Ockhamlı William ve Tümeller Problemi (Tartışması)
Bir mantıkçı için terimler hakkında yukarıda anlatıldığı kadarıyla genel bir bilgiye sahip olmak yeterli değildir; mantıkçının terim kavramını derinlemesine anlamaya ihtiyacı vardır.
Ockhamlı William bunun için terimleri genel olarak bölümledikten sonra, bu bölümlemenin alt başlıklarına geçer ve birinci ve ikinci anlamdaki terimler arasında bir ayrım yapar: Birinci anlamda terimler önermelerde özne olarak yer alırken, ikinci anlamdaki terimler önermelerde yüklemdirler. Tümel, cins, tür, vb. terimlerini ikinci anlamdaki terimlere örnek olarak verir. Ockhamlı William ilkin beş tümel denen ikinci anlamdaki terimleri (William: 1990, 32) ele alır. Beş tümel şunlardır: Cins, tür, ayrım, özellik, ilinek. Ama o, bunlardan önce ‘tümel’ terimi üzerinde durur. Tümel terimi her tümele yüklenir ve her tekil terime karşıttır.
Ockhamlı William ilkin, ‘tekil’ teriminin iki anlamı olduğuna işaret eder. Birinci anlamda bir ‘tekil’ sözcüğü, bir olan ve çok olmayan her nesneyi imler. Ona göre, bir tümelin zihinde bulunan belli bir nitelik olduğuna ve onun çokluğa yüklenen bir terim olduğuna (kuşkusuz, kendi açısından değil, yüklemi olduğu çokluk açısından) inananlar, sözcüğün bu anlamında her tümelin bir tekil olduğunu kabul etmek zorundadırlar. Uylaşım onu ortak yapsa da, bir sözcük olarak alındığında doğru ve gerçek olarak tekildir, sayıca tektir; nitekim o, dışındaki çokluğu imlese de, ruh kavramı olarak tektir ve çok değildir; doğru olarak ve gerçekten tekildir ve sayıca tektir, çünkü çokluğu imlemesine karşın, kendisi çok şey değil, tek şeydir.
Sözcüğün başka bir anlamında ‘tekil’, çok olanı değil, bir olanı imlemek üzere kullanılır ve bu anlamda onun çok şeyin imi olmak gibi bir işlevi olamaz. ‘Tekil’ böyle ele alınınca, hiçbir tümel tekil değildir, çünkü her tümelin işlevi çokluğu imlemektir, çokluğa yüklenmektedir. Bu nedenle, pek çok kişinin yaptığı gibi, tümel terimini sayı bakımından bir olmayan diye anlarsak, o zaman hiçbir şeyin tümel olmadığını söylemek yerinde olur. Elbette herhangi biri bunu saptırabilir, sadece bir tane tek tümeli oluşturur çünkü o bir değil, çoktur diyebilir. Fakat bu saçma olur. O zaman her tümelin tekil bir şey olduğunu söylemek zorunludur ve anlamının çok şeyi imlemesinin dışında o bir tümel değildir. Ockhamlı William’a göre, Metafizik’in 5. kitabı hakkındaki yorumunda İbni Sina’nın demek istediği de budur: “Zihindeki tek bir biçim, birçok şeye ilişkindir ve bu bakımdan o bir tümel olur.” Çünkü o birçok şeye yüklenebilen bir imdir; fakat onun tekil olduğu söylenmiştir, çünkü o tekil bir şeydir, çoğul değildir.
Ama iki tür tümel olduğuna dikkat edilmelidir. Bazı şeyler yapıları gereği tümeldir: duman nasıl yapısı gereği ateşin imiyse, ağlama acının, gülme sevincin imiyse, bunlar gibi doğası gereği pek çok şeye yüklenebilenler tümeldir. Ruhun kavramı yapısı gereği tümeldir. Bu nedenle, ruhun dışında hiçbir töz, hiçbir ilinek bu türden bir tümel değildir. Ockhamlı William’a göre bu tümeller, “beş tümer’lerdir; yani beş tür tümel vardır. Ockhamlı William bunları incelemeye geçmeden önce, başka bir anlamda, uylaşımsal olarak tümelin olduğunu söyler: aslında sayıca bir nitelik olan, söylenen bir sözcük bu anlamda tümeldir; çünkü o, pek çok şeyi imlemek üzere uylaşımsal olarak kabul edilmiş bir imdir. Bu nedenle ortak bir sözcükle ona tümel denebilir, ama bunu doğasına bağlı olarak taşımaz, sadece uylaşım gereği öyle kullanılır.
