Felsefe hakkında her şey…

Feminist düşüncenin yakın tarihi

20.12.2022
489
Feminist düşüncenin yakın tarihi

Feminist düşüncenin yakın tarihi, 19. yüzyılda büyük ölçüde kadın hakları savunuculuğuna, 20. yüzyılda ise kadınların siyasal temsiline, çalışma koşullarına, sağlık ve cinsellik ile ilgili sorunlarına ve yasal hak mücadelelerine odaklanan dönemler olarak kabul edilebilir. Bu dönem içerisinde daha radikal bir karşı çıkış olarak erkek egemenliğinin kadın emeği, bedeni, aklı ve cinselliğinin gerçekleşme biçimlerine yönelik itiraz, eleştiri ve karşı çıkış mücadeleleri ile geçtiği söylenebilir.

21. yüzyıl, feminist düşüncenin güçlü kuramsal zemine oturduğu bir dönem olarak kabul görmektedir (Tekeli, 1989; Bora, 1996; Berktay, 1998; Koray, 1998; Acar-Savran, 2011; Özdemir, 2016). Kadınlar arasında sosyal ve kültürel farklılıklar önemini koruyor ve gelişen paradigmatik anlatılarda, kadın ve erkeklerin paylaştıkları düşünülen ortak toplumsal ilişkilerin önemi artmaya başlıyor olsa da hâlâ kadınların toplumdaki eşitsiz ve adil olmayan konumlarına bağlı ortak ve benzer kadınlık konumlarının varlığını sürdürmekte olduğu görülmektedir.

İster soyutlanarak isterse somut ilişkiler olarak ele alınsın, kadınların dışlanmışlıkları, ezilmişlikleri, alta sıralanmışlıkları, sömürülmeleri ve benzeri eşitliksizler ve adaletsizlikler açısından, aralarında çeşitlilik, değişiklik ve farklılık göstermelerine rağmen, hâlâ kadınların eleştiri, mücadele, direnme, karşı çıkma açılarından, ortaklıklar gösteren ilişkiler içerisinde olduklarını söylemek mümkündür. Bu nedenle, toplumsal ilişkiler açısından, sorgulanarak ele alınması gereken bir kadın kategorisinden bahsetmenin mümkün olduğu düşüncesi geçerliliğini uzunca bir müddet korumuştur.

Feminist düşünce cinsiyetin, yeniden üretimin, kimlik ve güç ilişkilerinin doğasının ne olduğuna odaklanırken kişilerin bedenlerini, ne yaptıklarını, hangi eşitsiz ilişkiler içerisine girdiklerini, bu ilişkilerin ne anlamlar sergilediğini, hangi sonuçlar doğurduğunu sorgular.

Feminist düşüncenin, toplumsal cinsiyet temelli olarak en geniş kapsamında ele aldığı ilişkilerin genişliği, kadın konusunun sadece kadınlara yönelik bir toplumsal ilişki olmadığını, neredeyse tüm toplumsal ilişkileri kapsayan bir genişliğe sahip olduğunu gösterir. Bu geniş kapsamda feminist düşünce, kadınların içinde bulundukları siyasal konumun merkezîliğinin ötesinde, gösterge ve dilbilim disiplinlerini de içeren paradigmatik bir genişliğe sahiptir.

Kadına yönelik sorgu, cinsiyetin, yeniden üretimin, kimlik ve güç ilişkilerinin doğasının ne olduğuna odaklanırken kişilerin bedenlerini, ne yaptıklarını, hangi eşitsiz ilişkiler içerisine girdiklerini, bu ilişkilerin ne anlamlar sergilediğini, hangi sonuçlar doğurduğunu ele alır. Aynı zamanda, bu ilişkilerin diğer toplumsal ilişkilerle nasıl bir etkileşim içerisine girerek belirlenip kategorize edildiğini, aralarındaki farklılıkların ve erkek, kadın, cinsiyetler-arası ve diğer ilişkilerle birlikte nasıl toplumsal olarak inşa edildikleri ve hangi toplumsal ilişkilere gömülü olduklarını sorunsallaştırarak ele alır. Dolayısıyla feminist düşüncenin erkekliğin, kadınlığın, söylemlerin, pratiklerin ve öznelliklerin, toplumsal ve siyasal karakterini yorumlamaya yönelik geniş paradigmatik bir kapsama sahip olduğunu söylemek mümkündür.

Kaynak: Toplumsal Cinsiyet Sosyolojisi, s. 36-37, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3925 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2720

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...