Felsefe hakkında her şey…

Kant’ın Yargıları Sınıflandırması

12.11.2019
5.930

Öncelikle belirtmemiz gereken nokta, Kant’ın kendi dizgesi içerisinde önermelerin değil, yargıların sınıflandırılmasından söz ettiğidir. Kant’a göre yargı, düşünme yetisinin bir edimidir. Dil felsefesinin gelişim süreci içerisinde Kant’ın yargılara ilişkin sınıflandırması, önermelere uygulanmıştır. Bazıları, önerme ile haber tümcelerini kast ederken; bazıları, farklı biçimlerde ya da farklı dillerde ifade edilen nesnel içeriğin kendisine, önerme adını vermiştir. Bu düzey farklılıkları, yapılan tartışmaları okurken gözden kaçırılmamalıdır.

Hatırlanacağı üzere Hume, bilgimizin sınıflandırılmasından söz ederken fikirlerin bağıntılarına dayalı doğrular (İng. relations of ideas) ile olguları ifade eden doğrular (İng. matters of fact) arasında bir ayrım yapmıştır. Tüm anlamlı önermeleri ya da yargıları, bu ikili sınıflandırmanın kuşattığını, bunun dışında kalan herhangi bir ifadenin ise anlamsız olduğunu öne sürmüştür.

Kant, kendi sınıflandırmasını iki farklı boyutta gerçekleştirmiştir. Birinci boyut, bilgibilimle; ikinci boyut ise anlambilimle ilgili olarak görülebilir. Birinci boyuta göre, bir yargının doğruluğuna karar verebilmek için ampirik deneyime ihtiyaç yoksa bu yargı, a priori; eğer ihtiyaç varsa, a posteriori olarak adlandırılır. İkinci boyuta göre ise yargıda, özne konumunda olan kavram içerisinde yüklem konumunda olan kavram içeriliyorsa söz konusu yargı, analitik; içerilmiyorsa, sentetik olarak adlandırılır.

Kant, bu ikili sınıflandırmadan hareketle dört farklı yargı türü belirlemiştir. Öte yandan, analitik ve a posteriori yargılar bulunmamaktadır. Geriye analitik a priori, sentetik a posteriori ve sentetik a priori yargılar kalmaktadır. Hume’un fikirlerin bağıntılarına dayalı doğruları, Kant’a göre analitik a priori yargılarca karşılanmaktadır. Bunlar, genel mantıksal yargılardır. Hume’un olguları ifade eden doğruları ise sentetik a posteriori yargılara karşılık gelmektedir. Ampirik içeriği olan tüm yargılar ise sentetik a posteriori yargılardır.

Kant’ın analitik a priori yargılara “Tüm cisimler uzamlıdır” yargısını örnek vermektedir. Cisim kavramını düşündüğümüzde, kısmî bir kavram olarak uzamlılığı da düşünürüz. Bu nedenle, “cisim” kavramı içerisinde düşünülen “uzamlılık” kavramı, bu yargıda “cisim”e atfedilmektedir. Bu itibarla da bu yargı, analitiktir. Analitik olan bir yargının doğrulanması için, deneyime başvurmamıza ihtiyaç yoktur. Dolayısıyla, bilgibilimsel açıdan bu yargı, a priori’dir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, Kant’a göre herhangi bir yargının analitik ve a priori olabilmesi, adı üstünde bir yargı olabilmesine, yani bir yargı edimi ile kavranılmasına bağlıdır. Anlambilimi esas alan bir felsefe anlayışının gelişmesi, Kant’ın anlambiliminin dayandığı bu edimlerin eleştirilmesini gerektirmiştir.

Analitik felsefenin merkezinde yer aldığı biçimiyle anlambilim, psikolojist yaklaşımların bir eleştirisine dayanmaktadır. Psikolojist yaklaşımlar, öznel psikolojik edimlerden bağımsız nesnel içeriklerin bulunmadığını savunur. Ancak burada psikolojik olanı günümüzdeki çağdaş psikoloji bilimi ile ilgili olarak değil, metafiziksel bir bağlamda ele almak daha doğru olacaktır. Psikolojik edimlerden burada kasıt, Kant’ın da kendi felsefesinde sıkça gönderme yaptığı biçimiyle, deneyimi kuran ruha ait (düşünme, duyumlama, imgelem gibi) yetilerin edimleridir.

Kant’ın transandantal felsefesi dâhilinde ilginç ve yeni olan, sentetik ve a priori yargılardır. Kant’a göre analitik yargılar, sahip olduğumuz bir kavramda içerilen bilgiyi açıklayıcı bir özelliktedir. Sentetik yargılar ise bilgimizi genişletir. Sentetik a priori yargılar, hem bilgimizi genişletmekte hem de duyu deneyimine ihtiyaç göstermeksizin doğru olabilmektedir.

Kant’a göre, öncelikle matematiğin yargıları sentetik ve a priori’dir. Sentetik a posteriori yargıların doğru olabilmesi için, özne ve yüklem konumundaki kavramları birbirine bağlayan üçüncü bir şeye, deneyimde mevcut bir nesneye ihtiyaç vardır. Sentetik a priori yargılar söz konusu olduğunda ise bu üçüncü şey, uzay ve zamanın saf görüsüne dayanarak inşa edilen a priori nesnelerdir. Söz konusu inşa, a priori bir zemine dayandığı için, matematiğin sentetik yargıları, a priori olarak doğrudur. Kant’a göre, geometrinin (o dönemde sadece Euklides geometrisi keşfedilmiş bulunduğu için Euklides geometrisinin) aksiyomları, bu itibarla sentetik ve a priori’dir. Sentetik ve a priori olmaları itibariyle de evrensel zorunluluğa ve nesnel geçerliliğe sahiptir.

Kant’ın bu kuramının genel kabul gördüğü 19. yüzyılın ilk yarısında, bu kuramı sarsacak bir gelişme yaşanır. Euklidesçi olmayan geometriler keşfedilir.

Hazırlayan:
 Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 2 YORUM
  1. ibrahim çakıcı dedi ki:

    anlamadan, bilmeden, okumadan, öğrenmeden bir yerlerden kopyala-yapıştır aşırması yapınca hatayı da aşırmış oluyorsunuz. aöf kitabındaki metni kendinizden hiç bir şey koymadan olduğu gibi alınca hatayı da aşırmışsınız. kant”ın 4 yargı türü belirlediğini söylenmiş. hani dördüncüsü*…

    1. atakan can dedi ki:

      kant dört kategoriye ayırmış. birincisi analitik a posteriori, ikincisi analitik a priori, üçüncüsü sentetik a posteriori, dördüncüsü ise sentetik a priori. sizin bahsettiğiniz “dördüncü nerede” sorusuysa metinde zaten verilmiş fakat yeterince açıklayıcı olmamış: “öte yandan, analitik ve a posteriori yargılar bulunmamaktadır.” burada söz edilen analitik a posteriori boş bir sınıfı meydana getirir. çünkü bütün analitik yargılar tümel ve zorunlu oldukları için hem analitik hem de a posteriori olan bir yargıdan söz etmek çelişkilidir. bu yüzden de açıklanma gereği duyulmamış sanırım.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...