Cemil Meriç’in toplumsal sınıflar hakkındaki görüşleri
Cemil Meriç Batı Avrupa’da büyük değişmeleri sağlamış olan burjuvazi ve diğer toplumsal sınıfların tarihi ve toplumsal yapıları ile geçirdikleri süreçler üzerinde düşünce üretir. Feodalite, burjuva sınıfı ile proletarya ile sosyal sınıfların yansımalarına karşılık gelen “entelektüel” ve “intelijansiya” gibi zümreler üzerinde durur. Bu sınıf ve tabakaların Türk toplumu dâhil diğer doğulu toplumlardaki karşılıklarının niteliğini tartışır.
Sadece Batı Avrupa’nın tarihi ve toplumsal şartları içerisinde doğan burjuvazinin özelliklerini Cemil Meriç şu şekilde sıralar:
- a. Rasyoneldir.
- b. Evrenseldir. Bütün insanlık adına hareket ettiğini söyler.
- c. Hürriyeti savunur, çünkü fikirlerini yaymak için hürriyete ihtiyacı vardır (Meriç, 1993a: 103- 104).
Burjuvazi kendi sınıfının aristokrasiyle mücadelesinde mutlak hürriyete taraftardır, halk sınıfları söz konusu olunca susar (Meriç, 1993a: 104- 105).
Cemil Meriç “hürriyet” kavramını ve bizde hürriyetin ne anlama geldiğini toplumsal sınıflar çerçevesinde şöyle yorumlar:
“Bizde hürriyet yok. Ne hürriyeti? Fikir var mı ki hürriyeti olsun? Fikir de yaşamak için dövüşmek zorundadır. Gerçekten varsa kendini bir zümreye kabul ettirir. Muayyen bir zümre gerçekten varsa hürriyetini pençesiyle fetheder. Hürriyet içtimai (toplumsal) sınıfların varlıkları, yani gerçek kuvvetleri ölçüsünde mevcuttur. Sınıfsız bir hürriyet yani havada hürriyet sadece cemiyetin çöküşünü gösterir. Cehaletin hürriyeti. Söylenecek sözü olan her zaman ve her yerde hürdür. Var oldukça hürdür.” (Meriç, 1992: 381).
Cemil Meriç, Namık Kemal, Şinasi ve Ziya Paşa’nın dönemlerinin en önemli fikir adamı ve aydınları olmalarına rağmen Batı’daki gibi bir intelijansiya oluşturamamalarının sebebini dayandıkları toplumsal bir sınıfın bulunmamasına bağlamaktadır (Meriç, 1993a: 139- 140).
Entelektüel, toplumsal bir sınıfın parçasıdır. Düşman sınıfla dövüşerek gelişir ve olgunlaşır. Türkiye’de toplumsal sınıflar mevcut olmadığından entelektüel de yoktur, diyen Cemil Meriç buna göre kendisinin de entelektüel sayılamayacağını ifade etmektedir. Entelektüel bir sınıfın parçasıdır. Gerçek entelektüel önce ülkesinin haklarını, düşman bir dünyaya haykırmakla görevlidir (Meriç, 1993: 208- 209).
Aydınla entelektüel aynı kimse midir? Hayır. Entelektüel, ya zamanını doldurmuş değerlerin aktarıcısı, ya yeni bir dünya kurmaya çalışan bir içtimai (toplumsal) sınıfın yol göstericisidir. Aydın ne mazisini bilir ne gelecek hakkında aydınlık tasavvurları vardır (Meriç, 1993: 210).
Cemil Meriç Mukaddime’nin az gelişmiş ülkelerin niçin gelişemedikleri hakkında bize ipuçu verdiğinden söz eder. Ona göre Kuzey Afrika tarihini asırlar boyu damgalayan siyasi, iktisadi ve içtimai başarısızlıkların sebebi, yine bu ülkede toplumsal bir zümrenin (Batıdaki burjuvaziye benzer bir sınıfın) yokluğudur (Meriç, 1974: 153).
Cemil Meriç yine toplumsal sınıfların yapı ve ilişkilerinin sanat ve edebiyat alanındaki yansımaları üzerinde de durur. Ona göre, “ Belli sınıf ilişkileri, belli bir içtimai yapı, belli edebiyat türlerini yaratır.” (Meriç, 1993a: 112) demektedir.
Cemil Meriç Batı Avrupa’nın feodalite, krallık, kilise, burjuvazi ve proletarya dâhil olmak üzere diğer toplumsal sınıf ve tabakaları ile bunların iktisat, tarih, toplum, kültür ve sanat alanına yansımalarını en açık anlatan ve aynı zamanda toplumsal sınıflar ekseninde Türk tarih ve toplum yapısı hakkında fikir üreten düşünürdür.
Kaynak: TÜRK SOSYOLOGLARI, s. 141-149, T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2915 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1872