Felsefe hakkında her şey…

Eski Türk düşüncesinde devlet başkanlığı makamı

13.09.2023
350

Göktürklerde hükümdarlık, yani, devlet başkanlığı kağanlık ile temsil edilmektedir. Devlet başkanı da kağan unvanını taşıyordu.

Kaynaklardan anlaşıldığına göre otağ, örgin (taht), tuğ (kurt başlı sancak), davul (sorguç-köbürge) ve yay hükümdarlık sembolleri idi. Yine diğer eski Türk devletlerinde olduğu gibi Gök Türklerde de bu unsurlar aynı fonksiyonu taşımaktadır.

Çinliler, Göktürk devletine yönelik entrika faaliyetlerini sık sık uygulama safhasına koydukları sırada, destekledikleri Göktürk prenslerine birer kurt başlı sancak ve davul göndermişlerdir. Bu şekilde onları hükümdar olarak tanıdıklarını ifade etmek istemişlerdir. Kağan unvanı yanında, sadece Tonyukuk yazıtında bir kere han ünvanı kullanılmıştır.

Kağanı konumuz açısından ele aldığımızda göze çarpan en önemli nokta, despotizm ile yönetilen eski bazı kültürlerde olduğu gibi milletin görevi ona bakmak değil, bilakis kağanın görevi millete bakıp gözetmek, doyurmak, boyları bir arada tutmak ve düşmanlara karşı korumaktır.

Kağan’ın millete karşı görevlerine ilişkin bu metin aydınlatıcıdır:

“Türk milleti için gece uyumadım, gündüz oturmadım… ondan sonra Tanrı irade ettiği ve lütfettiği için ve talih ve kısmetim olduğu için ölecek milleti diriltip kaldırdım, çıplak milleti giydirdim, fakir milleti zengin ettim, nüfusu az milleti çok ettim. Başka illi milletler, başka kağanlı milletler arasında onları pek üstün kıldım. Dört bucaktaki milletleri hep barışa mecbur ettim ve düşmanlıktan vazgeçirdim” (Kül Tegin Yazıtı, doğu, 26-29; Bilge Kağan Yazıtı, doğu, 22-25).

Göktürklerde siyasi iktidar “kut” tabiri ile ifade olunuyordu. Milleti için gece gündüz çalışmayan kağan, milletine karşı vazifelerini yerine getiremediği için, kutunun Tanrı tarafından geri alındığı gerekçesiyle iktidardan düşürülürdü. 716 yılında İnel’in tahttan indirilmesi bu sebepten olmuştu.

Hükümranlık (erklik) karizmatik idi. Kağanlığın kişiye Tanrı tarafından verildiğine inanılırdı. Türk hükümdarı kanunları (töre) uygular, onlara kendisi de uyar; fakat kanun yapamazdı. Başka milletlerde olduğu gibi mutlak hükümdar değildi. Siyasi iktidarı Tanrı verdiği için, millî irade, insaf duygusundan kurtulmuştu.

Kağanın icraatı millet tarafından meclis vasıtasıyla kontrol ediliyordu. Bilge Kağan (716-734)’ın 723 yılında ileri sürdüğü teklifler (Göktürk şehirlerinin etrafının surlarla çevrilmesi ve ülkede Budizmin propaganda edilmesi) meclis tarafından kabul edilmemişti. Bu meclis, kağanı meşrulaştırdığı gibi gerekçe göstererek ret de edebiliyordu. Mesela 581 yılında annesi Türk olmadığından Ta-lo-pien’i kağan olarak tanımamış, yerine cesur ve kahraman olduğu için amcası Işbara’yı kağanlığa layık görüp kağan seçmişti.

Kağanların devleti çok sert idare etmeleri, kötü davranışları, milletin isyanına sebep oluyordu. Çin kaynaklarına göre, Göktürk kağanı Kapgan’ın halka kötü davranması yüzünden, Göktürk ülkesinde sık sık isyanlar çıkmıştır. Bunlardan birinin bastırılmasının akabinde Kapgan, ormana pusu kuran asi Bayırku boyunun reisi tarafından öldürülmüştü (716). Bu olay bir bakıma kendisine kötü davranan kağana karşı Göktürk halkının tepkisiydi.

