Felsefe hakkında her şey…

Eski Türklerde siyasi düşüncenin kaynağı

13.09.2023
Eski Türklerde siyasi düşüncenin kaynağı

Avrasya bozkırlarında kurulan Türk devletleri coğrafyanın genişliğinden ve daha kolay idare edilebilmesi için önce ikiye ayrılıyordu. Bu ayrılma birbirinden bağımsız devletler olarak değil, doğuya bağlı bir batı kanadı şeklinde gerçekleşiyordu.

Güneşin doğduğu taraf doğu, hiyerarşik açıdan batıya nazaran üstün sayılıyordu. Üstteki sonsuz Mavi Gök her tarafı kaplıyor; altındaki yeryüzü ise dört ana yöne ayrılıyordu.

  1. İleri gün doğusu (doğu)
  2. Beri gün ortası (güney), sağ taraf
  3. Geri gün batısı (batı)
  4. Yukarı, gece ortası (kuzey), sol taraf

Ayrıca güneşin ve ayın doğduğu battığı yer ile ilgilidir. Avrasya bozkırlarında Türk hakimiyeti genelde doğu batı ekseninde kendini göstermiştir. Türkler dünyayı bu şekilde yorumlamışlardır.

Devletler doğu ve batı olmak üzere önce ikiye bölünüyordu. Sonra daha da genişledikçe yeni alt teşkilatlanma ortaya çıkıyordu. Taspar Kağan (572-581) ve Kapgan Kağan (692-716) dönemlerinde Göktürk Devletinde yapılan teşkilat reformları buna örnek gösterilebilir. Özellikle sağ ve sol kanat şadlıkları bunu kanıtlamaktadır.

Türkçe karşılıklarını tam öğrenemediğimiz Hun unvanlarının işlevlerini yine kaynaklardan öğrenebiliyoruz. Sol Bilge Beyliği (prensliği) doğuyu, Sağ Bilge Beyliği (prensliği) merkeze göre batıyı temsil ediyordu. Daha sonra bunlar alt beyliklere bölünüyordu. Hunlarda da doğudaki Bilge Beyliği üstündü. Tahta geçecek şehzadeler Sol Bilge Beyliğine getirilirdi. Doğu ve batı beyliklerinin altında dört köşe (tört bulung) taksimine uygun dört beylik bulunurdu. Onun da altında altı köşeye (bulung) ayrılan küçük beylikler bulunurdu. Böylece yirmi dörtlü idari bölünmeyi içeren bir sistem söz konusudur.

Bütün bu beylikler iktidarı gökten alan kut sahibi Hun hükümdarı tarafından yönetilirdi. Zaten sonsuz genişlik yücelik anlamına geldiği ileri sürülen Shan-yü (Ch’an-yü) unvanıyla bu kut alma hususu örtüşmektedir.

Hun sanatından bir örnek

Hun sanatından bir örnek

Türk hükümdarı Kişi Oğlu yani insanlığı yönetmek üzere tahta çıkan Türk Kağan’ı Tört Bulung’un yani yeryüzünün ezeli ve ebedi idarecisi sıfatını kazanıyordu. Nihayet, bu durum Eski Türk siyasetinin cihan hakimiyetini hedefleyen fütuhat felsefesinin kaynağı haline dönüşüyordu.

Türk devleti anlamına gelen il aynı zamanda barışı da ifade etmektedir (Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügati’t-Türk). Tanrıdan aldıkları kut sayesinde dünyaya barış getireceklerine inanırlardı.

Neticede Tört Bulung üzerinde Türklerin kutsal hakimiyeti gerçekleşirdi. Gerçekte ise bu güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar yeryüzünün her tarafının hakimiyet altına alınmasının sağlanmasıdır. Bu şekilde Osmanlı İmparatorluğu da dâhil olmak üzere bütün muktedir Türk hükümdarlarının yerine getirmesi gereken görev sayılmaktadır.

Uygur Destanı’nda da benzer durum anlatılır. Buku Han, Tanrısal Kız ile aylarca konuştuktan sonra kız ayrılırken “güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar her yer senin emrine girecek, çalış” şeklinde telkinde bulunmuştur. Yine aynı hana rüyasında beyaz elbiseler giymiş bir adamın bir “yada taşı” vererek “bu taşı koru, dünyanın dört yanı senin bayrağın altında birleşir (Ata Melik Cüveyni, Tarihi Cihan Güşa, s.41-43) demesi de cihan hakimiyeti düşüncesi ile ilgilidir. Sonrasında Buku Han, insanlığın yaşadığı her yeri hakimiyeti altına almıştır.

Destani kayıtların yanında Hunlardan itibaren tarihi kaynaklarda da cihan hakimiyeti ile ilgili bilgileri görürüz. Asya Hun hükümdarı Mo-tu (Mete)’nun unvanı Tanrı kutu olması bu düşüncenin ilk göstergesidir.

Avrupa Hun hükümdarı Attila’da da benzer bir anlayışın bulunduğunu öğreniyoruz. Bizans kaynaklarının ifadesine göre Tanrı Ares’in kılıcına sahip Attila, bütün dünyayı idaresi altına almak niyetindeydi. Nitekim bu durum Batı Roma elçisi Romulus tarafından dile getirilmiştir. Ancak, daha 409 yılında Hun liderlerinden Uldız Trakya Genel valisine gökyüzünü işaret ederek “güneşin battığı yere her tarafı ele geçireceklerini” söylemişti.

Batı Göktürk yöneticilerinden Türk Şad, Bizans elçisi Valentinos’a “Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar dünya önümüzde diz çökecektir” diyerek tehdit ediyordu.

Yine Göktürklerden Tardu, 598’de Bizans imparatoruna yolladığı mektupta “yedi iklimin ve yedi ırkın hükümdarından Roma imparatoruna” diyerek dünya hakimi olduğunu bildirmek istiyordu. Yine Divanü Lügati’t-Türk’te, Alper Tunga Acun Beği (dünya hükümdarı) olarak gösterilmiştir.

Kaynak: T.C. ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3998, AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2781, ESKİŞEHİR, Şubat 2020. Yazarlar: Prof.Dr. Ahmet TAŞAĞIL, Prof.Dr. Erkan GÖKSU, Prof.Dr. İbrahim ŞİRİN, Doç.Dr. Serhat KÜÇÜK, Prof.Dr. Kemal YAKUT, Dr.Öğr.Üyesi Yaşar SUVEREN, Sayfa: 5-8

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...