Felsefe hakkında her şey…

Teknoloji bizim yerimize seçimler yaptığında özgür irademiz işin neresinde kalır?

22.08.2023
254
Teknoloji bizim yerimize seçimler yaptığında özgür irademiz işin neresinde kalır?

Akıllı şehir kavramının merkezinde yer alan akıllı binalar, hassas sensörler gibi teknolojik cihazların binaların iç yapılarına yerleştirildiği yeni nesil binalardır. 1 Akıllı binalar, gerçek zamanlı geri bildirim mekanizmalarını ve insanlar ile insan yapımı kentsel çevre arasındaki etkileşimlerin sürdürülebilirliğini kullanarak, bina sakinlerinin deneyimlerini kişiselleştirmeyi vadeden yapılardır.

Bu kişiselleştirme, bina sakinlerinin bina içi etkinliklerinin sürekli olarak izlenmesini ve bu bağlamda gelişmiş profil oluşturma modellerinin çıkarılmasını içerir. Bunlar mahremiyetle ilgili endişelere yol açsa da bu endişeler büyük resmin içinde yer alan küçük ve önemsiz bir meseleler bütününden başka bir şey değildir. Dijital teknolojilerin yaşam alanlarımıza kitlesel olarak girmesiyle ortaya çıkan sorunlar mahremiyet endişelerinin çok daha ötesindedir.

Seçilmiş Seçeneklerden Seçim Yapmak

Her yerde bulunan bilgi işlem cihazları sayesinde, bina sakinleriyle iç içe geçmiş teknoloji arasındaki etkileşimler sessiz ve görünmez biçimde yürür. 2 Bina sakinlerinin dikkati asla arka planda sürekli olarak çalışan bilgisayar sistemlerine yönelmez.

akıllı şehirler, akıllı evler, smart city, smart home, smart building

Kişiselleştirme, örneğin çalışma odamızın her zaman bizim için ideal sıcaklıkta bulunması ve ideal parlaklığa sahip olması anlamına gelir. Bu kişiselleştirme, bina sakinlerinin hareket özgürlüklerine ve daha temelde özgür iradelerine mal olmasaydı oldukça şiir gibi bir hâl doğurabilirdi.

Teknoloji, insan yapımı çevremizde deneyimlerimize giderek daha fazla dâhil olmaya başladı. Öyle ki örneğin akıllı binalarda binanın teknolojik altyapısı ve bu altyapıyı kontrol eden teknoloji şirketleri, ticari amaçla veya başka amaçlar doğrultusunda bizim için yarattığı kişiselleştirilmiş profile dayalı olarak, bize birtakım seçenekler sunmaya ve hatta bu seçenekleri dayatmaya başladı.

Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme ve buna göre hareket etme niteliğine sahip olmak, özgürlüğün temel bir tanımıdır. Akıllı binalar ise hareket etme yeteneğimize ve daha da önemlisi kendimiz için karar alabilme yetkinliğimize müdahale ederek bu özgürlüğe apaçık ket vuruyor. İnsanlar ve insanların oluşturdukları yapay çevre arasındaki etkileşimler asla tarafsız olmayan algoritmalar kullanılarak üretilmeye başlandı ve bu akıllı binalarda yaşayanlar için hareket özgürlüğünün mümkün olup olmadığı artık sorgulanması gereken bir sorun olarak karşımızda duruyor.

İnsanlar Memnun Ama Özgür Değil

17. yüzyıl İngiliz filozofu John Locke’un ünlü kilitli oda analojisi, bu özgürlük problemine cevap verebilir:

Uyuyan bir adamın derin uykusundan uyandırılmadan bir başka odaya taşındığını ve burada gözlerini açtığında uzun süredir görüşmediği bir arkadaşıyla sohbet etmek gibi kendisine büyük tatmin sağlayan faaliyetlerle meşgul olduğunu varsayalım. Odanın kapısı kilitlidir fakat adamın bundan haberi yoktur. Bu nedenle istese de istemese de odadan çıkacak durumda değildir. Bu kişi odada gönüllü olarak kalmasına ve orada yaptığı işten, arkadaşıyla sohbet etmekten son derece memnun rağmen, özgür değildir.

Locke’un bu analizi akıllı bina sakinlerinin durumunu yansıtıyor. Bu kişiler deneyimlerinin kişiselleştirilmesi işinden büyük bir memnuniyet duyarak faydalanırlar. Ancak binaya bir kez girdiklerinde teknoloji onların farkındalıkları dışındaki etkileşimlerini kontrol eder. Kişiselleştirilmiş deneyimlerin tadını çıkarmak için binada kalmak, bina sakinlerinin kişisel isteği olabilir; ama bu onların özgür olmadıkları gerçeğini değiştirmez. Akıllı binalar Locke’un kilitli odasının ileri teknoloji versiyonudur.

