Ekofeminizm Nedir?
Ekofeminizm nedir sorusuna şöyle cevap verilebilir: Ekofeminizm, çevre yaklaşımları adı altında toplanabilecek tüm farklı görüşlere en güçlü muhalefet olarak ortaya çıkan ve çevre sorunlarına feminist bakış açısı getiren bir akımdır.
Ekofeminizm çevre sorunlarını kadın sorunları olarak görür. Çünkü kadınlar çevre kirliliği nedeniyle yaşamları ve doğurganlıkları tehlikede olduğunda bile çocukların, hastaların, yaşlıların bakımı ve sorumluluklarını yerine getirirler.
Ekofeminizm anlayışına göre bireysel olarak erkekler değil ama ataerkillik kadın ve doğa arasında ilişki kurarak her ikisini de tahakküm altına alır ve sömürür. Bu kadın sorunlarının ve çevre sorunlarının temelinde ataerkil ideoloji yatmaktadır.
EKOFEMİNİZM ve AHLAK
Hem antroposentrik hem de ekosentrik etiği reddederek kadınsı değerlerin yüceltildiği bir ‘ortaklık etiği’ önerirler (Merchant, 1995, s.xix). Ortaklık etiği ne insan ihtiyaçlarını her şeyin üzerinde tutar ne de insan ihtiyaç ve çıkarlarını ikincil konuma düşürür. İnsan toplulukları ile insan olmayan topluluklar arasında dinamik bir ilişki vardır.
Doğa insanları yok edebilme ve insanlar olmadan da evrilme ve gelişme potansiyeline sahiptir. Buna karşılık insanlar doğa ve kendilerini bilim ve teknoloji ile yok edebilme gücüne sahiptir. Öyleyse, insanlar doğa ile kurdukları ilişkide kendi temel ihtiyaçlarını karşılarken, doğadaki diğer varlıkların da yaşamlarını sürdürmelerine izin vermelidir.
EKOFEMİNİZMİN FARKLI FRAKSİYONLARI
Ekofeminizm kendi içinde farklı yaklaşımlar sergiler. Birinci grup ekofeministler, kadın-doğa ilişkisinin köklerinin kadının biyolojik ve psikolojik özelliklerinde yattığını savunur. Çevre sorunlarının çözümü için kadınsı değerleri yücelten, yeryüzü tinselliğine dayalı yeni bir din anlayışı önerir. İkinci grupta yer alan ekofeministler, kadın-doğa ilişkisini ve çevre sorunlarını daha çok sosyal ekoloji çerçevesinde değerlendirirler.
Kadınların erkeklerden farklı biyolojik ve psikolojik özellikleri olduğunu kabul etmezler. Kadın ve doğanın ikili sömürüsünün maddi temellerini ortaya koyabilmek için ideolojik yapılanmaların ve toplumsal süreçlerin incelenmesi gerektiğini savunurlar.
Birinci ayırımda yer alan Ekofeministleri kadın tinselliğine kuvvetli vurguları ve geleneksel cinsiyet rollerini pekiştirici yaklaşımlarından dolayı eleştirırler. Üçüncü grupta yer alan ekofeministler, birinci ve ikinci gruptaki ekofeministleri beyaz, orta sınıf, kentli batı kadının doğa ile olan konumuyla ilgilendiği söyleyerek eleştirilirler. Üçüncü grup ekofeministlerin diğer ekofeministlere yönelttiği eleştiriler şu şekilde sıralanabilir (Agarwal, 1992, s.122123):
- Kadınların tek kategori olarak ele alırlar. Kadınlar arasındaki sınıf, ırk, etnik köken ve bunun gibi farklılıkları görmezler. Böylece kadınların konumlarında etkili olan diğer tahakküm şekillerini göz ardı ederler.
- Kadınların ve doğanın tahakküm altına alınmasını yalnızca ideolojik olarak ele alırlar. Ekonomik avantaj ve politik güce dayanan bu tahakkümün maddi kaynağını ihmal ederler.
- Kadınların ve doğanın tahakkümünü ideolojik olarak değerlendirirken dahi ideolojik yapılanmanın üretildiği toplumsal, ekonomik ve politik yapılar konusunda çok az şey söylerler.
- Kadınların doğa ile olan maddi ilişkisini (toplumsal cinsiyet temelinde oluşan iş bölümünün kadınlar için belirlediği evin yiyecek, giyecek ve yakacak temini sağlama) değerlendirirken bu kadınların ve diğerlerinin sözü edilen ilişkiyi nasıl düşündüklerini dikkate almazlar.
- Kadındoğa ilişkisini değiştirilemez ve değişmez dişi bir öz anlayışına bağlayarak doğa, kültür, toplumsal cinsiyet ve bunun gibi kavramların tarıhsel ve toplumsal olarak nasıl yapılandırıldığını, farklı kültür ve zamanlarda nasıl farklılaştığını göz ardı ederler.
Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2387, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1384