Wittgenstein: Dünya, Dil ve Resmetme İlişkisi
Tractatus kısa, numaralandırılmış aforizmalardan oluşur. Yedi temel aforizma 1’den 7’ye kadar numaralarla sunulur. Her bir aforizmanın altındaki açıklama ve yorumlar 1.1, 3.1 biçiminde, söz konusu açıklamaya dair görüşler 1.11, 3.11 biçiminde numaralandırılmıştır.
Şimdi Tractatus’un açılış cümlelerini görelim:
1. Dünya olduğu gibi olandır.
1.1 Dünya şeylerin değil olguların bir toplamıdır. Dünya hakkında fikirlerini bu biçimde ifade eden Wittgenstein, daha sonra dilin neliğ ine yönelir. Bir olgu durumunu resmeden bir çizim düşünelim. Olgu, gerçekte olup biten şeyin kendisidir. Çizim ise olanaklı bir olgu durumunu resmeder.
2.1 Biz olguları kendimize resmederiz.
2.12 Bir resim gerçekliğin bir modelidir.
2.131 Bir resimde resmin unsurları nesnelerin temsilcileridir.
2.14 Bir resmi oluşturan şey, unsurlarının bir diğeriyle belirli bir bağıntı içerisinde olmalarıdır.
2.141 Bir resim bir olgudur.
Çizim örneğini ele alırsak çizimdeki unsurlar (çizgiler, şekiller, belki renkler), gerçekte mevcutturlar. Her bir resmin belirli bir yapısı vardır. Yapı ile kastedilen, resmi oluşturan unsurların birbirleriyle belirli bağıntılar içerisinde olmalarıdır. ‹ki farklı resim, benzer bir yapıya sahip olabilir. ‹ki resim benzer yapıları haiz olmalarının ötesinde, ortak bir resimsel biçime sahiptirler. Burada resimsel biçimle kastedilen ne resimlerdeki unsurlardan birisi ne de resimlerin yapısıdır. Resimsel biçim, bir olanaklılık olarak düşünülmelidir. Birtakım unsurların böyle bir yapı içerisinde düzenlenebilme olanaklılığı bize, resimsel biçimi verir. Resimsel biçim varlığını bir olguya ya da o olguyu temsil eden bir resme bağlı değildir. Söz konusu olanaklılık, bir resimde fiilî hale gelebileceği gibi çok farklı resimlerde de fiilî hale gelebilir. Tüm bu resimlerin, aynı resimsel biçime sahip olduğunu söyleriz.
Resimler ve resmedilenler arasındaki resmetme bağıntısından söz edilebilmesi, resim ile resmedilen arasında ortak bir şeyin olmasına bağlıdır. Resim, ister resmettiği gerçekliği doğru biçimde resmetsin, ister etmesin, resimle gerçeklik arasındaki bu ortak şey, resimsel biçimdir.
Wittgenstein, resim terimini çok geniş bir anlamda kullanmaktadır. Resim, sadece iki boyutlu bir çizim olmak durumunda değildir. Nerede olguların, olguların içerisinde yer alan nesnelerin temsil edilmesi söz konusu ise bir resmetme bağıntısından söz edilebilir. Wittgenstein’a göre, her bir resim mantıksal bir resimdir. Mantıksal resimler, dünyayı doğru ya da yanlış resmedebilir.
Wittgenstein tüm olanaklı olguların ya da olanaklı tüm nesnelerin, olanaklı tüm bağıntılarının mevcut olduğu bir mekândan söz eder ve bu mekâna mantıksal uzay adını verir. Mantıksal uzay sadece fiilî olgu durumlarını değil, tüm olanaklı olgu durumlarını da kapsar. Mantıksal uzayı bu şekilde ortaya koyan Wittgenstein, resimlerin neliğini şu şekilde ortaya koyar:
2.202 Bir resim mantıksal uzayda olanaklı bir durumu temsil eder. Bu görüşlerden hareket ederek bir resmin doğru ya da yanlış olmasından nasıl söz edilebilir?
2.22 Bir resim temsil ettiğini doğruluğundan veya yanlışlığından bağımsız olarak, resimsel biçimi vasıtasıyla temsil eder.
2.223 Bir resmin doğru veya yanlış olduğunu söyleyebilmek için onu gerçeklikle karşılaştırmalıyız.
2.224 Sadece resme bakarak resmin doğru veya yanlış olup olmadığını söylememiz mümkün değildir.
2.225 A priori olarak doğru olan resimler yoktur.
Bir resmin doğru olması, resmettiği olgunun fiilî olmasını gerektirir. Bunu anlayabilmek için ise resmin olgu ile karşılaştırılması zorunludur. Eğer Wittgenstein haklı ise bu, akılcı tüm epistemoloji anlayışlarının yanlış yolda olduğunu gösterir. Herhangi bir resim ne kadar açık ve seçik olursa olsun, olgulardan bağımsız olarak doğru ya da yanlış olamaz.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı