Kültürel Kimlik ve Millî Kimlik Nedir?
Millî kimlik, tarihî tekâmül içinde millî kültür unsurlarının şekillendirdiği kimlik tipidir. Millî kültür ise diğer toplumlardan farklılığı ortaya koyan -yani millî olan- karakterin meydana getirdiği kültürdür.[1] Bu değerlendirmelerde, millet kavramı saf bir ırktan ziyade ırk entegrasyonunu (racial integration) ifade etmektedir.
Gökalp’e göre, millî kültür esasında hâkim kültür olmaktadır.[2] İ. Kafesoğlu’na göre ise, kültürün kendisi millîdir. Zaman ve çevre şartlarına bağlı olarak bazı unsurları değişebilir, fakat esas özelliklerini ortaya koyan temel karakteri yüzyıllar boyunca varlığını sürdürür.[3]
Millî kimlik, yaygın kimlik tipinden ayrılmaktadır. Millî karakterin ürettiği bir kimlik unsuru yaygın kimlik olabilir. Ancak, bunun tersi her zaman için doğru olmayabilir. Bir kimlik unsuru ne kadar yaygın olursa olsun, millî karakter veya kültür tarafından kendine has bir şekilde millîleştirilmedikçe, millî kimlik unsuru olarak kabul edilemez.
Kültürel kimlik ise daha dar kapsamda ve belli bir unsurun ön plana çıkarılmasıyla yansıtılabilir. Bir azınlık gurubun kendilerine has bir sosyal âdeti yaşatmaları (meselâ, dans veya başka herhangi bir gelenek [4]) onların kültürel kimliklerini yansıtır. Kültürel kimlik, millî kimlik anlamında da kullanılabilir. Bu konudaki esas ayırım, yansıtılan unsurun hangi kültüre ait olduğunu belirlemekle yapılabilir.
Milli kültür kavramında hareket eden bir başka yaklaşım da E. Güngör tarafından ortaya konulmaktadır. Buna göre devamlı değişen bir kültüre bağlı olan ‘millî kültür şeması’ çizmek mümkün değildir. Millî kültür, tarihin herhangi bir ânında toplumun büyük çoğunluğunun benimsemiş olduğu kültür unsurlarının ve komplekslerinin oluşturduğu bütündür.[5] Bu durumda yaygın kültür aynı zamanda millî kültür, yaygın kimlik de millî kimlik olmaktadır.
Ancak, toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmiş olması bir unsurun millî olmasını gerektirmemektedir. Özellikle kültür değiştirmelerinde bu hususa sıkça rastlanır ve toplum tarafından ihdas edilmeyen yabancı bir unsur zorla yaygınlaştırılarak kabul ettirilir. Bu durumda kaynak itibariyle millî olmayan bir unsur kısmen millîleştirilmektedir. Millî özelliklerin hâkimiyeti ölçüsünde bu unsuru millî olarak kabul etmek gerekir. Bizce millî değerlere bağlı kalınarak millet tarafında meydana getirilmiş kültür, millî kültürdür ve bunun öngördüğü kimlik tipi de millî kimliktir.
Bu konuda bir başka yaklaşım da millî karakter kavramıyla sağlanmaktadır. Buna göre millî karakterin sergilendiği veya bu karakterin ürettiği kimlik tipi millî kimliktir. İnsanların birbirinden farklı oldukları gibi, gurup özellikleri ve kültür özellikleri de birbirinden farklıdır. Kültürel farklılığın sebeplerinden birisi de toplumların değişik şeylere ihtiyaç göstermeleridir.[6] Bir topluluk, hayat tarzı itibariyle belli bir şeye ihtiyaç duyduğunda, buna uygun tutum ve davranışı, kültür unsurunu, üretmektedir. Böylece kültür, varlık sebebi olarak, ait olduğu topluma münhasır olmaktadır. Millî karakter, toplumları birbirinden ayıran farklılıklar veya bir arada tutan benzerliklerdir. Bir toplumun millî karakteristikleri, üyelerinde en sık görülen, zaman ve mekân itibariyle en yaygın özelliklerdir.[7]
Burada şu soru ortaya çıkmaktadır: Temel özelliklerin ortaya konduğu ve çok uzun zamanlar korunarak sürdürülen karakter nereden ve nasıl kaynaklanmaktadır? Bu karakterin bir yönüyle zaman içinde kazanıldığı açıktır.
S. M. Arsal bu soruyu Millîyet Duygusunun Sosyolojik Esasları adlı eserinde şöyle cevaplandırmaktadır:
“… millîyet duygusunun kaynağı ve nüvesi bir taraftan en mühim hayat kanunu olan yaşayabilmek için mücadele ve mücadele için guruplaşma mecburiyeti, diğer taraftan da insanın çevresindekilerle barış içinde yaşamak ihtiyacı ve insiyakıdır … Gerek ferdî, gerek içtimaî uzviyetler için ise, var olmak iradesi biyolojik kanunlara dayanan sosyolojik bir gerçektir… milletlerin var olmak azim ve iradesi de ‘millî şuur’, ‘Millîyet duygusu’ veya ‘Milliyetçilik’ adlarını alır.”[8]
Öte yandan Hayes, milliyeti üç temel unsura dayandırmaktadır. Bunlardan ilki lisandır. Lisanın önemi, milliyeti şekillendirmesinden kaynaklanmaktadır. Lisanın (uniformic) olması, benzer zihniyeti (like-minded) sağlamakta; ortak kelimeler gibi ortak fikirler seti meydana getirmektedir. Böylece benzer zihniyetteki insanlar ortak çıkarları sağlayacak gurup bilincini geliştirmektedirler. Zaman içinde gurup, bir tarihî şuura sahip olmaktadır. Bu da ikinci unsurdur. Gurubun birlikte geçmişinin gerek ferdî, gerekse kolektif hafızadaki kutsal hatıraları bir tarihî gelenek sağlamaktadır. Üçüncü unsur ise, farklı ve kültürel bir toplum teşkil edildiğine dair üyelerin inancıdır.[9] Hayes, milliyetin tarih boyunca her zaman mevcut olduğunu, ancak vatanseverliğin her şeyden çok hâkim olduğu tarzda bir milliyetin ise modern olduğunu eklemektedir.[10]
Dipnotlar
[1] O. Türkdoğan, Millî Kültür Modernleşme ve İslâm, İstanbul, 1983, s.15-6.
[2] O. Türkdoğan, Millî Kültür Modernleşme ve İslâm, İstanbul, 1983, s.12.
[3] İ. Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü. 10. Baskı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul, 1993, s. ix.
[4] L. Garafola, “Dance Review: Wailing walls” Dance Magazine. v. 67, Mar. 1993, s.88-9.
[5] E. Güngör, Dünden Bugünden: Tarih – Kültür ve Milliyetçilik, Ankara, 1982, s.158.
[6] J. MacIntyre, “College Effective Programming Partnerships: Assisting Aboriginal People to Meet Employer Expectations.” Paper presented at the Annual Conferance of the Association of Canadian Community Colleges. (Montreal, Qubec, May 24-27, 1992), s. 1-9.
[7] R. A. Linton, “Concept of National Charecter.” in Personality in Political Crisis. Stanton ve S. E. Perry (ed.), Glencoe, Free Press, 1951, (133-150), s.134.
[8] S. M. Arsal, Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları, (4.Baskı), Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1979, s. 64-5.
[9] C. J. H. Hayes, “Bases of Nationalism.” in Nationalism and International Progress. U. G. Whitaker, Jr. (ed.), Chandler Publihing, San Francisco, 1961, s. 7-11.
[10] C. J. H. Hayes, “Bases of Nationalism.” in Nationalism and International Progress. U. G. Whitaker, Jr. (ed.), Chandler Publihing, San Francisco, 1961, s. 14.