Ziya Gökalp’in mefkure kavramı: Mefkure nedir?
Mefkure, Gökalp’ın geliştirdiği bir anlayıştır. Toplumsal bir gaye doğrultusunda birlikte hareket etmek, sorunların üstesinden gelmek temeline dayanmaktadır. Belirlenen gaye yönünde ilerlerken ortaya çıkan değerler ile kurumlar gibi kültürel ürünler kültürel yapıyı zenginleştirmektedir.
Ziya Gökalp’ın düşüncelerinde önemli bir yere sahip olan mefkure, bir yandan onun toplumsal sorunları yorumlama da bir yandan da felsefi bir tavır sergilemede kullanılmıştır. Gökalp, Mefkure Nedir? (1922) adlı yazısında, mefkure sorununa kıymetlerin (değerlerin) kökenini tartışmak için değindiğini belirtmektedir (Gökalp 1982/8, 41).
Ona göre, mefkure değişimlerine bağlı olarak kıymetler de değişmektedir (Gökalp 1982/8, 41). Ayrıca, düşünürler mefkureyi farklı tanımladıkları gibi, mefkure toplumlara göre değişmektedir (Gökalp 1982/8, 42-43). İçtimaiyat ilmine dayanarak mefkureyi tanımladığını belirten Gökalp’e göre mefkure, istikbalde vasıl olacağımız gaye, bir hedef demek değil, cemiyetin buhranlı dönemlerinde yaşanan bir hayat tarzıdır. Diğer dönemlerde, fertler ferdi hayatlarıyla meşgul olduklarından cemiyet hayatı gayet zayıftır. Fertlerin uyanık bulunduğu bu dönemlerde, cemiyet uykuya dalmış gibidir (Gökalp 1982/8, 44).
Gökalp’a göre eski filozoflar, ekseriye mefkure ile gerçekliği birbirinin zıddı gibi görmüşler ve bir şey mefkureyse, şeniyet olamaz, şeniyetse, mefkure mahiyeti alamaz düşüncesini savunmuşlardır (Gökalp 1982/8, 48). Mefkure, yeni doğduğunda, canlı bir gerçeklik, hakiki hayat halindedir. Ancak olağanüstü durumlarda ortaya çıkan mefkureler, kısa sürede fertleri yorduğundan, fertler eski hayatlarına, yaşayış tarzlarına geri dönerler (Gökalp 1982/9, 49).
Mefkure, ferdi bir fikir değil, içtimai bir gerçekliktir ve bu nedenden dolayı fertler tarafından meydana getirilemezler. O, içtimai sebeplerden kendi kendine doğar. Mefkure mevcut olduğu için, fertler tarafından keşfedilirler. Mefkure, bir şeniyet olduğu için, onun da ilmi yapılabilir. Bu ilim de tabii ilimler gibi müspet usullere bağlı kalmak gerekir. Bu ilim de sosyolojidir (Gökalp 1982/9, 52).
Maddiyat alanında bilmek, yapabilmektir. Mefkureler ve kıymetler sahasında, bilmek yapabilmek değildir, belki yapabilmek, bilmektir (Gökalp 1982/10, 55). Mefkure birçok kıymetleri yarattığı gibi, kıymetler de birçok müesseseleri vücuda getirir. Buna binaen, milli harsın yaratıcısı mefkuredir ve mefkureye yaratıcı mefkure denmesinin nedeni budur. Bir milletin mefkuresi inkişaf etmeden, o milletin istikbalde ne gibi kıymet hükümlerine malik olacağı malum değildir. Bir kere yeni mefkure inkişaf edince, derhal o milletin istikbali ne olacağı anlaşılır. Yeni mefkure zuhur eder etmez, eski kıymet hükümleri zail olmaya, bunların yerine yeni mefkureden doğan yeni kıymet hükümleri meydana çıkmaya başlar. Bu kıymet hükümlerinden de ahlaki, hukuki, siyasi, bedii, iktisadi mahiyette, birçok yeni müesseseler, yeni kaideler doğar. İşte bu sayılan hadiselerin mecmuuna milli hars namı verilir. Demek ki, milletin hem istikbalini haber veren, hem de istikbaldeki milli harsını yaratan mefkuredir (Gökalp 1982/10, 55-56; Gökalp 1999, 28).
Gökalp’a göre ülkedeki fikri hastalıklardan biri, çeşitli mefkurelerden yalnız birisini doğru telakki edip diğerlerini yanlış addetmektir (Gökalp 1982/11, 59). Toplumlar, yapıları gereği farklı grupları içinde barındırdıkları gibi, farklı bağlamlarda tanımlanarak da yeni öbekler oluşturulur. Örneğin, millet, devlet, vatan, halk, kavim, ümmet, medeniyet zümresi, sınıflar, meslekler gibi unsurların her biri farklı mefkurelerin oluşmasını sağlamaktadırlar. Mefkureler ne kadar çeşitli olurlarsa olsunlar, onların temelinde vatan mefkuresi bulunur (Gökalp 1982/11, 59-60).
Mefkuresiz olmanın bedelinin ağır olduğunu bildiren Gökalp, Milli mefkureden mahrumiyet, Türkleri milli iktisattan mahrum ettiği gibi, lisanın sadeleşmesine, güzel sanatlarda milli üslupların gelişmesini engellediği düşüncesindedir (Gökalp 2007/2, 47). Gökalp’a göre diriltici ve yaratıcı bir mefkureye malik olan devlet, ölümsüzdür (Gökalp 2007/2, 71).
Bu görüşün temelinde, mefkureli milletlerin fertleri iradeli, mefkuresiz milletlerin fertlerin de iradesiz olduğu kabulü vardır (Gökalp 2007/2, 71). Çünkü mefkure, şimdinin eğiticisi, geleceğin yaratıcısı, geçmişin gerçekliğidir. Milletin mazisinden gelip onu istikbaline doğru iten fikri bir hamlesidir (Gökalp 2007/2, 73). Mefkureye yüklenilen bu anlamlar, devleti ebedileştirdiğinden, toplumsal varoluşun da sürekliliğini güvence altına alınmaktadır. İradenin mefkureye bağlanması, mefkurenin akıl gibi bir yetenek haline getirir ki Gökalp bunu kastetmemektedir. Onun kastettiği, iradenin en iyi şekilde kullanılabilme şartının mefkure olmasıdır.
Kaynak: TÜRKİYE’DE FELSEFENİN GELİŞİMİ I, s. 54-55, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2456 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1428