Felsefe hakkında her şey…

Georg Lukacs’ın Sözleşme ve Sınıf Bilinci Anlayışı

05.11.2019
1.531

Lukacs’a göre, kapitalizmle birlikte, dünya tarihinde ilk kez, toplumsal yaşamı bütünü ya da bütünlüğü içinde, kendi amaçlı faaliyetinin nesnesi haline getirebilecek bir özne ortaya çıkmıştır.

Bu özne proletaryadır ve bunu mümkün kılan, nesnel dünyanın, yani kapitalizmin yapısal nitelikleridir. Kapitalizm, genelleşmiş meta üretimi düzenidir ve Meta üretimi şeyleşmeye (reification) yol açar, bu şeyleşme nesnel ve öznel yönleri olan bir şeyleşmedir. Kapitalist pazarın yasaları bu sürecin nesnel yönünü oluşturur. Emek bu süreçte salt bir nicelik konusu haline gelir, insan emeği rasyonelleştirilir.

Bu sürece, insanın kendi emeğine yabancılaşmasının eklenmesiyle, şeyleşmenin öznel boyutu ortaya çıkmış olur. Lukacs böylece, insan etkinliğinin, insandan bağımsızlaşarak kendi yolunda giden bir metaya dönüştüğünü belirtir. Üretimin ve ürünün organik birliğinin bu dağılmasının sonucu, insan düşüncesinin, toplumsal bilincin parçalanmasıdır. Bu parçalanmanın sonucunda da bütünsel bakış olanaksızlaşır. Lukacs’a göre, mevcut ihtisaslaşma durumu, burjuva bilimlerinin bu parçalanmışlığın ürünleri olması dolayısıyladır. Bu şeyleşmenin kaçınılmaz bir sonucu olarak özne- nesne kopukluğu gündeme gelmektedir Lukacs’a göre. Bu da teori ile pratik arasındaki bağların kopmasını getirir beraberinde. Böylece düşünce değiştiricilik niteliklerinden vazgeçer ve salt bir gözlemci konumuna itilir.

Lukacs tespit ettiği bu sorunlar kümesinin çözümünü Hegel’de aramaya girişir. Ona göre Hegel, özne-nesne özdeşliğini, teori-pratik birliğini kuran kişidir. Hegel’de özne, hem tarihin yapıcısı hem de tarih tarafından yapılan bir şeydir. Marx’ın özellikle başlangıç yapıtlarında bu görüşün belirgin bir yorumu vardır. Hegel burada tarihin öznesiyle nesnesini özdeş kılmaktadır ve bu Lukacas’a göre, toplumsal-tarihsel gerçekliği anlamanın tek yoludur. Özne, kendisini tarihin bir ürünü olarak görürken tarihi de kendi eylemi olarak görmelidir. Hegel’in öznesi bilindiği gibi Tin’dir. Lukacs bu noktadan itibaren Hegel’in aşılması ve onun teorisinin Marsist materyalist bir temelde değerlendirilmesine yönelmek ister.

Lukacs’a göre Marx’ın analiz ettiği kapitalist toplumsal yapı ve bu yapı içindeki işçi sınıfının konumu, Hegel’in tezini gerçek değerine kavuşturacak bir gelişmedir.İşçi sınıfının nesnel konumu tarihsel özne konumunun gerçekleştirilmesini olanaklı kılmaktadır. Elbette proletarya da şeyleşmenin hüküm sürdüğü dünyada yaşamaktadır ancak buna rağmen, o içinde bulunduğu koşulları bütünlüğü içinde görebilir.

Lukacs, bunun nasıl olabildiğini tamamen açıklamaz, ancak bir şekilde işçi sınıfı dolaysız var oluşunu görebileceğini, yani gerçek varlığının olgular düzeyinde görünen yanının ötesinde gerçekliğin bilgisine ulaşabileceğini varsayar. Öyle ki bu durum, bizzat işçi sınıfının yaşadığı koşulların zorunlu bir sonucudur adeta. Bu koşullar, bir şekilde, işçi sınıfına bu dolaysız var oluşu aşmasını buyurur. İşçi sınıfı, bu bilince ulaşmasını mümkün kılan özgül dolayım kategorilerine de sahiptir.

Bilinç durumları böylece, sınıf konumları üzerinden kapitalist toplumsal yapının maddi gerekliğine götürülmüş ve Hegel’in idealist teorisi maddileştirilmiş olunur. Bu toplumsal süreç, genel olarak Bütünselik’in yitirilmesini getirirken beraberinde de, işçi sınıfı açısından Bütünsellik’in kavranabilme olanağını getirir. İşçi, emek gücünü satmak konumunda olduğundan dolayı, içinde bulunduğu yabancılaşmayı algılayabilecek ve kendi öznelliği ile nesnelliği arasındaki kopukluğun bilincine ulaşabilecek noktadadır Lukacs’a göre.

Bu noktada Lukacs’ın sınıf bilinci değerlendirmesine gelinebilir.Söylendiği gibi, proletarya kendini içinde bulduğu olumsuz koşullar içinde, bu koşulların olumsuzluğu ile ilintili olarak bütünsel bir bakış açısına sahip olma olanağı elde eder. İşte Lukacs’ın işçi sınıfına atfettiği devrimci bilincin temeli bu olanaktır. Bu sınıf, toplumsalın bütünselliğini değiştirmeye yönelik pratiğin bilgisine sahiptir çünkü. Bu söylenenler bir bakıma Lukacs’ın “sınıf bilinci” anlayışının temel öğelerini vermektedir. Tarih ve Sınıf Bilinci adlı kitabinda Lukacs, Sınıf bilinci fikrini bu eksende şekillendirir.

Sınıf bilinci, tek tek bireylerin taşıdıkları bilincin bir toplamı değil, Lukacs’a göre sınıfın üretimdeki yerinden kaynaklanan ya da bu yere göre belirlenen bir bilinçtir. Lukacs burada “atfedilen bilinç” şeklinde bir tanımlama yapar. Üretimdeki konumu işçi sınıfına bütünsel gerçekliği görmek anlamında sınıf bilinci atfettirme olanağı sağlar. Bu bilinç, hem proleteryanın nesnel koşullarının ürünüdür hem de onun çıkarlarına uygundur. Bu nesnel konum, özne-nesne özdeşliğini ve bunun devamında teori-pratik birliğini beraberinde getirir.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...