Felsefe hakkında her şey…

Isaac Newton ve Dünya Sisteminin Matematikselleştirilmesi

05.11.2019
1.097

Newton, 1687’de kırk beş yaşındadır ve “Doğa Felsefesinin Matematik İlkeleri” Londra’da yayımlatır. “Matematik İlkeleri” üç bölüm veya üç kitap olarak sunulmuştur.

Birinci kitap, tümüyle matematiksel bir bakış açısından, ortamların dirençlerin den bağımsız olarak hareket bilimine bağlı sorunları ele alır. İkinci kitap, esas olarak cisimlerin, direnç gösteren ortamlardaki hareketlerine, özellikle, eğik atışlarda karşı koyuşun hız gibi, hızın karesi veya her ikisinin de bir araya gelişi gibi değiştiği hareketlere ayrılmıştır. Newton, aynı zamanda, en az dirence sahip olacak katı cismin biçimi hakkındaki sorunları da ortaya koymuş ve Torricelli’nin akış yasasının kuramsal doğrulanmasını ele almıştır. Bu ikinci kitap, Descartesçı burgaç varsayımının keskin bir eleştirisini içermektedir. Bu eleştirinin biçemi, Descartesçı geometrik kozmolojiyle, Newton’ın fiziko-matematiksel tümdengelimli yapısı arasındaki karşıtlığı mükemmel bir şekilde gözler önüne sermektedir. Üçüncü kitap, ilk iki kitabın ulaştığı sonuçları yeniden ele almakta ve onları fiziksel problemlere uygulamaktadır (gezegenlerin ve Ay’ın hareketleri, Dünya’nın biçimi, gelgit kuramı..)

“Matematik İlkeleri” iki başlangıç bölümüyle açılır: “Tanımlar ve “Aksiyomlar veya Hareket Yasaları”. “Tanımlar” bölümü, özellikle, şu kavramları tanımlar: madde niceliği (“madde niceliği, cismin hem yoğunluğundan, hem hacminden elde edilen ölçüdür”), hareket niceliği (hareket niceliği, cismin hem hızından, hem madde niceliğinden elde edilen değerdir.) ergiyen kuvvet (via impressa) bu kuvvet, durgun haldeki veya düzgün doğrusal hareket halindeki bir cismin durumunu değiştirecek etkidir.

Bu tanımlar kümesi, mutlak mekan ve mutlak zamanın çok ünlü tanımlarını veren bir açıklamayla son bulur:

1) Mutlak, gerçek ve matematiksel zaman, kendinden ve kendi doğasından başka hiçbir dış etkene bağlı olmadan, hiç değişmeden akar; ona, süre de denebilir. Göreli, görünüşte ve gündelik zaman, hareket sayesinde sürenin dışsal ve duyulur ölçüsünü verir ve yaygın olarak gerçek zamanın yerine kullanılır; saat, gün, ay ve yıl gibi.

2) Mutlak mekân, hiçbir dışsal şeye bağlı olmadan, kendiliğinden her zaman vardır ve hareketsizdir. Göreli mekân, mutlak mekânın hareketli boyutu ya da ölçüsüdür; cisimler karşısındaki konumu itibariyle duyularımız tarafından belirlenmiştir ve yaygın biçimde hareketsiz mekân olarak algılanır.”

“Aksiyomlar veya Hareket Yasaları” bölümü, mekaniğin üç büyük yasasını, ilk kez bugün onları bildiğimize çok yakın bir biçimde bir araya getirir. İlk yasa, eylemsizlik ilkesini, yani, düzgün doğrusal hareketin korunumunu ifade eder: “Her cisim, dışardan bir kuvvet etkimediği sürece ya durgun halde kalır ya da düzgün doğrusal hareketini sürdürür.”

İkinci yasa şöyle ifade edilmiştir: “Hareketin değişmesi, etkiyen kuvvetle orantılıdır; ve hareketin etkidiği yönde bir doğru boyunca sürer.” Bu yasanın, bugün “Newton yasası” adı altında bildiğimiz diferansiyel terimlerle ifade edilmiş yasayla karıştırılmaması gerekir. Newton burada “hareket değişiminden”, bu değişimin meydana geldiği zamanla ilgili hiç bir belirleme yapmadan söz etmektedir. Eğer bu yasanın modern terimlerle yazılması istenirse, en yakın ifade şöyle olacaktır: F = D (m v); burada F etkiyen kuvvet, m kütle ve v’ hızdır; D (m v) ise “hareketin değişimi”ni temsil etmektedir. Bu açıdan bakılırsa, etkiyen kuvvetin, terimin modern anlamında bir kuvvet değil, ama bir itme olduğu söylenebilir.

Üçüncü yasa, etki ve tepkinin eşitliği hakkındadır; “Her etkiye karşı her zaman ona eşit bir tepki vardır; yani, iki cismin bir birbirleri üzerine uyguladıkları karşılıklı etkiler her zaman eşit ve karşıt yöndedir.” Matematik İlkelerinin 1685’teki yazımı sırasında, ilk taslaklarda yer almayan bu üçüncü yasa, Newton’a, 111. Kitap’ta evrensel çekim yasasını tüm kapsamıyla formüle etme olanağı vermiştir.

İşte, bu “Tanımlar” ve bu “Aksiyomlar veya Hareket Yasaları” temelinde, merkezcil kuvvetlerin etkisi altındaki cisimlerin hareketleri matematiksel bir varoluşa kavuşmuş oldu. Newton, bu amaca ulaşırken, klasik geometrinin Eukleides’ten kaynaklanan matematiksel yöntemlerini, çalışmalarına dahil etti; ama bu yöntemlerle, bir yandan koniklerin incelenmesine dayalı (1. Kitabın IV. ve V. bölümleri) birçok sonuçta kitabını zenginleştirirken, öte yandan, 1. Kitabın “Birinci ve Sonuncu Sebepler Yöntemi” adını verdiği birinci bölümüne sonsuzküçük geometri hakkındaki usavurmaları içeren bir bölüm eklenmiştir. Bununla birlikte, Newton’ın 1670 yıllarından itibaren ilk ilkelerine sahip olduğu “akışkanlar yöntemi”ni kanıtlamalarında kullanmadığını görmek (II. Kitabın II. 1. emması dışında) ilginçtir.

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...