Obje – Nesne Nedir, Ne Demektir?
Parmenides’in sorduğu en önemli sorulardan biri de “nesne, obje nedir?” sorusudur. Felsefenin asıl konusu budur.
“Nesne nedir?” ile “Var olan nedir?” soruları aslında aynı kapıya çıkarlar. Burada kullanılan nesne ifadesi sadece fiziksel olan bir şeye işaret etmez. Nesne elle tutulur, gözle görülür demek değildir. Bu tanım bir kısım nesnelerin tanımıdır, özellikleridir. Elle tutulup gözle görülür olma niteliklerdir.
Nitelikler renk, koku, tat, sertlik, yumuşaklık, şekil, ses ve kütledir. Nitelikleri de kendi içinde ayırmak gerekir. Bazı nitelikler nesnenin temel özellikleridir, bazıları nesneye yapışıktır. Bir nesneyi renksiz düşünebiliriz ama bir rengi nesnesi olmadan düşünemeyiz. Renk muhakkak herhangi bir şeydir. Kırmızı bir nesne düşünebiliriz ama kırmızılığın kendisini nesnesiz olarak bilemeyiz. Tek başına gerçek bir varlık olarak onu bilemem. Nesnenin niteliklerini birincil ve ikincil olanlar diye ikiye ayırmak mümkündür.
Birincil nitelikler doğrudan doğruya nesnenin kendisine ait olan şeylerdir. Bir şey gözle görülüp elle dokunulabilir ise mutlaka belli bir mekânı doldurmalıdır. Onun doldurduğu nesneye başka bir nesne giremez. Ancak mekân içindeki boşluğa girer. Demek ki nesnenin en temel özelliği yer kaplamasıdır. Bu anlamdaki nesneye cisim ya da fizik nesne diyoruz.
İkincil renk, koku, tat vb. nitelikler ancak fizik nesnelerin ikinci nitelikleridir. Üçgenlerde böyle bir ikincil nitelikler yoktur. Nesne fizik nesneden daha geniştir. Masa, ağaç, üçgen; kanatlı at, melek, bunların her biri bir var olandır. Her ne kadar bu var olanlar birbirlerinden ayrı şeylermiş gibi görünseler de hepsinde ortak olan belli özellikler olduğu kesindir. Nesnelerin en temel özellikleri var olmalarıdır. Söz konusu olan hangi nesne olursa olsun, o nesnenin her türlü özelliğini ondan alabilirsiniz ama mevcudiyetini alamazsınız. Fiziksel bir nesneyi ele alarak onu taşıdığı tüm niteliklerden bağımsız biçimde düşünmeye çalışabilirim.
Nesnenin bu durumunu mantıkça ve teknikçe düşünebilirim. Örneğin bir kitabı ele alalım. Bu kitabın önce tüm niteliklerini bir kenara bırakıp salt kendiliğini ele alabilirim. Böylece rengi, dokusu vesaire olmayan salt bir kütleye dönüşecektir. Bu aşamadan sonra kitabı bu kütleden bile soyutlamaya çalışabilirim. Bu durumda o kafamda sadece bir şekle dönüşecektir. Zihinsel bakımdan aslında bu şekilden bile soyutlayabilirim onu. Bu aşamada artık kitap bir kavrama dönüşecektir.
Tüm fiziksel niteliklerini yitirerek salt akılsal bir içerik hâline gelecektir. Görüldüğü üzere her türlü nitelikten, kütleden, şekilden soyutlandığı hâlde kitap kavramı salt düşünsel bir şey olarak bile olsa mevcudiyetini koruyabilmektedir. Demek ki kitap denen nesneden her türlü özelliği alınabilir ama varlığı yani mevcudiyeti daima kalacaktır. O hâlde bir kez var olmuş bir nesnenin varlığını bir daha asla elinden alamazsınız. İşte Parmenides’e göre bir nesnenin en önemli özelliği onun varlığıdır, var olmasıdır. Bu noktada var olmayan bir şey asla düşünülemez ve Parmenides’e göre ne kadar ad varsa o kadar da nesne vardır.
Parmenides’e göre nesnenin en ayrılmaz özelliği varlığıdır. Nesneden tüm nitelikleri alınabilir ama mevcudiyeti alınamaz.
Bu noktadan bakınca düşünebildiğim her şey bir var olandır. Varlık anlamında bunların hepsi aynıdır. Felsefenin bu noktada nesnenin nitelikleriyle değil, doğrudan varlığıyla uğraştığı görülmektedir. Nesnenin nitelikleri ile doğa bilimleri uğraşır. Parmenides’in burada felsefeyi doğa bilimlerinden ayırdığını söyleyebiliriz.
Hazırlayan: Sosyolog Ömer YILDIRIM
Kaynak: Ömer YILDIRIM’ın Kişisel Ders Notları. Atatürk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü 1. Sınıf “Felsefeye Giriş” ve 2., 3., 4. Sınıf “Felsefe Tarihi” Dersleri Ders Notları (Ömer YILDIRIM); Açık Öğretim Felsefe Ders Kitabı