Felsefe hakkında her şey…

Gelişmiş Aztek, İnka ve Maya uygarlıkları tekerleği neden kullanmadı?

23.08.2023
541
Gelişmiş Aztek, İnka ve Maya uygarlıkları tekerleği neden kullanmadı?

Aztek, İnka ve Maya uygarlıkları kendi dönemlerinin en gelişmiş teknolojilerine sahiplerdi; fakat bu uygarlıkların günümüzdeki kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişimin mihenk taşlarından birisi olan tekerleği kullanmadıklarına dair güçlü bir inanç vardır. Peki bu uygarlıklar, bunca gelişmişliklerine rağmen, tekerleği neden kullanmadılar?

Avrupalılar 15. yüzyılın sonlarına doğru Amerika kıtasını keşfettiler. Avrupalılara göre bu kıtada yaşayan Mayalar, İnkalar, Aztekler gibi yerli halklar çok gelişmiş uygarlıklar kurmuş olmalarına rağmen tekerleği kullanmayı bilmiyorlardı. Meksika’daki Xalapa Müzesi’nde, tekerlekleri olan küçük bir oyuncak bulunuyor. Bu oyuncağın MS 6. yüzyıl ile 9. yüzyıl arasındaki bir dönemden kaldığı sanılmaktadır. Bu da demek oluyor ki Amerikan yerlileri tekerleği biliyorlardı; ama 16. yüzyıl­dan önce tekerleği taşımacılık­ ya da üretim amacıyla kullanmamışlardı.

Tekerlek belki de insanlığın en esaslı icadı olarak görülmektedir. Keşfiyle birlikte özellikle Avrasya’yı her anlamda çarpıcı biçimde değiştirmiştir. Diğer birçok antik uygarlık ise tekerleği kullanmadan da varlığını sürdürebilmiştir. Tekerleği kullanmayan bu gelişmiş antik uygarlıklar, tekerlekler onlar için pratik bir araç olmadığından, onun yerine başkaca araçlar kullanmışlardır.

Tekerleğin ilk olarak “medeniyetlerin beşiği” olarak bilinen Mezopotamya’da ortaya çıktığı biliniyor. Bu bilgiler, kesin olmamakla birlikte MÖ 4200-4000 tarihlerini işaret ediyor. Bu da bize tekerleğin yaklaşık 5 bin 500 yaşında olduğunu gösteriyor. İlk olarak Mezopotamya’da keşfedilen bu basit mekanizma; gemicilik, konfeksiyon ve tarım gibi alanlar ile daha karmaşık birçok alanda çok önemli bir rol oynamıştır.

Bu basit ama mucizevi aletin nispeten geç ortaya çıkmasının nedeni tasarımıyla ilgilidir. Bütün aksamın bir arada kalmasını sağlamak için tekerlek ve sabit aks arasındaki uyumun önemi büyüktür. Aks ile tekerlek birbirine olabildiğince bağlı olmalı; fakat bu bağ tekerleğin dönmesini engelleyecek kadar sıkı olmamalıdır. Ardından, sürtünmeyi en aza indirmek ve hem güçten tasarruf etmek hem de olası sorunları engellemek için aksın ve tekerleğin birleşim noktalarının olabildiğince pürüzsüz olması gerekir. Bu zorlukların üstesinden gelmek 21. yüzyılda artık teknolojinin geldiği boyutla birlikte oldukça kolay görünse de bu sorun tarih öncesi dönemde neredeyse aşılamaz bir mesele oluşturuyordu. Bu nedenle, “The Horse, The Wheel, and Language” kitabının yazarı olan Antropolog David Anthony, insanların tekerleği Taş Devri’nde dahi düşünmüş olabileceğini, ancak bunun eldeki teknolojiyle mümkün olmadığını, keza MÖ 4000’de geliştirilen bakır keski teknolojisinin bu icadı mümkün kıldığını savunmuştur.

Chichén Itzá, Yucatán Yarımadası, Meksika

Chichén Itzá, Yucatán Yarımadası, Meksika

Tekerleğin icadı özellikle uzak mesafelere seyahat etmeyi kolaylaştırarak uygarlığın gelişimini büyük ölçüde etkilemiştir. Avrasya’da ticaret ağları genişlemiş, imparatorluk savaşlarının ölçeği büyümüş ve kapsamı artmıştır. Kasabalar ve şehirler daha yoğun hâle gelmiş, el arabası destekli tarım üretiminin verimliliğinin artmasıyla ekonomik canlılık sağlanmıştır.

Atlantik’in diğer yakasında Aztekler, İnkalar, Mayalar ve diğer Amerikan yerlileri, Avrupalı sömürgecilerin 15. yüzyılın sonlarında ve 16. yüzyılın başlarında gerçekleştirdiği istilalara kadar tekerlekle tanışmamışlardır. Bu toplulukların neden kendi tekerleklerini icat etmedikleri günümüzde hâlâ belirsizdir. Oysaki doğru kozmolojik verilere ve etkileyici mühendislik becerilerine bakılırsa bu medeniyetlerin kesinlikle teknik bilgi birikimine sahip oldukları görülmektedir. Örneğin hem Mayalar hem de İnkalar oldukça iyi yollar inşa etmişlerdir. Fakat bu yollar yalnızca yayaların kullanımı için inşa edilmiştir. Ama bu nasıl olabilir?

