Kleptokrasi
Yunanca hırsız anlamına gelen “kleptes” ve hükmetmek, güç anlamına gelen “kratos” kelimelerinden oluşan kleptokrasi, hırsızlar yönetimi anlamına gelir.
Kleptokrasi rejiminde iktidarda bulunanlar kamu yetkileri ve kaynaklarını kendi mal varlıklarını ve zenginliklerini geliştirmek için kullanırlar. Bu tip rejimlerde yönetici sınıf kamu kaynakları üzerinden kendisini ve yandaşlarının zenginleşmesine sebep olurken yaygın yolsuzluk ağları sebebiyle toplum zarara uğrar.
Kleptokrasi, bir ülkede iktidarı ele geçiren bir ailenin ya da siyasal veya dini grubun, o ülkenin kaynaklarını sistemli olarak soyması demektir ve kısaca hırsızlar rejimi demektir. Demokrasinin bütün kurumlarıyla yerleşmediği ülkelerde görülen bu durum, o ülkelerin gelişmesinin önündeki en büyük engellerden biri olmaktadır.
Nasıl demokrasi rejiminin olmazsa olmazı çok partili siyasi hayat, temel hak ve özgürlüklerin korunması, hesap veren kamu yönetimi ve demokratik yönetim ilkeleriyse Kleptokrasi rejiminin de varolabilmesi ancak otoriter hükûmetler ile mümkündür. Bu yönetim bütün gücün tek elde toplandığı bir diktatörlük veya bir grup elinde toplandığı oligarşi olabileceği gibi askerî cuntalar veya diğer otokratik yönetimler de olabilir
Bir kleptokrasinin yönetim biçimi pratikte baskı rejimidir ve hükûmet toplum aleyhine yüksek bir güce sahiptir.
Demokrasilerde güçler ayrılığı ilkesi, güçler arasında bir denge ve fren mekanizması kurarak, üstün kamu gücüne karşı güçsüz durumda olan bireylerin temel hak ve hürriyetlerini etkin bir şekilde korumak amacıyla yasal garantilere alınmıştır. Örneğin bir demokraside yasaları kimin koyacağı (yasama organı – meclis), koyulmuş bulunan bu yasaların kim tarafından uygulanacağı (yürütme organı – idare) ve bu yasaların ihlal edilmesi halinde oluşacak ihtilafları kimin hangi kurallara göre çözeceği (yargı – bağımsız mahkemeler) belirlidir. Bu sayede demokrasilerde vatandaşların hem belli hakları vardır hem bu hakları korumakla yükümlü bir idaresi vardır hem de şayet bu idare veya diğer kişiler bu hakları ihlal ederse bu zararı tazmin edecek olan bir bağımsız yargı vardır. Bu durumda ne olur? Bireyler elbette haklarını kullanır. Hükûmetlerini denetler, hesap sorar, kamu tarafından işlenen suçlar da yargı tarafından cezalandırılır. Etkin bir kleptokrasi içinse bu durum rejime karşı yönelmiş bir tehdittir. Böyle bir şey olursa yöneticiler (kleptokratlar) kamu kaynaklarını kişisel menfaatleri için kullanamayacaklardır. Bu sebeple kleptokrasilerde kuvvetler ayrılığı ya yoktur ya da sadece “görüntüde” bir kuvvetler ayrılığı bulunur. Yürütme organı hem yasama hem de yargı organlarını kontrol eder.
Kleptokrasi rejiminde kamu kaynaklarının etkin bir şekilde bir kişi veya grubun zenginleşmesine yönelik olarak kullanılabilmesi için bazı temel karakteristik uygulamalar hayata geçirilir.
Kleptokrasilerde şeffaflık yoktur, kamu kaynaklarını kullananlar bu kaynakların nasıl kullanıldığının hesabını vermezler. Bu sayede yönetici sınıf kamu kaynaklarını istediği gibi kullanabilir.
Kleptokrasi rejimlerinde devlet yöneticileri kamu kaynaklarını kişisel banka hesabı veya mal varlığı muamelesi görür. Devlet hazinesi bu şahısların ihtiyaçları doğrultusunda kullanılır. Kamu kaynaklarının nasıl harcandığını denetleyen etkin bir mekanizma olmadığı için bu kaynaklar yöneticilerin talep ettiği lüks harcamaları da karşılamaktadır.
Kleptokraside kamu kaynaklarının nereye harcanacağı gibi kime harcanacağı da rejimin yöneticileri (kleptokratlar) tarafından belirlenir. Bu sayede yöneticiler kamu kaynaklarını belirli yandaşlara aktarırken, onlardan da bu “izin” karşılığında kişisel menfaat temin ederler.
Kleptokratik yönetimler altındaki ülkelerde insani gelişmişlik oranı düşerken temel hak ve hürriyetler erozyona uğrar, ekonomik ve sivil hayat büyük zararlarla karşılaşır.
Kleptokrasilerde düşünce ve ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri özgürlüğü ile basın özgürlüğü yok edilir. Bu durum vatandaşların kamuyu etkin bir şekilde denetlemesini engeller. Toplum kendi finanse ettiği devletin kaynakları nasıl kullandığını öngöremez hâle gelir.
Kleptokrasilerde ekonomik kaynaklar yöneticiler tarafından tek taraflı olarak kullanıldıkları ve yandaşlara aktarıldığı için, iş hayatında kaliteli ve düzgün iş yapma ahlakı ortadan kaybolur. Gerçekten iyi iş yapabilecek veya bu liyakata sahip firmalar, haksız rekabete uğradıkları için piyasayı ortalama yeterliliğe sahip ancak yandaş iş adamları domine eder. Geniş kitleler daha kötü ürünler için daha yüksek fiyatlar vermek zorunda kalır. Liyakat değerlendirilmediği için yatırım ortamı bozulur, girişimciler yatırım için kullanacakları kaynakları yolsuzluk ağlarına rüşvet olarak aktarmayı bu yolla kamu ihalesi alarak çabucak zenginleşmeyi düşünürler.
Kleptokrasi yönetimlerinde yaygınlaşan yolsuzluk nedeniyle genellikle doğrudan yabancı sermaye yatırımları azalır. Bu da ülkelerin istihdam yaratmak için ihtiyaç duyduğu kaynaklardan ve gelecekte ülkeye fayda sağlayabilecek know-how‘dan yoksun kalmalarına neden olur. Kötü kullanılan ekonomik kaynaklar nedeniyle toplum sahip olabileceği daha iyi adalet, sağlık ve eğitim hizmetinden yoksun kalır. Bu da toplumun uzun süreli yapısını etkileyecek bir dezavantaj yaratır.
Hırsızlar rejiminin egemen olduğu bir ülkede, yerli sanayi ve tarımsal üretim zayıflar ve iç pazar büyük sermaye gruplarına açılır. Siyasal alanda da insan haklarını çiğneyen, baskıcı bir yönetim kendini gösterir (düşük ücretler, rüşvetsiz iş yapmayan bir bürokrasi vb). Etnik milliyetçiliği, ırkçılığı ya da dini kullanarak geniş kitleleri yönlendirmeleri, bu tür yönetimlerin en karakteristik özellikleri arasındadır.
Derleyen: Sosyolog Ömer Yıldırım