Felsefe hakkında her şey…

Bizden başka hiç kimse duymamasına rağmen neden iç konuşma yapıyoruz?

20.02.2024
Bizden başka hiç kimse duymamasına rağmen neden iç konuşma yapıyoruz?

Filozofların yeni bir alanı araştırmaya başlaması oldukça az rastlanan bir durumdur ve araştırdıkları soruların çoğu çok eski zamanlardan beri var olan sorunlara ilişkindir. Ancak yaklaşık son 15 yıldır felsefecilerin yakından incelemeye başladıkları bir konu var ki psikoloji ve felsefenin kesiştiği noktada yer alır: iç konuşma.

İç monolog olarak da bilinen iç konuşma, düşünürken ya da okurken zihnimizde duyduğumuz sestir. Araştırmalar şaşırtıcı bir şekilde herkesin bu iç sese sahip olmadığını, ancak çoğumuzun sahip olduğunu ortaya koymuştur. 1

Bilim ve psikoloji bu konuya oldukça fazla ilgi göstermiştir. İç sesin özellikle metin okurken gırtlaktaki küçük hareketlere eşlik ettiğini ve “iç” ve “dış” konuşma arasında açık bir bağlantı olduğunu yüzyılı aşkın bir süredir biliyoruz. 2

Filozoflar daha önce de zaman zaman iç konuşma hakkında kafa yormuşlardır. Ünlü davranış bilimci Gilbert Ryle, bunun filozofların “kendini tanıma” olarak adlandırdığı olguda kilit bir rol oynadığını düşünmüştür. Başkalarının söylediklerini dinleyerek onlar hakkında bilgi ediniriz ve Ryle 1949 tarihli çığır açan kitabı The Concept of Mind‘da aynı şeyi kendi iç konuşmalarımızı “gizlice dinleyerek” kendimiz için de yapabileceğimizi öne sürmüştür.

Bu olgu başka felsefi bağlamlarda da ortaya çıkmıştır, ancak yakın zamana kadar bu alanda uzun süreli bir merak diri tutulamamıştır. Filozoflar artık psikolojinin bunu ancak bir noktaya kadar açıklayabileceğinin farkına vardılar: İç konuşmanın sadece kendine özgü teorik düşünceyle ele alınabilecek belirli yönleri vardır.

Psikoloji felsefeye karşı

İç konuşma, yıllar boyunca psikologlar tarafından filozoflardan çok daha fazla ilgi görmüştür. Sovyet psikolog Lev Vygotsky bu konuda çok etkili bir isimdir.

düşünce deneyi, düşünce deneyleri, paradoks, paradokslar

Vygotsky çocukların belli bir yaşa kadar genellikle kendi kendilerine yüksek sesle konuştuklarını, ancak yaşları ilerledikçe bunu yavaş yavaş bıraktıklarını belirtmiştir. Ona göre kendi kendine yapılan dış sesli konuşma pratiği azaldıkça içsel konuşma gelişir. Vygotsky’ye göre iç konuşma basitçe içselleştirilmiş dışsal konuşmadır.

Pek çok filozof bu konuda hemfikirdir, ancak bazıları bu olguyu farklı görmektedir, çünkü bildiğimiz kadarıyla hem içsel hem de dışsal olarak gerçekleştirebileceğimiz başka bir eylem daha yoktur. Bazı filozoflar içsel konuşmanın aslında konuşma değil, konuşmanın zihinsel bir temsili olabileceğini düşünmüşlerdir.

Örneğin Ray Jackendoff, içsel konuşma yaparken konuşmanın kulağa nasıl geldiğini hayal ettiğimizi, ancak bunu yüksek sesle konuşuyor olsaydık kendimizi nasıl ifade edeceğimizi taklit edecek şekilde yaptığımızı öne sürmüştür. Gerçekte konuşmuyoruz ama konuşmayı simüle ediyoruz.

Bu tamamen teorik bir akıl yürütmedir, ancak psikolojik yaklaşımlara meydan okumayı ya da onları çürütmeyi amaçlamaz. Aksine, değerli yeni bir bakış açısı ekleyerek ampirik araştırmaları zenginleştirir.

Kendi kendimize mi konuşuyoruz?

Kısmen de olsa cevaplayabileceğimiz soru, bizden başka hiç kimse duymamasına rağmen neden iç konuşma yaptığımızdır. Bu bize birçok fayda sağlıyor.

