Paulo Freire
Paulo Freire yirminci yüzyılın en etkili eğitim filozoflarından biridir. Paulo Freire‘nin hem felsefesi hem de eleştirel pedagoji uygulamaları, insanlara yardım etmek amacıyla tüm kalbiyle çalışmasına yöneliktir.
Brezilyalı bir filozof olan Freire‘nin asıl çabası, daha önce sömürgeleştirilmiş ülke ve kıtalardan gelen insanların eğitimsizliğini ortadan kaldırmaktır. Freire’nin görüşleri, geçmişte köle olarak çalıştırılanların çocuklarının ve torunlarının sosyal ve siyasi gerçekliklerinden beslenmiştir. Onun fikirleri, yaşamı ve çalışmaları ezilen insanların yaşam koşullarını iyileştirmeye yönelik bir amaca hizmet etmiştir.
Hümanist bir düşünür olan Paulo Freire şu tezleri ileri sürmüştür: (a) daha insancıl olmak her insanın varoluşsal görevidir; (b) ilişkileri baskıcı dinamiklerle karakterize edildiğinde hem ezen hem de ezilen kişi insanlığından uzaklaşır; (c) vicdan muhasebesi yoluyla hem ezenler hem de ezilenler kendi güçlerinin idrakine erebilirler; (d) ezilenler, ancak niyetleri ve eylemleri hedefleriyle tutarlı olursa kendi koşullarını gerçek anlamda değiştirebilme gücüne ulaşırlar.
Paulo Freire kimdir?
Paulo Freire, 1921’de Brezilya’da, Güney Amerika’nın Atlantik Okyanusu kıyılarındaki en kuzeydoğu noktası olan Recife kentinde doğdu.
Orta sınıftan bir aileden gelen Paulo Freire‘nin annesi inançlı bir Katolik olmasına karşın, babası değildi. Ancak ailedeki bu inanç farklılığı, anne-babanın bir ötekinin durumuna saygı duyması nedeniyle herhangi bir çatışma ya da gerilime ortaya çıkarmıyordu.
Paulo Freire‘nin çocukluk yılları, doğduğu evde geçti. Bu ev ağaçların arasındaki çok da lüks olmayan bir evdi. Freire, bu ev ve evin bulunduğu çevrenin kendisinde uyandırdığı çeşitli heyecanlarla, merakla ve kendisine sunduğu gözlem olanaklarıyla ona zengin öğrenme yaşantıları sağladığını ifade etmektedir. Bu yaşantılar kuşkusuz, çeşitli çocukluk riskleriyle, bitkiler ve hayvanlar dünyasına ve canlıların gelişimine ilişkin ilk keşiflerle, çevresindeki yetişkin konuşmalarından yansıyan ve onun dünyası ile daha geniş bir dünya arasında köprü kuran etkilerle doludur. Bu yüzden, kendi deyimiyle “O özel dünya (ona) kendini ilk algısal etkinlik sahası ve ilk (dünyayı) okuma dünyası” olarak sunmuştu.
Sözcükleri okumayı ve yazmayı okula henüz gitmeden ana-babasının yardımıyla, fakat kendi dünyasından sözcüklerle, bu evin bahçesinde öğrenmiştir. Ortaokul öğrencisiyken Portekizce öğretmeninin geleneksel olmayan bir yöntemle işlediği okuma dersleri onda, bir metni anlayarak ve duyarak yorumlama konusunda bir dürtü ve deneyim kazandırmıştır.
Öte yandan bu ilk çocukluk ve gençlik dönemi, aynı zamanda, dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik bunalım yılları ve Freire‘in ailesinin de birçokları gibi açlığı ve yoksulluğu yaşadığı yıllardır. Kötü beslenme nedeniyle bir süre okul başarısının olumsuz etkilenmesine karşın; Freire, kendi toplumsal sınıfının görünüşte devam eden bazı sembollerinin yine de onu öteki çocuklardan nasıl ayırdığını anımsar.
Kendisinden büyük erkek kardeşleri çalışarak ailenin durumunu ayakta tutarlar. Liseyi başarıyla bitirdikten sonra, Recife Üniversitesine gider ve Portekizce öğretmeni olur. Öyle anlaşılıyor ki Paulo Freire‘in öğretmenlik deneyimi, okuma-yazma eyleminin önemini lise öğrencileriyle yoğun biçimde yaşadığı ve ileride geliştireceği dil öğretimi yönteminin temel taşlarını attığı bir deneyim olmuştur.
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım