Wittgenstein ve Dil Felsefesi
Wittgenstein’ın mantıkla olan ilişkisi iki açıdan değerlendirme konusu yapılabilir. Bunlardan birincisi, Frege ile Russell’ın araştırmaları etkisinde mantık bilimine yaptığı teknik katkılar açısından, ikinci olarak da, mantığı felsefe yapmanın olmazsa olmaz koşulu ve organonu görmesi açısından değerlendirilebilir.
Wittgenstein mantığı, iki temel noktada felsefe yapmanın özsel koşulu olarak değerlendirir:
- Ontoloji yapmanın temel koşulu olarak ve
- Dil eleştrisini gerçekleştirmenin esas aracı olarak mantık.
Wittgenstein, mantığı bir yandan dünyanın, öte yandan dilin yapısının nasıl olduklarını belirlemek amacıyla bir ön araştırma ve hazırlık olarak görür. “Mantık her mümkün durumla [düşünülebilir olan her şeyle] ilgilidir, mümkün olan her şey mantığın olgularıdır” (TLP. 2. 0121).
Wittgenstein’a göre biçimsel ve teknik açıdan bakıldığında mantık, deneysel içeriği olmayan, dünya olguları hakkında hiçbir şeyi dile getirmeyen önermeler ve kurallardan oluşmuştur. ” Mantığın önermeleri [olgulara ilişkin] hiçbir şey söylemezler ” (TLP. 5.43). Bu bakımdan mantığın önermelerini içerikli olarak gösteren öğretiler her zaman yanlıştır. Ancak mantık, ontoloji yapmanın temel koşulu olarak dünyanın nasıl olduğunu kendi yapısında gösterir. “Mantık araştırması bütün şeylerin doğasını açığa çıkarır” ( PI. 89). Wittgenstein açısından mantık, her türlü1 mümkün dünya tasavvurunun imkânlarını araştırır. “Benim çalışmam mantığın temellerinden dünyanın doğasına doğru uzanır” (NB. 5. 79).
Bu açıdan bakıldığında mantık, ontoloji yapmanın temel koşuludur ve her türlü mümkün ontolojinin temelinde yer alır. Wittgenstein açısından mantığın temellerinden hareketle inşa edilen mantıksal ontoloji ne dünyanın aktüel durumunun bir açıklamasın ne de dünyadaki olguların bir tasvirini sunar. Dünyanın aktüel durumunu açıklayan modelleri meydana getirmek bilim kuramlarının, olguların tasvirini vermek de deneysel içerikli önermelerin görevidir. Wittgenstein açısından mantığın temellerinden hareketle inşa edilen ontoloji dünyanın ne olduğunu değil, yapısının nasıl olduğunu ortaya koyar. “Mantık her deneyden öncedir – bir şeyin öyle olmasından. O [mantık] “Nasıl?” sorundan öncedir, “Ne?” sorusundan önce değil ” (TLP. 5. 552).
Mantık fizik dünyanın ne olduğun ve dünyadaki olguların özelliklerinin tasvirini ortaya koymaz. ” Bu sebeple mantıkta şunu söyleyemeyiz:1 Dünyada şunlar var, şunlar yok.” ( TLP. 5. 61). Mantık nesnelerin ve olguların varoluşlarına ve niteliklerine ilişkin bir tasviri dile getirmez. Mantık, dünyanın mantığını (Die Logik der Welt) ve yapısını ortaya koyar (TLP. 6. 124, 6. 13). Bu noktada Wittgenstein’ın temel kabulünü şu şekilde özetleyebiliriz: Dünyanın yapısı ile mantığın yapısı ortaktır. Mantığın yapısından hareketle dünyanın yapısının nasıl olduğunu ortaya koyabiliriz. ” Mantık bir öğreti değil, dünyanın bir aynadaki zahiridir” (TLP. 6. 13).
“Mantık bir düzeni ortaya koyar, gerçekte dünyanın düzenini, yani mümkün olan şeylerin düzenini ki bu düzen hem dünyayla hem de düşünceyle ortaktır” (PI. 97). Bu sebeple Wittgenstein’a göre, mantığın yapısının ve temellerinin araştırılması dünyanın yapısı ile temellerinin de araştırılması anlamına gelir.
Dünyanın yapısını ve imkânlarını anlamaya yönelik her türlü ontoloji, mantığın yapısı ile temellerinden hareketle ortaya konulabilecektir. Mantığı ontolojinin, daha doğrusu dünyanın yapısını anlamaya yönelik çabanın temeline yerleştiren Wittgenstein, bu bağlamda felsefenin temelinin mantık olduğunu düşünür. “Felsefe mantık ile metafizikten oluşmuştur, birincisi [mantık] onun [felsefenin] temelidir” (NB. S. 93).
Wittgenstein felsefenin temeli olarak mantığı, bir ontoloji veya mantıksal bir ontoloji olarak yorumlar. Bu mantıksal ontoloji ne klasik metafiziklerin yaptığı gibi dünyanın özünün, aslının ne olduğunu dile getirmeye çalışır ne de bilimlerin yerine getirdiği aktüel durumların bir açıklamasın ve tasvirini sunabilir. Felsefenin temeli olan bu mantıksal ontoloji, dünyanın yalın nesnelerden ve nesnelerin meydana getirdiği karmaşık (komplex) durumlardan oluştuğunu; her bir nesne düzenlenişinin (die Konfıguration) bağımsız olduğunu, yani herhangi birinin varoluşundan bir başkasının varoluşunun çıkarılamayacağını ve olgular arasında nedensel bir ilişkinin bulunmadığını ileri sürer. Bu ontolojiye göre, olgular dünyasında hiçbir değer bulunmaz ve olguların hiçbiri bir diğerinden yüce değildir (TLP. 6. 41).
Değer alanı olgular dünyasının dışındadır. Olgular dünyasında her şey nasılsa öyledir. Hiçbir iyi, güzel, önemli olgu yoktur. Kısaca belirtilecek olursa “Mantığın önermeleri dünyanın yapı-iskelesini tasvir ederler, ya da daha doğrusu onu serimlerler. Adların yönletim [bir nesneye karşılık gelme] sahibi olduklarını varsayarlar. Bu da onların dünya ile bağlantısıdır” (TLP. 6. 124).
Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım