Uyku Bozuklukları, Uyku Hastalıkları
İnsanların her gece 6 ila 9 saat saat uyur. Çoğunluk 7.5-8 saat uyur. Bu kadar uyku, bir yetişkinin günü uyku yoksunluğu olmadan geçirmesi için yeterlidir. Diğer yandan iyi uyuyamamak ya da aşırı uyumak, gün içindeki işlevselliği bozduğunda bir uyku bozukluğunun varlığından söz edilebilir. Söz konusu uyku bozuklukları; insomni, narkolepsi, uyku apnesi ve gece terörüdür.
Insomni: İnsomni, kişinin uykusunun miktarı ya da kalitesinden duyduğu doyumsuzluk (memnuniyetsizlik) semptomu hakkındaki şikayetlere verilen addır. Bir kişide insomni olup olmaması büyük ölçüde öznel bir meseledir. Uyku laboratuvarında, insomni şikayeti olan pek çok insanın gayet normal bir uyku uyudukları gözlenirken insomni şikayeti olmayan bazı insanlarda ise uyku problemleri gözlenebilmektedir. Bu, insomninin gerçek bir hastalığa işaret etmediği anlamına gelmez. Daha çok insanların öznel şikayetlerinin her zaman nesnel ölçümlere uymadığını gösterir (Smith ve ark., 2003).
İnsomnisi olduğunu söyleyen ama insomni olmayan kişiler belki de hafif uykularını, uyanıklık olarak yanlış değerlendiriyor olabilirler. Psikologlar, bu kişilerde sahte insomni (pseudoinsomnia) ya da öznel insomni olmasından şüphelenmektedirler. Bu kişiler, rüyalarında uyanık olduklarını, yatakta yattıklarını ve uyumaya çalıştıklarını görürler (Uba ve Huang, 1990).
İnsomni bazen stres veren olaylar nedeniyle yaşanabilir ve bunlar genellikle geçicidir. Ancak bazı kişilerde insomni kalıcı bir problemdir. İnsomninin nedenleri bazen uzun süren depresyonda aranabilir. Eğer insomninin temelinde başka bir psikolojik bozukluk varsa ilk önce bu bozukluğun tedavisi için uğraşılmalıdır. Bazı kişilerce aşırı uyarılan bir biyolojik sisteme sahiptirler. Aşın uyarılma yatkınlığı ile uykusuzluğun verdiği sıkıntı, kişide uyuyamama kaygısını artırabilir ve bu kısır bir döngü haline gelebilir. Yatma saati hazırlıkları, bu kişiler için günün gevşenileceği zamanlar değil kaygıyı tetikleyen uyarıcılar olarak işlev görür. Örneğin pijama giymek, huzursuz ve sıkıntılı anların habercisi olarak görülür (Morris, 2002).
Hem insomnisi hem de sahte insomnisi olanlar, iyi bir uykuya hasret kaldıkları için bazen uyku ilacı, yani yatıştırıcılar alırlar. Ancak bu ilaçlar, bağımlılık yapabilir ve bir süre sonra kişi, bu ilaçlara tolerans geliştirdiği için ilaçlar etkili olmayabilir. Ne var ki uyku ilaçlarına başvurmadan kişinin hem kendisinde hem de çevresinde yapacağı birtakım değişiklikler uyku problemlerini çözebilir. Yatak odasının ısısının değiştirilmesi veya yatmadan önce belirli yiyeceklerden kaçınmak gibi yapılabilecek ufak tefek değişiklikler vardır. Yazma saatlerini düzenlemek, hafta sonlan bu düzeni korumak, yatmadan önce alkol, kafein ya da uyku ilacı almamak önemlidir (Morris, 2002).
İnsomninin oluşmaması için alınabilecek diğer bir önlem de yatağa yatmayı kitap okumakla, televizyon seyretmekle ya da düşünmekle değil sadece uykuyla ilişkilendirmeyi öğrenmektir (Uba ve Huang, 1990). Ayrıca insomni oluştuğunda da kişilerin ona direnmemeleri, yatakta kalarak uyumaya zorlanmamaları tavsiye edilir. Bunun yerine yataktan kalkıp tekrar uykulan geldiğini hissedene kadar başka bir şeyle uğraşmaları daha iyi sonuçlar verir.
Halk arasında bilinen bir ilaç da yatmadan önce alınabilir. Bu ilaç, ılık süttür. Ilık süt, uykuyu kolaylaştırıcı bir madde olan trytophanı içerir (Morris, 2002).
Narkolepsi
Narkolepsi, aniden uykuya dalmaya yatkın olmayla tanımlanan bir uyku bozukluğudur. Narkolepsi, her bin insanın birinde görülür ve kalıtımsal olduğu düşünülmektedir. Narkoleptikler, konuşurken bir cümlenin ortasında veya ayaktayken birden kas tonusunda bir azalmayla aniden yere yığılırlar ve uyurlar. Ani uyku bazen bir şakaya ya da cinsel uyarılmaya tepki olarak ortaya çıkabilir. Narkolepsinin diğer ayırt edici bir özelliği, uykunun ilk dört aşamasının atlanıp doğrudan REM uykusuna girilmesidir. Uykuda birkaç saniye kalınabildiği gibi bu süre 30 dakikaya kadar da uzayabilir. Narkolepsinin tedavisi yoktur, ancak antidepresanlar narkolepsi krizlerinin sıklığını azaltabilir (Uba ve Huang, 1999; Morris, 2002).
Uyku Apnesi
Uykuya geçildiğinde tam olarak nefes alamamayla tanımlanan uyku bozukluğuna uyku apnesi denir. Nüfusun %24’ünde görülür. Bir NREM (REM dışı) uyku bozukluğudur. Ciddi durumlarda solunum gerçekten durur; sonra kişi, kısa bir süreliğine uyanır ve sonra nefes nefese kalır. Bu sıralama, bir gece içinde birkaç defadan yüzlerce defaya çıkabilir. Bazen uyku apnesi olan kişiler, apne sırasında uyandıklarının farkına varmadıkları için gerçekte uyudukları süreden daha fazla süre uyuduklarını sanırlar. Bu kişiler sürekli uyandıkları için yeterli uykuyu alamazlar. Bu yüzden uyku apnesi olan kişiler, sıklıkla yorgun ve unutkan olurlar, öğrenme güçlüğü çekebilirler. Diğer kişiler, bu tür davranışları “tembellik” olarak yorumlayabilir.
Uyku apnesi, bazen üst solunum yolları tam olarak gelişmemiş erken doğan bebeklerde ve horlayan yetişkinlerde görülür. Bebeğin uyurken solunumunun durması ve ölmesi olarak tanımlanan ani bebek ölümü sendromunun bir nedeni, uyku apnesi olabilir (Uba ve Huang, 1999; Morris, 2002).
Gece terörü
Gece terörü, diğer bir NREM uyku bozukluğudur. Genellikle kabus görmeyle karıştırılır. Kabuslar diğer rüyalar gibi REM uykusunda görülürken gece terörü uykunun 4. aşamasında görülür. Gece teröründe kişi aniden uyanır, genellikle terlemiştir ve ağır biçimde nefes alıp verir, korktuğunu bilir ama korkuya neyin neden olduğunu bilemez. Gece terörü en çok üç ile sekiz yaş çocuklar arasında yaygındır (Uba ve Huang, 1999).
Derleyen: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Psikolojiye Giriş” ve 2. Sınıf “Deneysel Psikoloji”, 4. Sınıf “Sosyal Psikoloji” Dersi Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Psikoloji Ders Kitapları ve MEB Liseler İçin Psikoloji Dersi Ders Kitapları