THOMAS HOBBES ve DİL FELSEFESİ
Dil konusunda Hobbes, dilin, dış nesnelerin hareketiyle başlayan nedensel zincirin son halkası olduğunu; dış nesnelerin duyuma, duyumların düşünceye neden olduğunu ve düşüncelerin de dilde ifade edildiğini öne sürmüştür.
İnsan varlıklarında, düşünceyi değiştirebildiğini savunduğu dilin, yazı ve konuşma olarak iki şekilde var olduğunu belirten Hobbes, bunlardan düşünceyi kaydetmeye yarayan konuşmanın, ona göre, nedensel ilişkileri kaydetme, bilgi aktarma, arzu ve istekleri bildirme, sözcükleri kullanmaktan zevk alma gibi dört alt amacı vardır. Dilde isimlerin, özellikle de cins isimlerin temel olduğunu öne süren Hobbes, tümeller problemi söz konusu olduğunda, nominalist bir tavır almıştır.
Tümeller problemini, genelliğin neden meydana geldiğini, cins ve tür denilen şeylerin var olup olmadığı problemi olarak gören filozofa göre, cins isimler dışında ve ötesinde, zihinden bağımsız olarak var olan bir genellikten söz edilemez.
Başka bir deyişle, dildışı gerçeklikte var olan bir genellikten, tür ve cinslerden söz edilemeyeceğini öne süren Hobbes’a göre, gerçekten var olanlar, yalnızca bireyler, tek tek nesnelerdir.
Genelliği nesneler arasında benzerlikler bulunması olgusuna bağlayan ve dolayısıyla bizim bu gerçek benzerliklerden dolayı, bir nesne kümesini ortak bir adla adlandırdığımızı savunan filozofa göre, dört tür anlamlı isim ve dolayısıyla dil vardır:
1. Dış dünyadaki bir nesneye karşılık gelip, onun ne olduğunu anlamamıza katkıda bulunacak madde isimleri (nesne dil)
2. Örneğin, uzunluk isminde olduğu gibi, isim şeklinde ortaya çıkıp, maddenin bir özelliğinden çıkartılacak olan soyut isimler (yüklem dil)
3. Renk ya da işitme örneğinde olduğu gibi, bedenlerin fonksiyon ya da özelliklerini dile getirecek olan duyum dili.
4. Örneğin tümel ya da özel gibi, dilde geçen bir ismin ismi olan isimler (üst dil)
Tüm anlamlı sözlerin bu dört kategoriden birine girmek durumunda olduğunu söyleyen Hobbes, felsefi bir jargon yaratan düşünürlere şiddetle karşı çıkmış ve tanımlanamayan, fiziki nesnelere ilişkin algıya indirgenemeyen bir sözcüğün anlamlı olmadığını öne sürerken, yirminci yüzyıl pozitivizmini öncelemiştir.
O, akıl yürütmenin toplama ve çıkarmadan ibaret olduğunu ve dolayısıyla aritmetik modeline göre anlaşılması gerektiğini söylemiştir. Mantıkçının, bir olumlamada bulunmak üzere, iki ismi birleştirdiğini, bir tasım için iki olumlamayı, bir kanıtlama için de, birçok tasımı bir araya getirdiğini öne süren Hobbes’a göre, mantık, isimleri farklı birleşimler içinde, toplayıp çıkarmaktan ibarettir.
KAYNAK
Ahmet Cevizci; Paradigma Felsefe Sözlüğü