kampları aracılığıyla edinilirken geri kalanlar projeyle birlikte geliştirilecek, böylece kolayca uygulamaya konulabilecek ve zengin bir öğrenme çerçevesi sağlanacaktır.

Teknik becerilere ek olarak, projelerin doğası gereği; tasarlayarak düşünme, inisiyatif alma, ekip liderliği, faaliyet raporlama veya kaynakları etkin bir şekilde kullanma gibi ekleşik sosyal yetkinlikler ve girişimcilik ruhu da geliştirilecektir. Bunların müfredata fiilen entegre edilmesinin yanı sıra, gelecekteki önemi de çok büyük olacaktır; çünkü bunlar makinelerin insan emeğini kolaylıkla ikâme edebileceği alanlar değildir.

Kısacası, yeni nesil yüksek lisans programları başarıyla tamamlanmış projelerden oluşan bir portföy ve modüler olarak öğrenilen teknik becerilerin bir listesini sunacak yeni bir mezuniyet belgesi yaratmak durumundadır. Bahsi geçen portföy açık uçlu olacaktır ve zaman ilerledikçe teknoloji ile teknolojik uygulamalar her zamankinden daha hızlı değişeceğinden yaşam boyunca güncellenmeye uygun kalacaktır.

Yüksek lisans diploması alındıktan sonra, yıllar boyunca çok daha fazla yaşam boyu öğrenme sertifika programıyla karşılaşılacaktır. Üniversiteler bu öğrenme modelini uygulamaya karar verirlerse mekân ve eylem bütünlüklerini etkileyebilecek pek çok kurumsal zorlukla baş etmek zorunda kalacaktır. İlk olarak, öğrenci sayısı öngörülemez olacaktır. Eğer bir üniversitenin tüm mezunları sertifika programlarıyla birlikte yeniden öğrenci olursa okulun öğrenci sayısı hâlihazırdakinden çok daha fazla olacaktır ve bu durum üniversite yerleşkesi için hem büyüklük hem de kaynakların kullanımı açısından sürdürülemez hâle gelebilecektir. İkinci olarak, yeni mezun öğrenciler profesyonel çalışma hayatında deneyim sahibi olanlar daha eski mezunlarla aynı ortamda bulunacaktır. Bu da sınıf içi dinamikleri belki de en olumlu yönde değiştirecektir. Heterojen bir ekiple proje tabanlı öğrenme çalışmaları yapmak, profesyonel iş dünyasının gerçekliğini yansıtacak ve bu nedenle daha iyi bir öğrenme ortamı sunacaktır.

Birçok ülkede kısmi süreli eğitim almak pek de alışılmadık bir durum değildir: OECD ülkelerinde 2016 yılında kısmi süreli eğitim alan öğrenciler, yükseköğretime kayıt yaptıranların %20‘sini temsil etmiştir. Birçok ülkede bu oran daha yüksektir. Örneğin Avustralya, Yeni Zelanda ve İsveç’te %40‘ı aşmaktadır.

Eğer yaşam boyu öğrenme bir öncelik ve yeni bir ilke hâline gelirse tıpkı pasaportlar gibi üniversite diplomaları da periyodik olarak yeniden değerlendirilebilir olacaktır. Önceden zamanlanmış bir yeniden değerlendirme herkes için uygulamayı kolaylaştırabilecektir. Üniversitelerin yanı sıra işverenler ve çalışanlar da ne zaman yeniden eğitim almaları gerektiğini bileceklerdir. Örneğin 2023 senesinde üniversiteden mezun olanların 2028 yılında eğitimlerini “güncellemeleri” gerekecektir.

Bu işleyiş, üniversiteler için temel kurumsal problemler çözülebilir olsa da öğrenciler için zaman yönetimi, ailevi yükümlülükler veya kaynak eksikliği nedeniyle mümkün olmayabilir. Burada, çevrim içi eğitim ‘seyahat süresinden’ tasarruf etmenizi sağlamakta bir seçenek sunabilir; ancak bunun da belli sınırlılıkları vardır. Uluslararası ölçekte etkili olmuş çevrim içi öğrenme platformları dahi işverenlerin buralarda eğitim alan mezunları işe almayı ve hatta bu mezunlarla iş görüşmeleri yapmayı öncelik olarak görmelerinde bir tercih unsuru olmamıştır.

Yaşam boyu öğrenme programlarında zaman bir sorun olmasaydı bile, bunun masrafları kim tarafından ödenecektir? Bu sonu gelmez bir tartışmadır. Bu bedel öğrenenin mi, işverenin mi, yoksa devletin mi sorumluluğunda olmalıdır? Örneğin ABD’nin Massachusetts eyaletinde sağlıkla ilgili meslekler sürekli eğitim programlarına zorunlu olarak tabidir. Başka bir örnek olarak aynı eyalette avukatlar için de sürekli hukuk eğitimi veren kurumlar bulunsa da bunlar devletçe desteklenmemektedir ve hukukçuların birçoğu bu eğitimleri dışarıdan almaktalardır. Bunun önemli bir nedeni teknolojinin hukuk alanında, sağlık alanında olduğundan daha az etken olmasıdır.

Avrupa’da pek çok farklı model olsa da Fransa ve İsviçre’dekileri karşılaştırmak dikkat çekici olacaktır. Fransa’da her bireyin, compte personnel de formation adı verilen ve kişisel öğrenme hesabı aracılığıyla desteklenen ve kişinin çalıştığı süre boyunca hesabına yatırılan bir yaşam boyu öğrenme hakkı vardır. İsviçre’de yaşam boyu öğrenme devletin değil bireylerin sorumluluğundadır. Ancak işverenler ve devlet, eğitimin bir kısmını finanse ederek ya da çalışanların bu eğitime katılması için gereken izni vererek sürekli eğitimi teşvik etmektedir.

McKinsey Global Institute için hazırlanan, işin geleceğine ilişkin bir rapor, 2015 yılında İsviçre’deki şirketlerin %89‘unun mesleki eğitim programlarını desteklediğini ve en az 10 çalışanı olan şirketlerde istihdam edilenlerin %44‘ünün eğitim programlarına katıldığını ortaya koymuştur. 1

Üniversitelerin bu yolculukta oynayacağı çok önemli bir rol vardır. Eski üniversite modeli toplum için yetenek ve değer üretiyordu. Burada bu modelin kaldırılmasından bahsedilmemektedir. Aksine bu modelin özelliklerinin günümüzün ihtiyaçlarına göre uyarlanması çağrısında bulunulmaktadır.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Pierre Vandergheynst ve Isabelle Vonèche Cardia’nın “Why lifelong learning is the international passport to success” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Kaynak Metnin Yazarı: Pierre Vandergheynst & Isabelle Vonèche Cardia

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

KAYNAKÇA

  1. McKinsey&Company, “Switzerland may need to rethink its educational system”, McKinsey Global Institute, Ekim 2018, https://www.mckinsey.com/~/media/mckinsey/featured%20insights/europe/the%20future%20of%20work%20switzerlands%20digital%20opportunity/the-future-of-work-switzerlands-digital-opportunity.ashx
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...