Lamalar ve Kanolar

Uzun zamandır Amerikan yerlilerinin tekerleği kullanmamalarının nedeni olarak tekerleğin nasıl yapılacağını bilmedikleri varsayılıyordu. Bunun yanlış olduğuysa Arkeolog Désiré Charnay’ın 1880 yılında Mexico City’de yaptığı bir kazı çalışması sırasında bulduğu küçük bir tekerlek sistemine monte edilmiş çakal heykelciğiyle ortaya çıktı. Bu keşiften sonraki arkeolojik çalışmalarda ülkenin başka yerlerinde de bu uygarlıklara ait tekerlekli oyuncaklar bulundu. Bunların çoğu, MS 900 ila 1100 yılları arasında varlık süren Toltek topluluğuna aittir.

Aztekler, İnkalar, Mayalar ve diğer Amerikan yerlilerinin neden tekerlekli araçlara sahip olmadıklarına dair mevcut açıklamalar, tekerlekli araçların nasıl üretileceğine dair bilgiye sahip olup olmamalarıyla değil, bu araçların pratik yararlarıyla ilgilidir. İhtiyaç, icadın anasıdır. Amerikan yerlileri de tekerlekli araçlara Avrasyalılar kadar ihtiyaç duymuyorlardı. Bunun en önemli nedenlerinden biri, kıtada bu araçları çekme gücüne sahip ehil canlıların bulunmamasıydı. Öyle ki atlar, inekler ve öküzlerin Amerika’ya yolculukları, tekerleğin kendisiyle birlikte gerçekleşmiştir.

Bu denklemdeki bir diğer önemli faktör de coğrafyaydı. Evet, İnkalar yollar inşa etmişlerdi ama bu yollar And Dağları’nın zorlu arazisinin üzerinde yapılmıştı. Bunlar tekerlekli araçların geçemeyeceği dev merdivenlerden ve asma köprülerden oluşan muhteşem yollardı. İnkalar bu yollarda tekerlekli araçlar yerine coğrafi özellikler nedeniyle onlardan daha hızlı hareket kabiliyetine sahip olan insanları ve mükemmel tırmanıcılar olan ve bugün hâlâ Machu Picchu’nun yamaçlarında otlayan lamalardan oluşan bir ulaşım zincirini kullanıyorlardı.

Machu Picchu, Peru

Machu Picchu, Peru

Aynı durum diğer uygarlıklar için de geçerliydi. Mayalar Yucatan’ın kırsal bölgelerine yalnızca dar patikalarla ulaşılabiliyorlardı. Aztek şehirleri Tlatelolco ve Tenochtitlan’daki ticaret alanlarına kanolarla erişilebiliyordu ki erken dönem İspanyol tarihçilerine göre bu kanolar imparatorluğun dört bir yanındaki göllerde ve geçitlerde bulunuyordu. Ağırlıklı olarak suda yaşayan bir başka eski uygarlık olan Polinezyalıların neden hiç tekerlek kullanmadıkları konusunda da gene buna benzer bir açıklama yapılmıştır.

Tekerleğin Yıkıcı (?) Etkisi

Aztek, İnka, Maya ve Kızılderili medeniyetleri tekerlekler üzerine inşa edilmemiş olabilir; ancak bu hiçbir şekilde Avrasya’daki benzerleriyle karşılaştırılabilecek beceri düzeyine ulaşmalarını engellememiştir. İnkalar, Quito’dan Santiago’ya kadar 2 bin 500 millik bir alanda sadece insan gücü ve lamalar kullanarak ulaşım zincirlerini uzun yıllar sürdürebilmişlerdir. Yetmemiş, Stonehenge’deki kadar büyük ve ağır kayalardan etkileyici mimari yapılar oluşturmuşlardır. Bu kayaları tekerleğin yardımı olmadan o tepeye nasıl çıkardıklarını bugün hâlâ kimse bilmiyor. Ama bunu bir şekilde başarmışlardır.

Elbette tekerleğin yokluğu bu toplumları oldukça anlamlı ve ağır bir biçimde etkilemiştir. Arkeolog Patrick Kirch, “How Chiefs Became Kings: Divine Kingship and the Rise of Archaic States in Ancient Hawai’i” adlı kitabında kıtanın bağımsız ve savaşçı kabilelerinin kendi hâkimiyet alanlarından diğerlerinin hâkimiyet alanlarına gidebilmek için gereken sürenin uzunluğu nedeniyle bir araya gelemediklerini ve bu durumun da askerî ve toplumsal olarak güçsüz kalmalarına neden olduğunu yazmıştır.

Bugün hâlâ Yucatan yarımadasındaki pek çok yere arabayla ulaşım sağlanamazken Machu Picchu’nun zirvesine ulaşmanın tek yolu ise tıpkı İnkaların yaptığı gibi, yürümekten geçiyor.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Tim Brinkhof’un “Why the Aztecs, Inca, and Maya never invented the wheel” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Kaynak Metnin Yazarı: Tim Brinkhof bir serbest gazetecidir.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer YILDIRIM

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...