Her tümel ister herhangi bir şeyde olsun ister olmasın hep bir çokluk ifade eder. O herhangi bir şeyde ifade edilmişse, o zaman “o nedir?” sorusuna cevap diye kullanılabilir. Burada iki durum söz konusudur: Birinci durumda tümelin yüklendiği pek çok şey benzerdir, onlardan biri benzer birçok başka şeyden olsa da bunlar özsel olarak uyuşmaktadır; burada artık en alt düzeydeki türler bulunur. İkinci durumda tümelin yüklendiği şeylerin hepsi evvela anlatıldığı biçimde özsel olarak birbirleriyle uyuşmuş değillerdir, üstelik onların arasında bütün olarak ya da bölümleri bakımından benzemeyen şeyler vardır. Hayvan buna bir örnektir. Hayvan hem insana hem eşeğe yüklenmiştir, ama iki insan arasındaki töz bakımından olan benzerlik, bir insanla bir eşek arasında bulunandan daha fazladır. Aynı şey renk için de söz konusudur. Bu terim hem beyazlığa hem siyahlığa yüklenebilir, fakat ne bu siyahlık ne de onun parçalarından biri bu beyazlıkla ya da beyazlığın küçük bir parçasıyla, iki beyazlık parçasının kendi aralarında uyuştuğu kadar uyuşmazlar. Bu nedenle beyazlık ve siyahlığa ilişkin yüklenebilen kavram, en alt düzeydeki bir tür değil, bir cinstir. Ama beyazlık, bütün beyazlıklara göre en alt düzeydeki bir türdür. Bazen bir beyazlığın, bir üçüncüden çok bir ikinci beyazlıkla daha çok uyuştuğu da olur. Bundan dolayı, eşit yoğunluktaki beyazlıklar, farklı yoğunluktaki iki beyazlıktan daha çok uyuşur görünmektedir. Bununla birlikte böyle iki beyazlığın her zaman birbiriyle uyuşmasında olduğu gibi, bu şekilde verilen iki beyazlıktan biri ötekinin bir bir parçasıyla aynı ölçüde uyuşur. Bu nedenle, beyazlık en alt düzeydeki bir türdür ve beyazlıklara göre bir cins değildir.
Ockhamlı William’ a göre türün ve cinsin dar ve geniş olmak üzere iki anlamı vardır: Cinsin ilk anlamı, “…nedir?” sorusuna yanıt olmasıdır- bu dar anlamdadır. Örneğin “Bu nedir?” sorusuna, onun bir hayvan, bir insan olduğu biçiminde yanıt verilebilir. Geniş anlamda” …nedir?” sorusuna cevap olmak üzere kullanılan bir şeye cins ya da tür denir. Yani geniş anlamda türle cins arasında ayrım yoktur. Ama bu iki kavram dar anlamda ele alındığında, birbirlerinden farklı yanları ortaya çıkar. Cins, türce farklı birçok şeye yüklenendir. Bu tanımda cinsin yüklenilen şeylerin özüne ilişkin, zihnin dışında herhangi bir şey olmadığına dikkat edilmelidir. Cins, çokluğa yüklenebilen, zihnin belirli bir yönelimidir. Cins olan zihinsel kavram, yüklendiği zaman kendi yerine geçmez, imlediği şey yerine geçer. Cins, zihin dışı şeylerin özüne ait değildir, çünkü hiçbir zihin kavramı herhangi bir dış şeyin özüne ait olamaz. Cins, türün bir parçası olamaz, türün bir parçasını da göstermez.
Cinsler gibi türler de ruhun kavramlarıdır. Bu nedenle, tür, bireylere yüklense bile, onların özüne ilişkin olmayan bir zihin kavramıdır. Bir tür ve onun cinsi arasındaki ayrım, bütünü parçalarından ayıran ayrım türünden değildir; cins türün bir parçası olmadığı gibi, tür de cinsin bir parçası değildir. Türün kendi cinsinden daha az şeyde ortak olması açısından ayrıdırlar. Cins daha çok sayıda şeyin imidir, tür ise daha az sayıda şeyin.
Bir tümel herhangi bir şeyde ifade edilmiş değilse, o şeyin dışında kalan hiçbir şeyi açıklamamak koşuluyla o şeyin bir parçasını açıklayıp diğerini açıklamayabilir. Bu durumda bir fark ortaya çıkar. Örneğin akıllı olmak insanın ayırt edici özelliği ise, o, biçim gibi, insanın bir bölümünü açıklar, ama maddesini açıklamaz. Diğer taraftan tümel, bir şeyin bir parçası olmayan herhangi bir şeyi açıklayabilir. Bu durumda o, zorunlu veya zorunsuz olarak yüklenebilir. Zorunsuz ise ona ilinek denir, zorunlu ise ona özellik denir.
ilinek, bir öznenin özünü etkilemeksizin onda bulunabilen ya da bulunmayan bir şeydir. ilineğin de dört anlamı vardır: Birincisi, bir tözde gerçek olarak içerilmiş herhangi bir şey olmasıdır; tıpkı sıcaklığın ateşte, beyazlığın da duvarda içerildiği gibi. Burada ilinek çoğunluğun yüklemidir. ikinci olarak, herhangi bir şeyin zorunsuz olarak yüklemi olan şeydir; öyle ki, böyle bir durumda, ilgili özneye varlık yükleyen bir önerme doğru kalırken, ilinek o öznenin yüklemi olabilir de olmayabilir de. ilineği bu çok genel anlamda kullanarak Tanrı’nın herhangi bir ilineği olduğunu söylemek yanlış olmaz. Üçüncü anlamda ilinek, bir yüklenebilendir. Zorunsuz olarak yüklenir; ya öznesiyle belirlenen şeydeki değişimin bir sonucu olarak ya da başka bir şeydeki değişimin bir sonucu olarak herhangi bir şey hakkında hem peşpeşe kabul edilebilir hem de reddedilebilir. Dördüncü anlamda ilinek, bir yüklenebilendir. 0, öznede bulunan mutlak bir şeyi belirlemez. O, bir şeyin zorunsuz olarak yüklemi olabilir, ama yalnızca bu özne tarafından belirlenen şeydeki bir değişimin sonucu olarak özneye yüklenmiş olabilir.
‘Özellik’in dört anlamı vardır. Birinci anlamında ‘özellik’ bir türe ya da cinse aittir, ama bu tür cins ya da tür altındaki herşeye ilişkin değildir. Sadece insanlara ilişkin olduğu için ‘gramerci’ teriminin insanın özelliği olduğu söylenir, ama bu her insana ilişkin değildir, çünkü her insan gramerci değildir. ikinci anlamda ‘özellik’, türe değil özel bir türün her tekine ilişkindir. “iki ayaklı olma”nın insanın bir özelliği olduğu söylenebilir. Üçüncü anlamda ‘özellik’, tümel olarak alınan kimi türlere aittir, ama her zaman öyle olmaz. 0, belli bir zamanda bir tekile aittir, başkasına ait olmayabilir. Bu her insanın yaşı ilerledikçe saçı aklaşırsa, saç ağarması bu anlamda insanın özelliği olur. Dördüncü anlamda ‘özellik’, tümel olarak alınan herhangi bir ortak kavrama ait olan herhangi bir şeydir, başka bir kavrama değil; bu kavram altında bulunan şeylerin hepsine aittir. Bu nedenle ‘özellik’ burada ortak kavramın yüklemidir, bu kavram olduğu sürece onun yüklemidir. Özellik kavramına bu anlamda beş tümelden biri denir.
Ama kimi zaman dışarıdan taşınan şey öyle bir önerme olabilir ki, onun doğruluğundan bağımsız olarak bir nesneye doğru olarak yüklenmesi sözkonusu olamaz. Sözgelişi niceliğin tözden ve nitelikten farklı bir şey olmadığını ileri sürenler, nicelik adının belirlediği “bu terimin kendisine yüklendiği herhangi bir şeyin birbirinden uzak parçaları vardır” önermesinin doğru olduğunu ileri sürerler.
Ayrıca, birçok görüşe göre, aynı şeyin, terimin geniş anlamında bir şeye göre cins, başka şeylere göre de özellik ya da ilinek olabildiğine dikkat edilmelidir. Bu nedenle, beden, çizgi, yüzey vb. gibi kimi şeylere göre nicelik bir cinstir. Bununla birlikte, niceliğin tözden ve nitelikten ayrı bir şey olmadığını iddia eden görüşe göre, nicelik, töze ve niteliğe göre ya ilinek ya da özelliktir. Ama bu, ‘cins’i asıl anlamında aldığımız zaman olanaksızdır. Aynı şey tür için de söz konusudur. Hem Varlığın hem Bir’in tümel olduğuna, ama cins olmadığına itiraz edilebilir ya da biri genel tümel kavramının bir tümel olduğunu, buna karşın, onun ne tür ne de cins olduğunu söyleyebilir. Bunlara cevap olarak, ilkin, uygun bir ayrımın her şeye yüklenemeyen tümellerle ilgili olduğu söylenebilir. Bununla birlikte, Varlık her şeye yüklenmiştir, Bir’se ya bir İlinek ya da bir özellik olmuştur. İkinci olarak. genel tümel teriminin bir cins olduğu belirtilmelidir, o nedenle, ‘cins’ bir türe yüklendiği zaman, o yalnızca kendisinin değil, türün de yerine geçer.
Beşinci tümel olan ‘ayrım’ terimi üç anlamda kullanılır: 1) Genel anlamda ‘ayrım’, herhangi bir nesneye nelik olarak yüklenmeyen, ama yine de o nesneye yüklenen ve onu başka bir nesneden ayıran her şeye ayrım denir. Bu anlamda ‘ayrım’ terimi sadece tam anlamıyla ayrım diğer iki anlamda ayrımı içermekle kalmaz, aynı zamanda özellik ve ilinekleri de içerir. Bu anlamda ‘ayrım’, herhangi bir şeye zorunlu olarak yüklenen, ama bütün şeylere ilişkin olmayan şeydir. Burada “gülebilir olma”nın insanın bir ayrımı olduğu söylenebilir. Çünkü “İnsan gülebilir olandır” önermesi zorunludur. 2) Özel anlamda ‘ayrım’, tek nesneye özgü olan ve başka bir nesnede bulunmayan şeydir. 3) Daha özel anlamda ‘ayrım’, ‘ayırıcı özellik’tir.
Ayrım öncekine uymayan biçimde de bölünebilir ve ‘ayrım’ sözcüğü dört anlamda kullanılabilir: dar, geniş, daha geniş ve en geniş anlamda. 1) Dar anlamda ‘ayrım’, herhangi bir nesneye kendi başına birincil tarzda yüklenir; nesne için, yüklendiği nesnenin yerini tutan dışsal bir şeyi göstermez. 2) Geniş anlamda ‘ayrım’, herhangi bir nesneye zorunlu olarak yüklenen ama her şeyde bulunmayan şeydir. Böylece, ‘gülebilir olma’, insanın ayrımıdır denebilir, çünkü ‘insan gülebilendir’ önermesi zorunludur. 3) Daha geniş anlamda ‘ayrım’, herhangi bir nesneye yüklenir ve doğasını gücüyle o nesne kalırken, o nesne hakkında ardışık olarak bir evetlenip bir değillenmesi olanaklı değildir. Buna ayrılamaz ilinek de denir. 4) En geniş anlamda ‘ayrım’, tek nesneye yüklenen, her nesneye yüklenmeyen her şeydir. Bu anlamdaki ayrıma da ayrılamaz ilinek denir. Örneğin, Sokrates ak, Platon kara ise, ‘ak’ Sokrates’in ayrımıdır denebilir, çünkü Platon değil, Sokrates aktır.
Diğer tür tümeller uylaşımsaldır. Bundan dolayı, sayıca bir nitelik olan sözcük bir tümeldir, o, birçok şeyi imlemek üzere uylaşımsal olarak kabul edilmiş bir imdir. Bu nedenle, sözcük ortak olduğuna göre ona tümel denebilir. Fakat bu yapısı gereği böyle değildir, uylaşımla böyledir.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı; Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi Cilt: 18 / Sayı: 1 / ss. 165-186