Felsefe hakkında her şey…

Dünya Ağrısı’nın iyi tarafı: “weltschmerz”inizi nasıl harekete geçirebilirsiniz?

14.12.2024
Dünya Ağrısı’nın iyi tarafı: “weltschmerz”inizi nasıl harekete geçirebilirsiniz?

Son zamanlarda dünya pek de iyi bir yermiş gibi görünmüyor, öyle değil mi? Özellikle bizim neslimizin büyük siyasi çekişmelere, yıkıcı savaşlara, ekonomik mücadelelere ve toplumsal kargaşaların eşiğine kadar tırmanan protestolara tanık oldu. COVID-19 salgınını yaşadık. Ondan önce küresel ekonomide bir Büyük Durgunluk süreci geçirdik ve uzun süreceğe benzeyen bir toparlanma sürecinin de içinde yer alıyoruz.

Bugün ise haberler ve sosyal medya akışlarımız sancı verici olaylarla dolup taşıyor ve pek çok kişi dünyanın gidişatından büyük bir hoşnutsuzluk duymaya başladı. Bugün bu duygunun bir adı olduğunu öğrendim: weltschmerz.

Tarifi zor duygular için kullanılan çoğu muazzam sözcük gibi bu sözcük de tabii ki Almanca bir sözcük. Welt (dünya) ve schmerz (acı) sözcüklerinin birleşiminden oluşan weltschmerz gerçekliğin ideallerimize ve beklentilerimize uymadığı zamanlarda hissettiğimiz hoşnutsuzluğu tanımlıyor. Dünyanın gerçek durumunun ideal bir durumla karşılaştırılmasından kaynaklanan zihinsel depresyon veya kayıtsız kalma hâli anlamına geliyor. Sözcüğü dünya ağrısı, dünya yorgunluğu olarak da dilimize çevirebiliriz.

Weltschmerz‘i deneyimlemek tatsız olsa da bu duyguları etkili bir şekilde nasıl kullanacağımızı öğrenirsek onu faydalı hâle de getirebiliriz. Ancak bunun nedenini anlamak için öncelikle bu dünyadan yorulmuş olma duygusunun Romantik köklerini ele almamız gerekiyor.

Weltschmerz terimi bir psikoloji ya da felsefe terimi değildir. Daha ziyade edebî sanatlardan doğmuştur.

Bu kelime Jean Paul tarafından “Selina” (1827) adlı pesimist romanda, yazarın Lord Byron’ın eserlerine sinen hüsranı tanımlamak için kullanmasıyla ortaya çıkmıştır. Weltschmerz o dönemde yaygın olarak benimsenmemiş olsa da geriye dönüp bakıldığında, Romantik dönemin weltanschauung‘unu iyi bir şekilde özetler. Weltanschauung genel anlamda felsefi yaklaşım ya da dünya görüşü anlamına gelen bir başka etkili Almanca sözcüktür.

Romantizm genellikle Aydınlanma ve neoklasisizme karşı sanatsal ve entelektüel bir hareket olarak tanımlanır. Aydınlanma aklı ve nesnelliği tercih ederken Romantikler öznelliğin ve irrasyonel olanın peşinden gitmiştir. Neoklasisizm uyum ve orantıyı hedeflerken Romantikler tutkulardan ve imgesel unsurlardan haz duymuşlardır.

Ancak Romantikler sadece Aydınlanma’nın fikirlerine karşı isyan eden yabanıl kişiler değillerdir. Sanayi Devrimi, Fransız İhtilali ve hızlı bilimsel ilerlemelerin ardından Avrupa’nın sosyal düzeninde eşi benzeri görülmemiş değişikliklere tanık olmuşlardır. Çalkantıların sık sık yol açtığı gibi, bu da onları dünyanın durumu hakkında dehşete düşürmüş ve ümitsizliğe sevk etmiştir.

François-René de Chateaubriand, “The Genius of Christianity” (1802) adlı eserinde dönemin edebî tutumunu şu şekilde tarif etmiştir:

“Hayatın tadını çıkarmadan kendimizi aldanmış hissediyoruz. Hayal gücü zengin, üretken ve olağanüstüdür; hayat ise zavallı, çorak ve renksizdir. Dolu bir kalple boş bir dünyada yaşıyoruz ve hiçbir şeyden zevk almadan her şey hakkında yanılgıya düşüyoruz.”

Bugün bize tuhaf gelse de Romantik sanatçılar bu tür duygulara karşı değillerdi. Aksine bu duyguları yüceltirlerdi.

