Auguste Comte’un Din Anlayışı – Comte’un Din Teorisi
Comte’un din hakkındaki görüşleri çok karmaşıktır. Dinsel düşünceyi ilkel zamanlardaki insanlık durumuna özgü bir cehalete bağlamış ve bilgi seviyesinin artışı oranında aşılacak bir evre olarak görmüş olduğu hâlde Comte’un kendisinin bilimsel dönemlere özgü bir din inşa etme yoluna gitmiş olması da ilginçtir. Bu yolla Comte, aslında dinin bir hurafe ve uydurma olduğunu düşünse de bunun aynı zamanda toplum için işlevsel yönleri olan bir gereklilik olduğunu da kabul etmiş olur.
Comte bu düşünceden hareketle bilimsel bir çağda, toplum için daha faydalı, çağın ruhuna uygun bir din geliştirme yolunu deneyerek bir “insanlık dini” tasarladı. Geliştirdiği dinin terminolojisi aslında Hıristiyanlığın kavramlarını taklit ediyordu. Yüce Varlık, Büyük Fetiş ve Büyük Orta şeklinde ifade ettiği bir tür teslis düşüncesi geliştirdi. Bilimsel düşünceye dayalı olacağı olduğu için evrenselliği ve kesinliği ispatlanmış olacağı beklenen bu insanlık dinine bir de ilmihâl yazdı.
Aslında Comte’un bu din kurma girişimi ile din hakkındaki genel görüşlerini bir arada almak lazım. Bu durumda Comte’un dinin toplumda oynadığı olumlu işlevlerine inandığı ama bu işlevine rağmen dinin insan zihni tarafından uydurulmuş bir hurafe olduğu inancında olduğunu gösteriyor. Geçmişte uydurulmuş ve olumsuz işlevleri de olan dinlere karşılık, geleceğin bilim insanına hizmet edecek, onun dünyasına denk düşecek uygun bir din geliştirmek pekâla iyi olabilirdi. Bu dinin kiliseleri üniversiteler ve okullar, rahipleri ise bilim adamları olacaktı.
Açıkçası dinsel düşünceyi ilkel zamanlardaki insanlık durumuna özgü bir cehalete bağlamış ve bilgi seviyesinin artışı oranında aşılacak bir evre olarak görmüş olduğu hâlde Comte’un kendisinin bilimsel dönemlere özgü bir din inşa etme yoluna gitmiş olması da ilginçtir. Bu yolla Comte, aslında dinin bir hurafe ve uydurma olduğunu düşünse de bunun aynı zamanda toplum için işlevsel yönleri olan bir gereklilik olduğunu da kabul etmiş oluyor. Dolayısıyla dinin ilkel durumda uyduruluş olduğunu düşündüğü yoldan biraz daha hallice, bilimsel bir çağda, toplum için daha faydalı, çağın ruhuna uygun bir din geliştirme yolunu deniyor.
Comte bu düşünceden hareketle bir “insanlık dini” tasarladı. Temelinde bilimin olduğu bu dinde kendini de başrahip olarak ilan etti. Geliştirdiği dinin terminolojisi aslında Hıristiyanlığın kavramlarını taklit ediyordu. Yüce Varlık, Büyük Fetiş ve Büyük Orta şeklinde ifade ettiği bir tür teslis düşüncesi geliştirdi. Bilimsel düşünceye dayalı olacağı olduğu için evrenselliği ve kesinliği ispatlanmış olacağı beklenen bu insanlık dinine bir de ilmihâl yazdı. Aslında Comte’un bu din kurma girişimi ile din hakkındaki genel görüşlerini bir arada almak lazım. Bu durumda Comte’un dinin toplumda oynadığı olumlu işlevlerine inandığı ama bu işlevine rağmen dinin insan zihni tarafından uydurulmuş bir hurafe olduğu inancında olduğunu gösteriyor. Geçmişte uydurulmuş ve olumsuz işlevleri de olan dinlere karşılık, geleceğin bilim insanına hizmet edecek, onun dünyasına denk düşecek uygun bir din geliştirmek pekâlâ iyi olabilirdi. Yukarıda dinlerin kökenine dair düşüncelerini anlattığımız gibi, dini bazı korkularının veya bilgisizliklerinin bir telafisi olarak uydurmak durumunda kalmış olan ilkel insan yerine onu bilim dünyasının bütün verilerinden yararlanan bilimsel çağın insanına yaraşır bir biçimde uydurmanın daha uygun olacağını düşünmüş olmalı. Bu dinin kiliseleri üniversiteler ve okullar, rahipleri ise bilim adamları olacaktı.
Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 2991 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 1994