Kimin Kuralları? Aşkı Yaşla Ölçenler Kaybedenlerdir

Toplumun Çürümüş Zihinleri ve Sığ Ahlak Bekçileri
İnsanlık, ne zaman aşkı anlamaya çalıştı ki? Ne zaman gerçekten sevginin doğasını çözmeye çalıştı? Çözmeye çalışmadı. Bunun yerine onu bir hapishaneye kapattı. Yaş farkıymış! Kim belirledi aşkın kaç yaş farkla “uygun” olacağını? Kim çıkardı bu iğrenç kuralları? Bir masanın başına oturmuş, birbirinden solmuş, tutkudan nasibini almamış, kasıklarına yıllardır kan gitmemiş bir grup ruhsuz fosil mi?
Aşkı yaş farkı ile ölçenler, hayatı boyunca gerçek tutkuyu tadamamış, sevgiyi sadece bir alışveriş olarak gören zavallılardır. Onların hayatında aşk yoktur; sadece onaylanmak, sadece başkalarının gözünde “normal” kalmak vardır. Çünkü gerçek aşkın karşısında ezilecek kadar küçük, tutkuyla yanacak kadar cesaretsizdirler. Onlar, hayatlarını bir cenaze sessizliğinde geçiren, başkalarının aşkına kin kusarak kendi acizliklerini örtmeye çalışan zavallılardır.
Bastırılmış Arzular, Kıskançlık ve Sahte Namus Bekçileri
Yaş farkı olan ilişkileri en çok eleştirenler kimlerdir biliyor musun? Geceleri kendi içindeki sapkın arzularla boğuşan, aynaya baktığında ruhunun çürümüşlüğünü gören zavallılar. Yaşlı bir adamın genç bir kadınla olduğunu gördüğünde öfkeyle köpüren kişi, kendi gençliğinde yaşadığı başarısızlıkların acısını çıkarıyordur. Genç bir adamın kendisinden büyük bir kadınla birlikte olduğunu duyunca tiksinen kişi, içten içe kendi cesaretsizliğini yüzüne tokat gibi yemiştir.
Freud’un dediği gibi, bastırılan her arzu, bir gün bir şekilde kusulur. Toplumun, yaş farkı olan ilişkilere olan düşmanlığı, onların kendi kirli bilinçaltlarının bir yansımasıdır. Ahlak kisvesi altında başkalarının aşkına düşman olan herkes, kendi içinde aşka aç, sevgiye aç, teninin sıcaklığını unutmuş sefil bir varlıktır. Gerçek aşkı bilen, gerçek tutkuyu tadan birinin kimseyi yargılamaya ne ihtiyacı vardır ne de zamanı. Ancak mutsuzlar başkalarının aşkına dil uzatır.
Cinsellik ve Ahlak Bekçilerinin Korkusu
Yaş farkı olan ilişkilerde en çok ne rahatsız ediyor bu ahlak bekçilerini? Cinsellik! Ah, o kutsal korkuları! Bir yaşlı adamın genç bir kadına dokunduğunu düşünmek bile onları delirtir. Çünkü o dokunuşta kendilerinin asla hissedemediği bir şey vardır: Gerçek arzu! Cinselliğin en saf, en doğal hali! İşte bu yüzden saldırırlar, işte bu yüzden nefret kusarlar. Çünkü yaş farkı olan iki insanın birbirine olan tutkusunda, onların asla hissedemeyeceği bir ateş yanmaktadır.
Cinsellikten korkan bir toplum, çürümeye mahkûmdur. İnsan doğası, arzularla inşa edilmiştir. Eğer bir kadın ve bir erkek birbirini arzuluyorsa, bu onların kimlik kartına değil, ruhlarının ateşine bağlıdır. Eğer gözler birbirine tutku ile bakıyorsa, aralarındaki yaşın ne önemi vardır? Bu korkak ahlak bekçileri ne sanıyor? Aşk, pasaport kontrolü mü yapıyor?
Saygı: Asıl Bağlayıcı Güç
Yaş farkıymış, yaş uygun değilmiş, ahlak normlarına sığmıyormuş… Geçin bunları! İki insan birbirine saygı duyuyorsa, birbiriyle ruhsal bir bağ kurabiliyorsa, kaç yaşında olduklarının ne önemi var? İlişkileri yıkan şey yaş farkı değil, sevgisizliktir. Saygısız bir çift aynı yaşta olsa bile er ya da geç birbirlerini boğarlar. Oysa gerçek saygı varsa, yaş dediğin şey sadece bir rakamdan ibarettir.
İki insan birbirini anlıyorsa, hayatı paylaşabiliyorsa, dışarıdaki kalabalığın çenesi kapalı kalmalıdır. Ama yok! Mutlu olan çiftleri gördüğünde içi içini yiyen, başkalarının aşkına çamur atan zavallılar rahat durmaz. Çünkü gerçek aşkın karşısında ezilecek kadar acizdirler. Kendi sevgisiz, tutkudan yoksun hayatlarını telafi etmek için başkalarının aşkını küçümserler.
Kaybedenler: Çürümüş Zihinler ve Kuru Kalabalıklar
Şunu çok net söyleyelim: Aşkı yaş farkı ile değerlendiren herkes kaybetmiştir! Onlar, hayatı bir matematik probleminin içine hapsetmiş, kendi ruhsuzluklarını başkalarına dikte etmeye çalışan çürümüş beyinlerdir. Sayılarla düşünmeye o kadar alışmışlardır ki, aşkı da bir cetvelle ölçmeye kalkarlar. Bu yüzden de aşkı hiçbir zaman gerçekten bilemeyeceklerdir.
Kazananlar kimdir biliyor musun? Toplumun kurallarına tükürenler! Toplumun ahlak bekçilerine karşı kendi aşkını savunanlar, yasak denileni kutsal bilenler, yaş farkıymış, normmuş, gelenekmiş, bunların hepsini hiçe sayanlardır. Çünkü aşk, kuralların ötesindedir. Toplumun koyduğu kurallar, aşkın alevini söndüremez. Ve en önemlisi, gerçek aşkı yaşayanlar bilir ki, dışarıdaki herkes sadece birer figüran, sadece birer fısıltıdan ibarettir.
Aşkı yaşa bağlayanlar, ahlaksızlığın en dibi olanlardır! Çünkü aşkı anlamamış, yaşayacak cesareti olmayan, başkalarının aşkına dil uzatarak kendi sefaletini gizleyen zavallılardır.
Unutmayın: Gerçek aşkı yaşayanlar, toplumu umursamaz. Gerçek aşkı bilmeyenler ise toplumun esiri olur.