Rene Descartes ve Sezgi (Intuition) Yöntemi
Descartes, “zihinde hiçbir kuşkuya yer bırakmayan bir açık seçikliğin zihinsel olarak görülüşü ya da anlaşılması sezgidir,” der. Sezgi yoluyla sadece açık seçik ideleri değil, gerçekliğe ilişkin bazı doğrulukları da anlamış ya da kavramış oluruz.
Örneğin “ben düşünüyorum,” ya da “ ben varım” gibi, gerçeklik alanına ait doğruluklar sezgisel (intuitif) doğruluklardır. Bu doğruluklar basit, kökel ve indirgenemez türdendir. Bir doğruluktan bir başka doğruluğa aracısız ve ani olarak geçebiliyorsak, bu türden doğruluklar da sezgisel doğruluklar olurlar. Örneğin; “bir şeye eşit olan iki şey birbirine de eşittirler” gibi. İşte matematikteki aksiyom ve postulatlar, bir başka deyişle başlangıç önermeleri, doğruluğu sezgisel olarak bilinen doğruluklardır. Şu halde felsefede öncelikle bu türden sezgisel (intuitif) doğruluklara ulaşabilmek gerekmektedir.
Descartes’e göre zihinde hiçbir kuşkuya yer bırakmayan bir açıklık ve seçikliğin zihinsel olarak görülüşü sezgidir ve matematikteki başlangıç önermeleri doğruluğu sezgisel olarak bilinen doğruluklardır. Felsefenin de bu tür kendiliğinden açık başlangıç önermelerine ihtiyacı vardır.
Bunların doğruluğu aracısız olarak zihne açık ve seçik olarak verilebilmelerinden gelmektedir. Öyle ise Descartes’a göre doğruluğun ölçütü açıklık ve seçiklik olmaktadır. Şurası kesin ki bir sonuç önermesinin doğruluğu öncüllerin doğruluğundan gelir. Buna karşılık, doğruluğu sezgisel olarak bilinen öncüllerin doğruluğu nereden gelmektedir? Descartes’in yanıtı şudur; bu öncüllerin zihnimizde tümüyle açık ve seçik olarak kavranabilmiş olmalarından gelmektedir.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı