Teknoloji devleri yapay zekânın gerçek insan öğretmenlerin yerini almasını istese de bu pek olası değildir…
OpenAI kurucu ortağı Andrej Karpathy, yapay zekâ botlarının “derin bir tutkuyla çalışan, öğretme konusunda çok başarılı, son derece sabırlı ve dünyadaki tüm dilleri akıcı bir şekilde konuşabilen”alan uzmanları hâline getirilebileceği bir dünya öngörüyor. Bu vizyon sayesinde bu botlar 8 milyar insanımızın tamamına talep üzerine kişisel olarak özel ders verebilecek.
Bu fikrin somutlaşmış hali olan Eureka Labs, teknoloji girişimcilerinin eğitimde devrim yaratmak için yapay zekâyı nasıl kullanmaya çalıştıklarının en yeni ve önemli örneğini oluşturuyor.
Karpathy, yapay zekânın uzun süredir devam eden bir sorunu çözebileceğine inanıyor: Aynı zamanda alan uzmanı olan iyi öğretmen sayısının azlığı.
Karpathy bu konuda yalnız da değil. OpenAI CEO’su Sam Altman, Khan Academy CEO’su Sal Khan, risk sermayedarı Marc Andreessen ve California Üniversitesi bilgisayar bilimcisi Stuart Russell da botların isteğe bağlı olarak rehberlik servislerinin, eğitim danışmanlarının ve hatta belki de insan öğretmenlerin yerini alabileceğini hayal ediyorlar.
YZ kesinlikle eğitimin bazı yönlerini geliştirebilir; ancak tarih bize botların muhtemelen insanların yerine geçemeyeceğini gösteriyor. Bunun nedeni, ne kadar gelişmiş olursa olsun, öğrencilerin makinelere karşı uzun süredir direnç göstermeleri ve insanlarla bağlantı kurmayı ve onlardan ilham almayı doğal olarak tercih etmeleridir.
Örneğin insanlar uzun süreler, çok fazla kişiye aynı anda nasıl verimli ve etkili bir şekilde yazı yazmayı öğretecekleri konusunda kafa yoruyorlar. Buna dönük şimdiye kadar geliştirilen en iyi uygulama sınıf mevcutlarını 15 öğrenciden fazla tutmamak. Araştırmalar öğrencilerin daha küçük sınıflarda yazmayı daha iyi öğrendiklerini; çünkü daha ilgili olduklarını gösteriyor. Ancak kalabalığı küçük sınıflara ayırmak, her sınıfa girecek öğretmen sayısı konusunda sorun yaratıyor ve dolayısıyla daha fazla “öğretmen” gerektiriyor ve bu da okul bölgeleri ve üniversiteler için oldukça pahalıya mal olabiliyor.
Artık aramızda olmayan bilim insanlarından ders almanın cazibesi
Karpathy, 35 yılı aşkın bir süredir ölü olan büyük teorik fizikçi Richard Feynman’ın öğrencilere ders verecek bir bot olarak hayata döndürülebileceğini hayal ediyor.
Karpathy’ye göre ideal bir öğrenme deneyimi, “her adımda size yol gösterecek olan Feynman ile birlikte” fizik materyalleri üzerinde çalışmak olacaktır. Teorik fiziği anlaşılır bir şekilde sunmasıyla tanınan Feynman, bu sayede, aynı anda sınırsız sayıda öğrenciyle çalışabilir.
Bu vizyonda, insan öğretmenler ders materyallerini tasarlamaya devam ediyorlar; ancak bir yapay zekâ öğretim asistanı tarafından da destekleniyorlar. Karpathy, bu öğretmen-YZ ekibinin “ortak bir platformda bütün bir ders müfredatını yürütebileceğini” belirtiyor ve şöyle diyor:
“Başarılı olursak ister tek bir konu hakkında bilgi edinen çok sayıda insan olsun, isterse birçok konu hakkında bilgi edinen tek bir kişi olsun, herkesin her şeyi öğrenmesi daha kolay olacaktır.”
Ne var ki kişisel öğrenime yönelik teknolojiler yeni değil. Bundan yaklaşık 100 yıl önce, Amerikan Psikoloji Derneği’nin 1924 yılındaki toplantısında, mucit Sidney Pressey daktilo parçalarından yapılmış ve çoktan seçmeli sorular soran bir “otomatik öğretmen” tasarladı.
1950’lerde psikolog B. F. Skinner “öğretim makineleri” tasarladı. Öğrenci bir soruya doğru yanıt verirse makine sorunun bir sonraki adımını sormak için harekete geçiyordu. Öğrenci eğer soruyu cevaplayamazsa makine, öğrenci problemi çözene kadar problemin o adımında kalıyordu.
Her iki durumda da öğrenciler doğru cevaplar için olumlu geri bildirim aldılar. Bu onlara güven ve konuyla ilgili beceriler kazandırdı. Eğitim yazarı Audrey Watters’ın “Teaching Machines” adlı kitabında belgelediği üzere, sorun öğrencilerin pek bir şey öğrenememesi ve bu insan dışı yaklaşımları sıkıcı bulmalarıydı.
Daha yakın zamanlarda eğitim dünyası “herkese açık çevrim içi kursların” yükselişine ve düşüşüne tanık oldu. Video ve sınavlar sunan bu dersler, eğitimi demokratikleştirme vaadiyle The New York Times ve birçok kanal tarafından duyuruldu. Yine de öğrenciler ilgilerini kaybettiler ve derslerden ayrıldılar.
Coursera ve Outlier gibi eğitim platformları da dâhil olmak üzere zamanla başka web tabanlı girişimler de ortaya çıktı. Ancak aynı sorun devam etti: Öğrencilerin ilgisini çekecek gerçek bir katılım sağlanamıyordu. Çevrim içi öğrenimde son kayıplardan biri ise 2021’de gerçekleşti. Önde gelen çevrim içi eğitim şirketi edX‘i satın alan ve Temmuz 2024’te 945 milyon ABD doları borç yükünü hafifletmek için iflas yeniden yapılandırma başvurusunda bulunan 2U adlı şirket hizmetlere olan talebin azalması nedeniyle çok büyük maddi kayıplar yaşadı.
Şimdi de yapay zekâ destekli platformların çoğalması söz konusu. Sal Khan’ın son kitabında yazdığı gibi, “koçluğu kişiselleştirmek ve özelleştirmek, ayrıca çalışırken öğrencilerimizin yanında durarak bireyin ihtiyaçlarına göre hareket etmek” için yapay zekâ eğitmenleri kullanıyor.
Eğitim yayıncısı Pearson da yapay zekâyı eğitim materyallerine entegre ediyor. Binden fazla üniversite 2024 sonbaharı için bu materyalleri kullanmaya başladı.
Eğitimde yapay zekâ sadece yaklaşmakla kalmıyor; artık burada, tam yanımızda. Asıl soru bunun ne kadar etkili olacağı.
Yapay zekâ öğrenimindeki dezavantajlar
Bazı teknoloji devleri botların öğretimi kişiselleştirebileceğine ve insan öğretmenlerin yerini alabileceğine inanıyor; ancak bu botların daha önceki girişimlerle aynı sorunla karşılaşması muhtemel: Öğrenciler bundan hoşlanmayabilir.
Bunun da önemli nedenleri var. Öğrencilerin canlı bir eğitmenden ilham almaları ve aynı şekilde etkilenmeleri, yapay zekâ botlar söz konusu olduğunda pek olası değildir. Öğrenciler kriz anlarında genellikle yardım için öğretmenler ve koçlar gibi güvendikleri yetişkinlere başvururlar. Aynı şeyi bir bot için de yaparlar mı? Ve eğer yaparlarsa bot ne yanıt verir? Bunları henüz bilmiyoruz.
Veri gizliliği ve güvenliğinin olmaması da bu konuda engel teşkil edebilir. Bu platformlar öğrenciler ve onların akademik performansları hakkında kötüye kullanılabilecek veya satılabilecek çok sayıda bilgi toplamaktadır. Mevzuat bunu önlemeye çalışabilir; ancak bazı büyük platformlar Çin’de, Amerika’da bulunuyor ve Türk yasalarının erişiminin dışında kalıyorlar; dolayısıyla bunların denetlenmesi sorun teşkil edebilir.
Son olarak, yapay zekâ koçları ve öğretmenleri popüler olsalar bile bazı endişeleri de beraberlerinde getiriyorlar. Örneğin bir bot aynı anda milyonlarca öğrenciye ders verirse düşünce çeşitliliğini kaybedebiliriz. Herkes aynı öğretilerle muhatap olduğunda özellikle de “akademik başarı” YZ eğitmeninin söylediklerini tekrarlamaya dayanıyorsa bu durumda özgünlük nasıl ortaya çıkacaktır?
Her cepte bir YZ eğitmeni fikri kulağa heyecan verici geliyor. Richard Feynman’dan fizik, Maya Angelou’dan yazarlık ya da Carl Sagan’dan astronomi öğrenmeyi çok isterdik elbette. Ancak tarih bize temkinli olmamız ve öğrencilerin gerçekten öğrenip öğrenmediklerini yakından takip etmemiz gerektiğini hatırlatıyor. Kişiselleştirilmiş öğrenme vaatleri olumlu sonuçlar elde edileceğinin garantisi değildir.
Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Annette Vee’nin “AI pioneers want bots to replace human teachers – here’s why that’s unlikely” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.
Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım