Boethius Dacus kimdir? Dacialı Boetius
Boethius Dacus, on üçüncü yüzyılın, Sigerus de Brabant ile birlikte radikal Aristotelesçiliğinin en önemli isimlerinden birisidir. 1277 yılındaki ünlü Tempier suçlamasına hedef olmuş filozoflardandır.
Boethius Dacus, hayatı hakkında bildiklerimiz çok azdır. Orta Çağ belgelerinde bazen İsveçli Boethius olarak da anılmaktaysa da doğduğu yer İsveç değil Danimarka’dır. Bundan dolayı son dönemlerde kendisine Danimarkalı Boethius denmektedir. Kesin doğum ve ölüm yılları da bilinmemektedir. 1262’den sonra Paris’te bulunduğu ve Edebiyat Fakültesinde 1270 ile 1280 yılları arasında dersler verdiğini biliyoruz. Mantık yapıtlarını 1270 civarında, doğa felsefesi ile ilgili olanlarını da 1272 ve sonrasında kaleme aldığı tahmin edilmektedir.
Boethius Dacus’un yapıtları arasında birkaç Aristoteles yorumu bulunmaktadır. Bunlar, Quaestiones De Generatione et Corruptione (Oluş ve Bozuluş Hakkında Sorular); Quaestiones Super Libros Physicorum (Fizik Kitapları Üstüne Sorular); Quaestiones Super Librum Topicorum (Topikler Kitabı Üstüne Sorular). Kaleme aldığı diğer yapıtlarından başlıcaları De Aeternitate Mundi (Dünyanın Ezeli-Ebediliği Hakkında); De Summo Bono (En Yüksek İyi Hakkında) başlıklı çalışmalarıdır.
On üçüncü yüzyılın, Sigerus de Brabant ile birlikte radikal Aristotelesçilerinden biri olan Boethius Dacus, adcı (nominalist) bir düşünürdü. Dünyanın yoktan ve sonradan yaratıldığı tezinin bilimsel bakımdan kanıtlanamayacağını savunmuş, bilimin sınırlarını belirlemek konusunda hassas bir tutum sergilemiştir.
Bilimi akılsal ilkeler bağlamında biçimlendirmiş ve aklın ilkelerini vahyin hakikatlerinden önemli görmüştür. Başlıca bilimlerden biri olarak gördüğü fiziğin, yaratılışı inceleme konusu edinemeyeceğini, ama metafizik bakımdan ve akılsal araçlar kullanılarak bir İlk Nedenin varlığının ortaya konabileceğini savunmuştur.
Akıl ile iman ya da felsefe ile ilahiyat arasına kesin bir ayrım koymuş, ama bu alanların her ikisinin de kendi sınırları içinde kalmak kaydıyla doğru yargılar üretebileceklerini savunmuştur. Onun bu görüşü bazılarınca “çifte hakikat öğretisi olarak adlandırılmış, felsefe ile ilahiyat arasında yaptığı bu kesin ayrım, felsefenin ilahiyattan bağımsız bir disiplin olarak tanınmasında önemli bir adım olmuştur.
İLGİLİ KONULAR:
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı