Thorndike’a Göre Öğrenmenin Temel Kanunları
Thorndike’a göre öğrenmenin vazgeçilmez üç kanunu vardır: Hazırbulunuşluk, tekrar ve etki kanunları. Süreç bunlara uygun yürütülürse öğrenme gerçekleşir. Aksi hâlde öğrenme, ya hiç gerçekleşmez ya da unutulur.
Hazırbulunuşluk kanunu
Hazırbulunuşluk, gelişim psikolojisinde organizmanın bir öğrenmeyi gerçekleştirebilmesi için gerekli olan bazı ön koşullara sahip olunmasını ifade eden bir terimdir. Bu ön koşullar; yapılacak iş için yeterli bir olgunlaşma seviyesi, konu ile ilgili ön tecrübeler, konuya ilgili duyma, sağlık durumunun elverişli olması vb. gibi durumları içermektedir. Thorndike, U-T bağı kurulabilmesi için organizmanın istenen tepkiyi verebilmesi gerektiği, bunun için de hazırbulunuşluk düzeyinin yüksek olması gerektiğini savunmuştur. Thorndike, hazırbulunuşluk seviyesine göre organizmanın tepkilerinin değiştiğini belirtmiştir. Thorndike’ın hazırbulunuşlukla ilgili görüşü üç farklı durumla özetlenmiştir:
- Kişi; etkinlik göstermeye hazırsa ve etkinliği yapmasına fırsat veriliyorsa o etkinliği yapmaktan haz alır, mutlu olur.
- Kişi; etkinliği göstermeye hazır, fakat etkinliği yapması engellenirse kişi öfke duygusu yaşar.
- Kişi; etkinliği yapmaya hazır değil, ama etkinliği yapması için zorlanıyorsa kişi öfke duygusu yaşar.
Thorndike, kedilerle yaptığı deneyde hayvanların hazırbulunuşluk düzeylerini artırmak için onları aç bırakmış ve kafesin dışına da balık koymuştur. Böylece kediler, kafesin dışına çıkmak için daha istekli ve aktif hâle gelmişlerdir. Tok olan kediler aynı durumda daha az çaba sarf edeceklerdir.
Çocuk, bisiklet binecek olgunluğa sahip ve istekli ise ve bu işi yapmasına izin veriliyorsa çocuk mutlu olacaktır.
Çocuk, bisiklete binecek olgunluğa sahip ve istekli olmasına rağmen bu işi yapması engelleniyorsa çocuk kızgınlık duyacaktır.
Çocuk, bisiklete binmek için henüz yeterince olgun değil ve binmekten korkuyor, ancak bisiklete binmek için zorlanıyorsa çocuk yine kızgınlık duyguları içinde olacaktır.
Tekrar kanunu
Thorndike, başlarda öğrenme sürecinde tekrarın çok önemli olduğu hatta olmazsa olmaz bir ilke olduğunu savunmuştur. Bu görüşünde, U-T arasındaki sinirsel bağ, tekrar yapıldıkça kuvvetlenir (kullanma yasası); tekrar yapılmadığında ise zayıflar ve zamanla unutma gerçekleşir (kullanmama yasası) fikrini öne sürmüştür. Örneğin; kedilerle yapılan deneyde kafesin içine bırakılan kedi, her bir deneme sonunda gittikçe daha kısa zamanda kola basıp kafesin dışına çıkmıştır. Böylece tekrar arttıkça öğrenilen davranışın yerleştiği ve uyarıcı durumda daha çabuk ortaya çıktığı ifade edilmiştir.
Fakat Thorndike, yaptığı bir dizi araştırma neticesinde kuramında bazı konuların eksik ya da yanlış olduğunu görmüş ve bunları düzeltme ihtiyacı hissetmiştir. 1930’dan sonraki yayınlarında bu değişiklikler yer almıştır.
Tekrar kanunu ilgili olarak da değişiklikler yapan Thorndike, önceki katı görüşünü bırakmış ve sadece tekrar etmenin bağı güçlendirmediği, tekrar etmemenin de tek başına unutmaya neden olmadığını söylemiştir. Tekrar, öğrenmeyi bir miktar etkiliyor görünmekle birlikte olmazsa olmaz değildir. Çünkü tekrar, her türlü öğrenme için uygun değildir.
Etki kanunu
Thordike’in kuramını klasik U-T kuramcılarından ayıran en önemli görüşü, etki kanunudur. Önceki konulardan da hatırlanacağı gibi, klasik çağrışım kuramları (U-T kuramlarının geneline verilen diğer bir ad) öğrenmeyi uyarıcı ile tepki arasındaki bitişiklik ve tekrar gibi durumlarla ele almışlardır. Thorndike bu konuda diğerleriyle hem fikirdir. Ancak, U-T bağının kurulmasında tepkinin doğurduğu sonuçların etkili olduğunu savunmuştur ve buna öğrenmede “etki kanunu” demiştir. Bu fikir, Skinner’in Edimsel Koşullanma Kuramına da esin kaynağı olmuştur.
Önceleri Thorndike, yapılan tepkinin sonucu tatmin edici ve haz verici ise U-T bağını güçlendirdiğini; eğer tepkinin sonucu istenmeyen, rahatsız edici bir durum ortaya çıkarıyorsa U-T bağını zayıflattığını ifade etmiştir. Ancak Thorndike, 1930’dan sonra bu görüşünde de değişikliğe gitmiştir ve tepkinin sonucu; istenen, haz verici bir durum ortaya çıkarıyorsa U-T bağını güçlendirdiğini, ama sonuç tatmin edici olmazsa veya rahatsız edici olsa bile bağın gücünü etkilemediğini ifade etmiştir. Thorndike’ın bu son görüşünü günümüzdeki yaygın bilinen terimlerle kısaca ifade edersek, pekiştirilen davranışlar yerleşik hale gelmektedir, ancak cezalandırma davranışı yok etmemektedir.
Thorndike’ın deneyinde kafesin dışına bırakılan balık, aç kedinin kafesin dışına çıkıp onu yediği için kedinin kola basma davranışını pekiştirmektedir. Kedi, normalde sıkıcı kafes ortamından kurtulduğu (arzu edilen şey elde ediliyor) için balık olmadan da kola basmayı öğrenmektedir. Ancak, aç bırakılan kedinin dışarı çıkınca bağlığa ulaşması bu etkiyi daha da artırarak öğrenmeyi daha da güçlü hâle getirmektedir.
Lise 1. sınıfta okuyan Ali, hoşlandığı kızın ilgisini çekebilmek için birkaç kere önünden geçmiş, yan taraftaki sıraya oturup şarkı söylemiş ve hatta onun duyabileceği şekilde arkadaşlarına fıkralar anlatmış, ancak ilgisini çekememiştir. Bir müddet sonra Ali, koridorda karşılaştığı kıza “merhaba” demiş ve kız da ona karşı gülümseyerek “merhaba” demiştir. Bundan sonra Ali kızın ilgisini çekmek istediği zamanlarda “merhaba” demeyi sürdürmüştür.
Kaynak: ATA-AÖF, EĞİTİM PSİKOLOJİSİ, Yrd. Doç. Dr. Muhammed ÇİFTÇİ