Düşüncelerimizi sözcüklere dökmek, onları daha anlaşılır ve daha belirgin hâle getirmeye yardımcı olur. Bazen gerçek düşüncelerimizi ancak onları yüksek sesle söyleyerek çözümleyebiliriz. Bir sorunu çözmek ya da duygularımızla başa çıkmak için sık sık başkalarıyla konuşur ya da düşüncelerimizi kağıda dökeriz. İç konuşma yapmak da buna benzer olarak fikirlerimizi şekillendirmeye yardımcı olur.

İç konuşmanın başkaca faydaları da olabilir. Var olan bir düşünce veya inancı içsel olarak ifade ederek bilinç düzeyine çıkarmak, sıradan gündelik meseleler için dahi bir muhakeme sürecini geliştirmeye yardımcı olabilir. “Saat 16.30’da evde olabilirsem, akşam yemeğini 19.30’a kadar hazırlayabilirim” diye düşünebilirsiniz. Ancak bu, “Ama maç 19’da başlıyor; yemek yapmakla uğraşmak yerine dışarıdan sipariş verem daha iyi olacak…” gibi bir düşünceyi de fikri de beraberinde getirir.

Kafanızın içindeki sesi kontrol etmek

Felsefi düşünce için elverişli bir başka ortam da içsel konuşma yapmanın bir eylem mi yoksa öylesine gerçekleşen bir süreç mi olduğu sorusudur.

Yüksek sesle, diğerlerince duyulur olacak biçimde konuştuğumuzda, bu sıradan bir eylem olur. Bunu yapmayı ya da yapmamayı tercih edebiliriz. Aynı şey içsel konuşma için söylenemez; bu konuşma genellikle nedensizdir, hatta istemsiz ve rahatsız edici olabilir.

İç monoloğumuzu susturmak gerçekten de zor olabilir ve bunu isteyerek yapmaksa neredeyse imkansızdır. Hemen şimdi deneyin isterseniz. Hiçbir şey düşünmemeye ve içsel konuşma yapmamaya odaklanın. Muhtemelen, paradoksal bir şekilde, kendinizi daha fazla düşünürken bulacaksınız ve daha fazla çaba sarf etmek bunu daha da zorlaştıracaktır. Stres 3, anksiyete 4 veya depresyon gibi durumların da iç konuşma ile psikolojik bağlantıları olduğu kanıtlanmıştır.

Bir iç konuşma yapmaya karar verebiliriz; zihnimizden bir kelime “söylemek” geçebilir; ama bu genellikle biz hiçbir şey yapmadan gerçekleşir.

Eylem nedir?

Bir şeyi eylem yapan şeyin ne olduğu, başlı başına felsefi bir tartışma konusudur.

Bu konuda öne çıkan teorilerden biri, eylemlerin yapmaya çalışabileceğimiz ya da çaba gerektiren şeyler olduğunu savunur. İç konuşma yapmak çoğu zaman çaba gerektirmez ve hatta yukarıda bahsettiğimiz gibi bunu durdurmak için mücadele bile ederiz. Bu, bunun yapmaya çalıştığımız bir şey olmadığını, sadece “gerçekleştiğini” gösteriyor gibi görünmektedir.

Diğer eylem teorileri de benzer bir sonuçlara ulaşır: İç konuşma neredeyse hiçbir zaman bu tanıma uymaz.

Genel olarak bilinçli deneyim konusunda çok sayıda felsefi çalışma yapılmıştır. Ancak, filozoflar spesifik zihinsel olgulara her zaman dikkat etmemişlerdir. İç konuşma, zihinde gerçekleşen dışsal bir faaliyeti, yani konuşmayı kapsıyor gibi görünen benzersiz bir bilinç deneyimi türüdür. Bunu araştırmak şüphesiz önümüzdeki yıllarda bizi heyecan uyandırıcı sonuçlara yönlendirecektir.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Daniel Gregory’nin “What inner speech is, and why philosophy is waking up to it” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

KAYNAKÇA

  1. Nedergaard, J., Lupyan, G., Not Everyone Has an Inner Voice: Behavioral Consequences of Anendophasia. Cognitive Science Society, 45, s. 617-624 (2023). https://escholarship.org/uc/item/93p4r8td
  2. Curtis, H. S., Automatic Movements of the Larynx. The American Journal of Psychology, 11 (2), s. 237-239 (1900). https://doi.org/10.2307/1412271
  3. Chapell, M. S., Inner speech and respiration: toward a possible mechanism of stress reduction. Perceptual and Motor Skills, 79 (2), s. 803–811 (1994). 10.2466/pms.1994.79.2.803
  4. Psychology Today, “Rumination: A Problem in Anxiety and Depression”, Erişim: 20.02.2024. https://www.psychologytoday.com/intl/blog/depression-management-techniques/201604/rumination-a-problem-in-anxiety-and-depression
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...