Gerçekleşmemiş Olanaklılıklar: Atomcuların Çoklu Alternatif Evren Anlayışı
Antik Yunan atomcuları sonsuz sayıda farklı dünyayı içinde barındıran sonsuz bir uzam kurgusundan hareket etmişlerdir.
Onların öğretilerinde, gerçekleşmemiş olanaklılıklar bir yanılsamadır; örneğin bizimkinin iki katı büyüklükte “gerçekleşmemiş” olası güneş vardır aslında; ama sonsuz uzayda başka bir yerdeki başka bir dünyadadır.
Bu anlamda, bütün olanaklılıklar bir yere kadar mevcuttur ve gerçeklik farklı bölgelerde uzamsal dağılım yoluyla bunun gibi bütün alternatiflerin olanaklılığını içinde barındırır:
“Farklı büyüklükte, sayısız dünya vardır. Bazı dünyalarda Güneş ve Ay yoktur, bazılarında Güneş ve Ay bizim dünyamızdakinden büyüktür ve bazılarındaysa çok daha fazla sayıda vardır. Dünyalar arasındaki mesafe de eşit değildir; bazı yerlerde daha çok dünya vardır, bazılarında daha az; bazıları yükseliştedir, bazıları zirveye ulaşmıştır, bazılarıysa çöküşe geçmiştir… Onlar birbirine çarparak yok olmaktadır. Canlı yaratıkların, bitkilerin ya da herhangi bir rutubetin olmadığı bazı dünyalar da vardır.”
Aslında, elimizde bir “birçok dünya” teorisi vardır ve bu teoriye göre, bu dünyaların her (buna uygun olarak genel) olanaklılığı aslında bir yerlerde gerçekleşmiştir. Bu dünyaya (yani, bizim bu yerel kâinatımıza) ait her tür alternatif olanaklılık, sonsuz uzayın bir başka bölgesinde başka dünya tarafından gerçekleştirilmiştir.
“Var olmayan” olanaklılıklar aslında vardır; onlar yalnızca başka yerdedir.
Bu temelde, “Köpeklerin neden boynuzları yoktur; neden köpeklerin boynuzlu olma ihtimali fiili olarak gerçekleşmemiştir?” sorusuyla karşılaşan atomcular, bunun aslında gerçekleşmiş olduğu ama başka yerde -her şeyi kucaklayan uzayın başka bir bölgesinde- gerçekleşmiş olduğu yanıtım verir.
Bu çok katmanlı sonsuzluk içinde, bir özelliği hariç her bakımdan bizimki gibi bir dünya vardır; 0 dünyada köpekler boynuzludur. Köpeklerin boynuzsuz oluşu, biz muhataplarının bir biçimde kendimizi bulmuş olduğumuz bu tikel yerel dünyanın kısıtlı bir yapısal özelliği yüzündendir sadece.
Gerçeklik, uzamsal dağılım yoluyla bu dünyaya alternatif bütün olası dünyaları içinde barındırır; atomcuların gördüğü haliyle, tüm alternatif olanaklılıklar aslında uzamsal olarak sonsuz bir süper-dünyanın bağrındaki çeşitli alt-dünyalarda fiili hale gelmiştir.
Elbette, o öteki dünyadaki koşullar bizimden köklü bir biçimde farklı (onların köpekleri boynuzlu) olabilse de bu uzak dünya bölgelerin de bizimkinde vuku bulan ve varolan her şeyle tutarsız ve bağdaşmaz hiçbir şey yoktur.
Parmenides’ten beri çeşitli Yunan teorisyenler arasında, gerçekleşmemiş olanaklılıklarla ilgili anlamlı bir tartışmanın nasıl yapılacağı merak konusu olmuştur. Atomcuların burada basit bir çözümü vardır: Böyle bir tartışmaya gerek yoktur; çünkü bütün olanaklılıklar gerçekleşmiştir zaten.
Elbette bu birçok dünya teorisi onların doğalarına ilişkin sorulara ve bugüne kadar gelmiş yabancı yaşam biçimleri hakkındaki spekülasyonlara yol açacaktır.