19. yüzyılda büyük Rus yazar Fyodor Dostoyevski, “Yeraltından Notlar” isimli kitabında özgür irade hakkında şöyle yazmıştır:

“Kimsenin elimden özgür irademi almadığını; ancak irademin, yine kendi isteğimle normal çıkarlarıma, doğa yasalarına, aritmetiğe uygun düşmesi için çalışıldığını söyleyeceksiniz bağıra bağıra. (Bana bağırmak lütfunda bulunursanız eğer.) – Hadi, efendim; iş çizelgeyle aritmetiğe dayanınca iki kere ikinin dört etmesinden başka çıkar yol olmazsa iradenin ne önemi kalır? İradem işe karışmasa da iki kere iki dört ediyor. İrade bu mu demektir?” 3

Yaşam Alanlarımızda Teknolojinin Rolü Ne Olmalı?

Teknoloji bizim yerimize seçimler yaptığı sürece özgür irademiz hakkında ne söyleyebiliriz?

akıllı şehirler, akıllı evler, smart city, smart home, smart building

Eylem, başımıza edilgen olarak gelen şeylerin aksine, etken olarak gerçekleştirdiğimiz şeylerdir. Ayrıca, bir eylemi gerçekleştirmeye yönelik etken irade, bir eylemin yapılmasına yönelik edilgen arzudan farklıdır.

Algoritmalar insan davranışının öngörülebilirliğiyle ilgilenirken, akıllı binaların sakinlerinin başına gelenler edilgen bir şekilde gerçekleşiyor. Bina sakinlerinin bu işleyişteki rolleri, uyaranlara maruz olmakla sınırlıdır; teknolojinin görünmezliği ise bina sakinlerinin kendi eylemleri üzerinde biricik kontrole sahip oldukları yanılsamasının devam etmesini sağlar.

İnsan eliyle oluşturulan bu konfor alanları, eyleme geçme isteğimizi körelterek onun yerine üzerinde kontrolümüz olmayan yaşam modelleri tarafından şekillendirilen otomat yapıları koyuyor. Akıllı binalar, sakinlerinin özgür iradesini devre dışı bırakarak, Alman filozof Hannah Arendt’in insanın en temel haklarından biri olarak tanımladığı ve bizi hayvanlardan ayıran “eyleme hakkı”mıza meydan okuyor.

O hâlde ne yapacağız, teknolojik nimetlerinden yararlanmayı mı bırakacağız, yoksa bunlara bir sınırlama mı getireceğiz?

Bu sorunun cevabını bulabilmek için Batı demokrasisinin kökenlerine doğru bir yolculuk yapmamız gerekiyor.

Büyük teknoloji şirketlerinden çok zaman önce Sokrates ideal bir şehrin doğasının nasıl olması gerektiği konusunda konuşmalar yapıyordu. Platon’un “Devlet” adlı eserinde Sokrates, vatandaşların tüm lükslere sahip olduğu bir şehir ile “domuzların yaşaması için oldukça uygun bir şehir” dediği iki şehir arasındaki farkı, ilkinde yaşayanların kendi yaşam biçimlerine karar verebilme yeteneklerinin olduğunu ve fakat ikinci gruptakilerin bu seçimi yapmalarının kesinlikle mümkün olmadığını anlatarak açıklar.

Akıllı şehirler yaşam biçimi olarak Antik Çağ’ın lüks şehirlerinin dijital versiyonudur. Ancak Antik Çağ’ın aksine sakinlerine bilinçli seçimler yapma olanağı tanımadan, onların özgür eyleme haklarını ortadan kaldırmak pahasına memnuniyet sağlıyor.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Patrick Lecomte’un “Smart buildings: What happens to our free will when tech makes choices for us?” isimli röportajından Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Kaynak Metnin Yazarı: Patrick Lecomte Montreal Quebec Üniversitesi (UQAM) emlak bölümünde profesördür.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

KAYNAKÇA

  1. https://www.cushmanwakefield.com/en/united-kingdom/insights/smart-buildings
  2. https://www.btb.termiumplus.gc.ca/tpv2alpha/alpha-eng.html?lang=eng&i=1&srchtxt=ubiquitous+computing&codom2nd_wet=1#resultrecs
  3. Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Yeraltından Notlar, İş Bankası Yayınları, İstanbul 2008
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...