Göktürk kağanları da diğer Türk devletlerinin hükümdarları gibi unvanlar almışlardı. Bunlar “Büyük Kağan, Kutlug, Beğçor, Yüce Gökten Almış, Tanrıya Benzer, Gök Yaratmış, Türk Bilge Kağan, Gökte Doğmuş, Göktürklerin ve Dünyanın Mukaddes Hükümdarı” idi.

Göktürk Devletinde kağanın milletine karşı sorumlu olduğunu gösteren bir başka delil de yine Çin kaynaklarında kaydedilmiş olan tahta çıkma törenidir. Buna göre, tören sırasında kağanın boğazı bir ipek ile sarılır, sonra sıkılıp bırakılarak kaç sene kağanlık yapacağı sorulur. Kağan zor durumda kalarak kızarır, bozarır, söylediği sözler millet tarafından dikkatlice dinlenir, tasdik ve tahkik edilirdi. Aslında bundan önce devlet adamları onu bir keçe üzerinde oturturlar, güneş yönünde doğudan batıya doğru çevirirlerdi. Her çevirişte halkın hepsi onu eğilerek selamlardı.

Bir Türk’ün başarılı bir kağan olabilmesi için Tanrı tarafından verilmiş üç özelliği kendinde toplaması gerekiyordu: yarlığ, kut ve ülüg (kısmet).

Yarlıg, Tanrı adına verilen emir iken, sonraları değişerek Tanrının bağışlaması anlamına gelmekte idi:

“Tanrı yarlığ verdiği için 14 yaşında Tarduş milleti üzerine şad olarak oturdum. Amcam kağan ile birlikte Gök Irmak’a ve Şan-tung ovasına kadar akın yaptık”.

İl (devlet) gibi kağanlık da millete ait bir kurum idi:

“Türk milleti illediği ilini elinden çıkarmış, kağanladığı kağanını kaybedivermiş…” “İllileri ilsiz kılmış, kağanlıları kağansız kılmış.”

Diğer taraftan, Tanrı’nın verdiği kut, yarlıg ve ülüg ile dünyanın bütün ülkelerini idare etmekle görevli Göktürk kağanları üniversal (cihanşümul) devlet anlayışına sahip idiler (Kül Tegin Yazıtı, I, doğu, 29; Bilge Kağan, I, doğu, 23). Böyle bir devlet ve hükümdar anlayışı dünya hukuk tarihinde önemli yer tutmaktadır.

Kaynaklardan anlaşıldığına göre kağanların yönettikleri halka karşı görevleri ordusunun başında olmak, halkı doyurup giydirmek, halkı kondurup iskân ettirmek, halkın kalbini kazanmak ve onun sevgi ve saygısına mazhar olmak şeklinde özetlenebilir. Diğer yandan, kağan olacak kişinin taşıması gereken en önemli özellikler bilge, alp, doğru sözlü ve erdemli olmasıydı.

Kutadgu Bilig’de ise halkın hükümdardan beklentileri ekonomik durumun iyileştirilmesi, herkesin huzur içinde yaşayabileceği adil kanunların yürürlükte olması, korku ve güvensizlik ortamının bulunmadığı güvenliğin sağlanması şeklinde bildirilmektedir (Kutadgu Bilig, 5574-5577).

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3998, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2781, ESKİŞEHİR, Şubat 2020. Yazarlar: Prof.Dr. Ahmet TAŞAĞIL, Prof.Dr. Erkan GÖKSU, Prof.Dr. İbrahim ŞİRİN, Doç.Dr. Serhat KÜÇÜK, Prof.Dr. Kemal YAKUT, Dr.Öğr.Üyesi Yaşar SUVEREN, Sayfa: 11-13

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...