John Locke’ta Bilginin Neliği Problemi
Denemeler’in 4. kitabında bilgi ve kanı konusu ele alınır.
Bilgi genel hatlarıyla irdelenip tanımlanır ve bilgi türleri verilir. Locke’a göre bilgi de idelerarası ilişkilerden doğar: “Bilgi iki ide arasındaki bağlantı ve uyuşmanın ya da uyuşmama ve karşıtlığın algılanmasıdır. Bu türden bir algının bulunduğu yerde bilgi vardır, bulunmadığı yerde imgeleyecek, varsayacak inanacak bir şeyler bulsak da bilgi bulamayız” (Locke, 1996. 299). Bu uyuşma ya da uyuşmama konusunu dört başlıkta incelenir: 1. Özdeşlik ya da başkalık, 2. Bağıntı, 3. Birlikte varoluş ya da zorunlu bağlantı, 4. Gerçek varoluş.
Locke’a göre bilgi, iki ide arasındaki bağlantı ve uyuşmanın ya da çatışma ve uyuşmamanın algılanmasıdır. Bu uyuşma ya da uyuşmama dört başlıkta incelenir: 1. Özdeşlik ya da başkalık, 2. Bağıntı, 3. Birlikte varoluş ya da zorunlu bağlantı, 4. Gerçek varoluş.
Özdeşlik ya da başkalık: Zihnin ideler üzerinde yaptığı ilk edim onları algılamaktı r; böylece aralarındaki ayrım algılanmış olur. Bu olmadıkça bilgi, uslamlama ya da herhangi bir seçik ide söz konusu olmaz. Zihin her idenin öncelikle kendisiyle uyuştuğunu, seçik idelerin birbirleriyle uyuşmadığını kavrar: Böylece bir kimse sarı ve üçgen dediği ideleri edinir edinmez, sarının kırmızı değil, sarı olduğunu, üçgenin kare değil, üçgen olduğunu bilir. Zihin burada mantığın şu iki kuralına göre işlem yapar: Bir şey ne ise odur. Aynı şeyin hem olması hem olmaması olanaksızdır. Şu halde, “beyaz beyazdır. Beyaz siyah değildir. En kesin ama en heyecansı z bilgi türü ile karşı karşıya olduğumuz açıktır.
Bağıntı: Zihin ideler arasındaki bağıntıları da algılamaya yetilidir. İdelerimiz arasında hiçbir bağıntı algılayamazsak somut bir bilgi edinmemiz zor olurdu. Örneğin “paralel çizgiler arasında bulunan eşit tabanlı iki üçgen eşittir,” önermesi bir bağıntı uyuşmasıdır.
Birlikte varoluş: Burada aynı öznede birlikte varolma ya da birlikte bulunmama söz konusudur. Bu özellikle cisimlere ilişkindir. Örneğin altın buharlaşmaz, sarıdır, ağırlıklıdır, eriyebilir dediğimiz zaman birlikte-varolma uyuşmasından söz etmiş olmaktayız.
Gerçek varoluş: Burada söz konusu olan edimsel gerçek varoluşun herhangi bir ideyle uyuşmasıdır. Örneğin “ben varım” bu türden bir önermedir. Burada imlenen şey, öznenin zihnin dışında bir gerçek varoluşunun bulunduğudur
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı