Kötülük diye bir şey var mıdır ve eğer varsa bazı insanlar katıksız kötü müdür?
Kötülüğü ortaya koyabilmek için popüler şeytani karakterleri örnek gösterebiliriz: “Star Wars”ten Emperor, “Harry Potter”dan Lord Voldemort ve Austen Powers filmlerinden Dr Evil.
Bu tip kötü karakterler korku filmlerine, fantastik kurgulara ve belki de kutsal metinlere aittir; fakat kesinlikle gerçek dünyada ait değiller.
Kötülüğe dair gelişen bu şüpheci yaklaşım, ahlak konusundaki ciddi anlaşmazlıklarda da kendini gösteriyor. ABD Başkanı George W. Bush, 11 Eylül saldırısını gerçekleştiren teröristleri “şeytan” olarak tanımladığında birçok kişi bu iddiayı gözlerini devirerek fazlaca basit ve eski moda bulup eleştirmişti.
Filozof Phillip Cole, psikolog Simon Baron-Cohen ve tarihçi Inga Clendinnen ahlak hakkında tümüyle şüpheci olmasalar da kötülük kavramını artık bir kenara bırakmamız gerektiğini öne sürdüler.
Şüphesiz “her şeyin izafi olduğunu” veya ahlakın bir tür uydurmaca ya da yanılsama olduğunu öne sürmüyorlardı. Onların şüphecilikleri, özellikle kötülük ulamına odaklanmıştı.
KÖTÜLÜK DENİNCE NE ANLIYORUZ?
Bu soruyu cevaplarken insanların kötülük hakkında ileri sürdükleri fikirleri ele almalı ve bu insanların kötülükten ne anladıklarını, onu ne olarak kabul ettiklerini sormalıyız.
“Kötülük” sözcüğünün kötü niyetli bir doğaüstü güce atıfta bulunmak için kullanılabileceği doğru olsa da çoğumuz “kötü” sözcüğünü gündelik dilde herhangi bir doğaüstü çağrışım barındırıp barındırmadığını göz önüne almaksızın kullanırız.
ABD ordusunun askerleri tarafından Abu Ghraib’de gerçekleştirilen sadistçe işkencelerin sadece bir suç değil, aynı zamanda kötü bir eylem olduğunu; Dennis Rader ve Ted Bundy gibi seri katillerin sadece ahlaki açıdan yozlaşmış veya yoldan çıkmış bireyler olduklarını değil, aynı zamanda kötü de olduklarını söyleyebiliriz.
Hannah Arendt, Nazi savaş suçlusu Adolf Eichmann’ın yargılanmasının kötülüğün sıradanlığını ortaya koyduğunu dile getirerek felsefe literatürüne bir kavram kazandırmıştır. Arendt’in kötülüğün sıradanlığı kavramıyla ne anlatmak istediği konusunda birçok farklı fikir öne sürüldü; fakat kimse onun Eichmann’ın alelade bir iblis tarafından ele geçirildiğini iddia ettiğinden bahsetmedi.
Bir şeyin kötü olduğuna karar verirken, kendimizi tartışmalı bir doğaüstü dünya görüşüne teslim etmek yerine, belirleyici bir tür ahlaki yargıda bulunuyoruz. Bu bağlamda kötülüğün gerçekliğine inanmak, açgözlülüğün gerçekliğine inanmak gibidir.
Açgözlülüğün var olduğunu söylediğimizde, birinin vücudunun bir parçası olan ve eylemlerini kontrol edebilen açgözlülük adlı serbestçe hareket etme niteliğine sahip bir gücün bulunması gerektiğini düşünmüyoruz. Açgözlü eylemler veya açgözlü insanlar varsa o zaman açgözlülük de bir gerçeklik olarak vardır, diyoruz.
Aynı şekilde, herhangi bir kötülük eylemi veya kötü insanlar da varsa o zaman kötülük de gerçektir ve vardır diyebiliriz.
Bu anlamı onaylasanız bile yine de şüpheci davranmaya devam etmelisiniz.
İnsanların bir şeyin kötü olduğunu ileri sürmesi yalnızca yanlış değil, aynı zamanda tehlikeli de olan ahlaki varsayımlarda bulunduklarını gösteriyor diyebilirsiniz.
Bazı eylemlerin ve bazı kişilerin açgözlü olduğuna dair açık kanıtlar olsa da herhangi bir şeyin veya herhangi birinin kötü olduğuna dair bir kanıt yoktur. Peki sadistçe işkence yapmanın kötü bir eylem veya Ted Bundy’nin de kötü bir insan olduğunu ifade ettiğimizde, tam olarak neyden bahsetmiş oluyoruz?
Birçok çağdaş filozof, bir eylemin kötü olmasının ahlaki olarak da ölçüsüz olmasını gerektirdiği konusunda hemfikirdir.
Büyük bir marketten bir adet sakız aşırmak veya bir toplumsal görevden kaçınmak için yalan söylemek, ahlaki olarak yanlıştır; ancak bu eylemleri kötü eylem olarak adlandırmak abartılı olacaktır.
Filozoflar bir eylem kötüyse o eylemi yapan kişinin bunu yapmaması ve bu eylemi gerçekleştirmekten sorumlu tutulup kınanması gerektiği fikrinde de ortak paydadadırlar.
Şiddete başvuran psikopatların, davranışlarından ahlaki olarak sorumlu olup olmadıkları; akli dengelerinin yerinde olup olmadığı; bunlardan dolayı da yaptıkları için suçlanıp suçlanamayacakları konularında ciddi tartışmalar yapılıyor.
Psikopatlar eylemlerinden sorumlu değillerse o zaman katıksız kötülük yapamazlar.
Psikopatinin kötülük için bir mazeret sayılacağı konusunda hemfikir olsak bile, bu bize kötü eylemlerin varlığını inkâr etmemiz için bir zemin oluşturmayacaktır.
Savaşlar sırasında meydana çıkan vahşet de dâhil olmak üzere birçok aşırılık, psikopat insanlardan ziyade nispeten sıradan insanlar tarafından eyleme geçirilir.
Bu bağlamda affedilemez aşırılıkların birçok örneği bulunabileceğine göre, kötü eylemlerin meydan bulduğu ve kötülük denen şeyin gerçek olduğu söylenebilir.
KÖTÜLÜKLE YÜZ YÜZE GELMEK
Kötülüğün ne olduğundan ziyade herhangi birinin kötü bir insan olup olmadığı sorusunu yanıtlamak daha zordur.
Şu analoji göz ardı edilemez: Hilesiz bir eylemde bulunan herkes dürüst bir insan sayılmaz.
Birisi hile yapmayan bir insansa bu dürüstlük, onun karakterinin bir parçasıdır. Yeri geldiğinde, o kişinin hilebaz olmayacağına güvenilebilir. Bazı durumlarda doğruyu söyleyen biri, yine de karakteristik olarak dürüst olmayan bir insan olabilir.
Benzer şekilde, kötü bir eylemde bulunan herkes kötü insan sayılmaz.
Hitler’in yalnızca kötülük yapan biri değil, aynı zamanda kötü de bir insan olduğu yargısına varırken kötülüğün Hitler’in karakterinin bir parçası olduğunu varsayıyoruz. Bu ise onun doğuştan kötü bir insan olduğunu veya kötülük yapmaktan başka seçeneği olmadığını varsaydığımız anlamına gelmiyor. Daha ziyade Hitler’in kötü eylemleri gerçekleştirmeyi seçmeye son derece yatkın bir hâle geldiğini söylemiş oluyoruz.
Hitler’i kötü bir insan olarak nitelendirirken onun kötülüğünün sağaltılamayacağını ya da asla iyi bir insan hâline getirilemeyeceğini öne sürüyoruz.
Birisi bir kez kötü bir insan hâline geldiğinde, ahlaki olarak değersizleşir. Bu nedenle bazı filozoflar, herhangi bir gerçek kişinin kötü olduğu fikrine şüpheyle yaklaşır. Eğer herkes kötülüğün esaretinden kurtarılıp iyi bir insan hâline getirilebilirse o zaman hiç kimse katıksız kötü değildir denilebilir.
Bu bağlamda ulaşılacak sonuç şudur: Hitler’i, Ted Bundy’yi veya Dennis Rader’i kötülüğün esaretinden kurtarabileceğimizi düşünmemiz fazlaca iyimserlik olacaktır. Bu yüzden kötü insanların yanı sıra kötü eylemlerin de gerçekten var olduğu sonucuna varılır.
Yazar: Luke Russell (Felsefe Doçenti, University of Sydney)
Çeviri: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Bu makale, Sosyolog Ömer YILDIRIM tarafından www.felsefe.gen.tr için derlenerek çevrilmiştir.
Derleme için kaynak metin: Does evil exist and, if so, are some people just plain evil?