New Hampshire Üniversitesinde Romantik şiir üzerine çalışan Michael Ferber’e göre, Romantikler melankoliden etkilenmeyi bir “ayrıcalık” olarak görüyorlardı. Mezarlıklar ve harabeler olağan sanatsal ortamlar hâline gelmişti. Ölüm ve hayatın acıları üzerine düşünceler ortak temalarıydı.

Ferber romantikler hakkında şöyle yazmıştır:

“Düşünceleri nereye götürürse götürsün, melankolik ruh sadece kederli ya da kasvetli değil, bilgelik yönünden zengin, kırılgan ölümlü kardeşlerine karşı yardımsever ve hatta bazen meditatif ruh hâlinin uyandırdığı dinî imgelemle ‘kendinden geçmiş’ ya da ‘transa geçmiş’ bir ruhtu.”

Giacomo Leopardi “To His Lady” (1823) adlı eserinde büyük G ile Güzelliğin dünyada eksik olduğundan yakınır. İçindeki Chateaubriand’ı harekete geçiren Leopardi, şiirini “insanlık tarihi için yazılmış kader” ve “kederli bir çağ ve hastalıklı bir atmosfer” ile ilgili ifadelerle donatır.

Ferber’in de belirttiği gibi, Romantikler melankoliyi kendini gerçekleştirmenin ve hatta ruhani aşkınlığın bir aracı olarak görme eğilimindeydiler. Bununla birlikte, dünyadan bıkkınlıkları onları sadece mevcut durumun yasını tutmaya yöneltmedi. Bazılarını bu durumu değiştirmeye de itti.

Birçok Romantik düşünür gençlik yıllarında Fransız İhtilali’ni destekledi; ancak birçoğu da Fransız siyasi sahnesinin kolektif aklını kaybetmesinin ardından geri adım attı. William Blake gibi yazarlar çocuk işçiler için çıkarılacak yasalar gibi konularda sosyal reform yapılmasından taraftı. Hatta bu dönem, Mary Wollstonecraft’ın ufuk açıcı “A Vindication of the Rights of Woman” (Kadın Haklarının Gerekçelendirilmesi) adlı eseriyle feminist felsefenin ilk büyük eserlerinden birine de sahne oldu.

Weltschmerz, ne melankoli ne de romantikler için aynı derecede önem taşısa da sonraki iki yüzyıl boyunca edebiyatta yer almaya devam etti. Bu süre zarfında yavaş yavaş yaygın kullanıma girdi ve huzursuzluk ve belirsizlik dönemlerinde zirve yaptı. Google Ngram verilerine bakıldığında, kelimenin özellikle 1942 ve 1945 yılları arasında popüler olduğu; 1960’lar boyunca hızla yükseldiği ve 2017’de tekrar zirveye çıkmadan önce birkaç on yıl boyunca düşüşe geçtiği görülüyor.

Aynı zamanda psikoloji ve felsefe de insanların dünyayı nasıl ve neden bu şekilde deneyimlediklerini incelemeye devam etti. Bu alanları bu tarihle birleştirmek, weltschmerz‘i daha iyi nasıl ele alabileceğimiz ve hatta bazı durumlarda onu nasıl kullanabileceğimiz konusunda bazı ipuçları veriyor. Şimdi bunları sıralamaya çalışacağım.

Mükemmeliyetçilikten kaçının

Her zaman daha iyi, daha aydınlık, daha güzel bir dünya hayal edebilirsiniz. Karşılaştırma yapıldığında, gerçeklik her zaman “zavallı, çorak ve kederli” olacaktır. Bu, birçok Romantiğin canlı hayal güçleriyle düştüğü tuzaktır. Çok daha sağlıklı bir dünya görüşü, dünyanın her zaman daha iyi olabileceğini, ancak asla mükemmel olamayacağını kabul eder.

Olumsuzluk ön yargınızı tespit edin

Zihinlerimiz dünya hakkında olumsuz bilgiler arar ve bunlara öncelik verir. Sonuçta, dünyada size zarar verebilecek bir şey varsa bunu bilmek en iyisidir. Ne yazık ki bu durum, dünya hakkında iyi olan ya da en azından gelişmekte olan pek çok şeyi görmezden gelmemize ya da önemsemememize de yol açıyor.

The Guardian‘dan Oliver Burkeman şöyle yazmıştır:

“Buradaki en büyük sorunlardan biri, acı çekmenin neredeyse kaçınılmaz olduğu bir dünya yaratmış olmamızdır. Gezegenin herhangi bir yerinde herhangi biri gereğinden fazla kötülük yapıyorsa daha önce duymamış olsak bile medya bunu bize duyuracaktır.” 1

Olumsuzluk ön yargımızı hafifletmek için, anlık haberleri geniş bir tarih görüşüyle değerlendirmekte fayda var. Örneğin Burkeman, modern işkence haberlerinin gerçekten rahatsız edici olduğunu kabul ediyor; ancak bunun doğru olmasının tek nedeninin bu uygulamanın artık kamusal yaşamın kabul edilebilir bir parçası olmaması olduğunu da belirtiyor. Ayrıca seyahatin daha güvenli, insan haklarının daha geçerli, ortalama yaşam süresinin daha uzun ve şiddetin insanlık tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar düşük olduğunu bilmek de bizi rahatlatabilir.

Bu uygulama günümüz trajedilerini daha az travmatik ya da çözüme muhtaç kılmıyor. Ancak, bu trajedileri tarihsel bağlamlarına yerleştiriyor, dünyanın bugün dünden daha iyi bir yer olduğunu ve belki de yarın daha da iyi olacağını görmemize yardımcı oluyor.

Dünyada huşu arayın

Melankolilerine rağmen, Romantikler yine de dünyanın hayranlık uyandıran bir güzellikle dolu olduğunu kabul ediyorlardı. Müzik, resim, mimari ve edebiyat gibi sanatsal çabalarda huşu buluyorlardı. Ayrıca dindeki, doğal dünyadaki ve yaşamı anlamlandıran gündelik olaylardaki görkeme de saygı duyuyorlardı.

Bu sadece şairane bir duygu da değildir; modern araştırmalar huşu ve hayretin bir dizi iyileştirici faydası olduğunu göstermiştir. Bunları deneyimlemek ruh hâlinizi iyileştirebilir, yaşam memnuniyetinizi artırabilir ve materyalizmi azaltabilir. Bu, benmerkezci eğilimlerimizin azaldığı ve daha kapsamlı bir dünyaya kendimizi daha bağlı hissettiğimiz, başkalarıyla bağlantı kurma ve onlara yardım etme ihtiyacımızın ve arzumuzun arttığı anlamına gelir.

Bir değişiklik yapın

Huşu gibi, yardımseverlik ve cömertliğin de etkileyici faydaları vardır. Özgeciliğin insanları daha mutlu, daha sağlıklı ve sosyal olarak daha ilişkili hâle getirdiği kanıtlanmıştır. Tüm bunlar dünyanın durumu hakkındaki depresyonumuzu hafifletebilir. Bu listedeki diğer seçeneklerin aksine, yardımseverlik sadece ruhsal durumunuza fayda sağlamakla kalmaz; dünyayı etkin bir şekilde daha iyi bir yer hâline getirir.

Weltschmerz‘i kabul edin

Acılar nahoş olsa da bir amaca da hizmet eder. Bizi dünyayı daha iyi bir yer hâline getirmek için kamçılar. Bunu fiziksel acıyla karşılaştırabiliriz. Nasıl ki fiziksel acı vücudumuza ne yapmamamız gerektiği konusunda bilgi veriyor ve bizi daha fazla yaralanmayı önlemek için gerekli şeyleri yapmaya itiyorsa, weltschmerz de kolektif düzeyde benzer bir şey yapar.

Dünyadaki bazı insanlar yaşadıkları fiziksel acıları hissedemiyorlar ve bu durum bu insanlar için bir lütuf olmaktan çok uzaktır; çünkü hayatlarını inanılmaz derecede tehlikeli bir duruma sokuyor. Aynı şeyin weltschmerz için de söyleyebiliriz: “Dünya ağrısı kötüdür; ama dünya ağrısına karşı kayıtsız kalmak, hissizleşmek daha kötüdür.”

Dünya son zamanlarda pek de iyi bir yer sayılmaz, evet; ama bu, dünyanın yitirilmiş bir hedef olduğu anlamına da gelmiyor. Dünyamız Romantik dönemden bu yana önemli ölçüde gelişti ve eğer dünya ağrımızı etkili bir şekilde kullanırsak onu hâlâ daha iyi bir yer durumuna getirebiliriz.

Weltschmerz ya da dünya ağrısı dediğimiz bu pek de harika olmayan duygunun göz alıcı tarafı da budur.

Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım

KAYNAKÇA

  1. https://www.theguardian.com/lifeandstyle/2015/jan/16/time-dust-off-word-weltschmerz, Erişim 13.12.2024
BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...