Felsefe hakkında her şey…

Edebiyat tarihinin kitap raflarına ulaşmadan yayıncılar tarafından defalarca reddedilen başyapıtları…

01.11.2024
Edebiyat tarihinin kitap raflarına ulaşmadan yayıncılar tarafından defalarca reddedilen başyapıtları…

Bir metni yayınlamak bazen tam bir kâbusa dönüşebilir. Uzun yıllar boyunca üzerinde çalıştığınız ve bağlandığınız bir eseri artık dünyaya mal etmek durumunda kaldığınızda çoğu zaman yayıncılardan ret üstüne ret alırsınız ve bu sadece adını hiç duymadığınız yazarların değil, edebiyat tarihinin en büyük isimlerinin de başına gelir.

İşte kitap raflarına ulaşmadan önce defalarca reddedilmiş, bir yerlerde unutulmuş ve hatta pencereden dışarı atılmış altı edebiyat şaheseri…

“Bülbülü Öldürmek” / Harper Lee

“Bülbülü Öldürmek”, küçük bir çocuğun bakış açısından masum bir adamın nasıl suçlandığını ve mahkemede nasıl yargılandığını anlatıyor. Yayımlandığı 1960 yılından bu yana baskısı hiç tükenmemiş, sinemaya ve tiyatroya uyarlanmış, içerdiği konular ve kullandığı dil nedeniyle pek çok eleştiriyle yüzleşmiştir.

Yazar Lee, memur olarak çalıştığı işinden ayrıldıktan sonra kitabın ilk taslağını yazmak için bir yılını harcamıştır. Bu, arkadaşlarından gelen bağışlarla mümkün olmuştur. “Go Set a Watchman” başlıklı ilk taslak, ‘tam olarak tasarlanmış bir romandan çok bir dizi anekdot’ olarak tanımlanmıştır. Ancak Lee’nin yayıncısı taslaktaki potansiyeli görmüş ve metni geliştirmesi için yazarı teşvik etmiştir. Sonraki iki buçuk yıl boyunca Lee başyapıtını geliştirmeye çalışmıştır. Sık sık hayal kırıklığına uğrayan Lee, bir keresinde, editörünü aramadan önce, gözyaşları içinde taslağı pencereden bir kar yığınının üzerine fırlatmıştır.

Kitap baskıya hazır olduğunda beklentiler hayli düşük olsa da o zamandan beri on milyonlarca kopya satmış ve kısa bir zorluğun ardından övgü dolu eleştiriler almaya başlamıştır.

“Kayıp Zamanın İzinde” / Marcel Proust

Proust’u özetlemeye çalışmak o kadar zordur ki Monty Python bu konuda bir skeç bile hazırlamıştır. Bunu akılda tutarak belirtelim ki “Kayıp Zamanın İzinde”, isimsiz bir anlatıcının 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Fransa’da geçen hayat hikâyesini anlatan devasa bir metindir. Bellek üzerine, özellikle de çevremizdeki dünya tarafından harekete geçirilen istemsiz anılar üzerine çok şey anlatır.

Eserin ilk cildi “Swann’ların Tarafı”, önde gelen birçok yayıncı tarafından kabul edilmemiştir. Fransız yazar ve Nobel Ödülü sahibi Andre Gide, kitabı gözden geçirirken birkaç hata fark ettikten sonra bir yayıncıya kitabı kabul etmemesini tavsiye etmiştir. Bu ve diğer birkaç ret cevabından sonra Proust, romanın ilk cildini basması için yayıncı Grasset‘ye kendi cebinden ödeme yapmıştır. Kitap başarılı olunca Proust, kitabı reddetmeyi “hayatının en acı ve pişmanlık verici hatalarından biri” olarak nitelendiren Gide’den bir özür mektubu almıştır.

Birinci cildi reddeden yayınevlerinden bazıları kitabın geri kalanını basmayı teklif etse de Proust, Grasset ile devam etmiştir. Kitap bugün eleştirmenlerin büyük beğenisini topluyor. Hatta İngiliz romancı Virginia Wolf kitabı okuduktan sonra “Ah, ben de böyle yazabilseydim!” diye hayıflanmıştır.

Anne Frank’ın Hatıra Defteri / Anne Frank

“Anne Frank’ın Günlüğü” olarak da bilinen bu otobiyografik eser, İkinci Dünya Savaşı sırasında işgal altındaki Amsterdam’da gizli bir müştemilatta saklanan Yahudi bir aile ve diğer dört kişinin gerçek hikâyesini anlatıyor. Faşizmin dehşetini ve büyümenin zorluklarını çarpıcı bir şekilde tasvir eden kitap tüm zamanların en çok satan kurgu dışı eserleri arasında yer almaktadır.

Anne, savaş sırasında tutulan günlüklerin Müttefiklerin zaferinden sonra kayda değer olacağına dair bir radyo anonsuna cevaben günlüğünün bazı kısımlarını yeniden yazmış olsa da Holokost‘tan sağ kurtulan tek kişi olan babası başlangıçta bunu yayınlamakta tereddüt etmiştir.

Baba Frank, birisi daha sonra yayınlanmak üzere metinleri düzenlenmiş, orijinal, düzenlenmemiş bir kopyayı da birleştirerek yayına uygun bir taslak hâline getirdikten sonra metni yayıncılara göndermeye başlamıştır. Sıkça ret mektupları alan kitap zamanla dikkat çekmiş ve sonunda bir yayıncı arayışına giren bazı tarihçilerin de desteğini almıştır.

Birkaç Hollandalı matbaa tarafından daha reddedildikten sonra tarihçiler, çabalarını desteklemeye istekli olan herkesi çekmeyi umarak Amsterdam gazetesi Het Parool‘da kitap hakkında yazı yazmışlardır. Bu sayede bir yayıncı bulmuş olsalar da bu yayıncı bile baskıya girmeden önce düzeltmeler ve değişiklikler talep etmiştir. Yine de kitabın Hollandaca versiyonu oldukça ilgi görmüştür.

Kitabın Amerika’da yayınlanması ünlü Judith Jones sayesinde mümkün olmuştur.

“Hayvan Çiftliği” / George Orwell

“Hayvan Çiftliği”, Rus Devrimi ve Joseph Stalin’in yükselişi hakkında alegorik bir taşlamadır. Bir İngiliz çiftliğindeki hayvanlar, insan çiftçilerini devirdikten sonra bir ütopya yaratmaya çalışırlar. Zamanla, hayalleri yavaş yavaş yok olur. Kitap yayınlandığı günden bu yana büyük övgüler almıştır ve bir hiciv başyapıtı olarak kabul edilmektedir.

Kitabın yayınlanması son derece zor olmuştur. Orwell el yazmasını T.S. Eliot’ın çalıştığı bir şirkete yollayınca bizzat Eliot tarafından reddedilmiştir. Ünlü şair, Troçkist bakış açısının işlenme biçiminde ve hikayenin kıssadan hissesinin doğasında değişiklikler yapılmasını istemiştir. Eliot ayrıca o dönemde Rusya’yı eleştiren bir kitap yayınlamanın zorluklarından da söz etmiştir.

Sovyet karşıtı olduğu ve İngiltere, ABD ve SSCB arasında süregelen savaş ittifakına zarar verebileceği gerekçesiyle birçok yayıncı kitabı değerlendirmeyi reddetmiştir. Yayıncı Johnathan Cape kitabı kabul etmiş ancak daha sonra Sovyet casusu olduğu anlaşılan İngiliz Enformasyon Bakanlığı’ndan bir yetkiliye danıştıktan sonra kitabı geri çevirmiştir. Kitabı kabul edecek bir yayıncı 1945 yılında bulunmuştur, ancak bu firma da kitabı basmaması için baskılara maruz kalmıştır.

Orwell’in bir sonraki kitabı totaliter bir rejimin sansür bürosunda çalışan ve devletin ayrıcalıklarına dayanarak neyin basılıp neyin yakılacağına karar veren bir adama odaklanmıştır. Orwell’in bu fikre nereden kapıldığı ise kesinlikle tarihin tozlu raflarında yerini almıştır.

“Dune” / Frank Herbert

Çöl gezegeni Arrakis’teki birçok devletin, dinî tarikatın ve yerli halkın entrikalarını anlatan bir bilim kurgu destanı. Dune yaygın olarak türünün en büyük romanlarından biri olarak kabul edilir.

İlk olarak Analog dergisinde tefrika olarak yayınlanan öyküyü Herbert roman olarak yayınlanmak üzere yeniden ele almıştır. Ne yazık ki yirmiden fazla yayıncı onu reddetmiştir. Bu retlerin birkaçı kitabın kalitesini kabul etse de bir eleştirmen “On yılların hatasını yapıyor olabilirim!” diyerek kitaba değer atfetmiş, ancak hiçbiri kitabı almaya istekli olmamıştır.

Chiton Kitap Şirketi’nden Sterling Lanier sonunda kitabı keşfetmiştir. Bu yayıncı daha ziyade bastığı tek tip el kitapları ve ticari dergilerle tanınıyordu. “Dune” belki de bu nedenle çok satmadı. Kitabı kabul eden Lanier bu hatası (!) nedeniyle işten çıkarıldı. Ancak daha sonra satışlar ve eleştiriler artmaya başladı. “2001: A Space Odyssey”in ortak yazarı Arthur C. Clarke, “Yüzüklerin Efendisi dışında buna benzeyen bir şey görmediğini” söyledi. Carl Sagan da romanı beğendiğini belirtti.

“Alıklar Birliği” / John Kennedy Toole

1960’ların başındaki New Orleans kültürünün ve lehçelerinin esprilerle ve otantik tasvirlerle zenginleştirilmiş bir örneği olan bu sürükleyici pikaresk roman, annesiyle birlikte yaşayan ve bir işte tutunamayan, kendi halinde bir akademisyen olan Ignatius J. Reilly’nin ağır tempolu hayatını anlatıyor.

Kimilerine göre bir mizah başyapıtı olan kitap 1960’larda yazıldı ancak 1980’e kadar yayımlanmadı. Ancak Toole kitabının basıldığını hiç görememiş, 1969 yılında kitap Simon & Schuster tarafından reddedildikten sonra paranoya ve depresyon belirtileri göstermeye başlayıp intihar etmiştir.

Kitabın yayınlanması büyük ölçüde Toole’un annesi Thelma Toole’un çabaları sayesinde mümkün olmuştur. Oğlunun intiharından sonra kitabın taslağını yayınlatmaya çalışan anne, çok sayıda ret cevabıyla karşılaşmıştır. Thelma sonunda, o sırada New Orleans’taki Loyola Üniversitesinde ders veren ünlü Güneyli yazar Walker Percy’ye ulaşmıştır.

Percy başlangıçta romana şüpheyle yaklaşsa da sonunda romanın benzersiz sesi ve mizahı karşısında büyülenmiştir. Romanın edebî değerini fark ederek el yazmasının yayınlanmasında önemli bir rol oynamıştır. Toole’un ölümünden on yıldan fazla bir süre sonra Percy’nin desteğiyle Louisiana State University Press, 1980 yılında kitabı yayımlamıştır. Roman 1981 yılında Pulitzer Kurgu Ödülü’nü kazanmıştır.

Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...