Felsefe hakkında her şey…

Sürrealizm

13.12.2024
Sürrealizm

Sürrealizm nedir, sorusuna şöyle cevap vermek mümkündür: Ruhsal özdevimle sanat yapma temeline dayanan çağdaş bir sanat akımıdır Sürrealizm.

Sürrealizm, I. ve II. Dünya Savaşları arasında Avrupa’da gelişen görsel sanat ve edebiyat akımıdır. Sürrealizm esas olarak, I. Dünya Savaşı’ndan önce kasıtlı olarak akla meydan okuyan anti-sanat eserleri üreten Dada hareketinden doğmuştur; ancak Sürrealizm’in vurgusu olumsuzlama değil, olumlu ifade üzerinedir.

Sürrealizm, üyelerinin geçmişte Avrupa kültürüne ve siyasetine yön veren ve I. Dünya Savaşı’nın dehşetiyle doruğa ulaşan “akılcılığın” yarattığı yıkıma karşı bir tepkiyi temsil etmiştir. 1924’te Sürrealist Manifesto‘yu yayınlayan akımın başlıca sözcüsü şair ve eleştirmen André Breton’a göre Sürrealizm, bilinçli ve bilinçdışı deneyim alanlarını öylesine bütünüyle yeniden birleştirmenin bir yoluydu ki rüya ve fantezi dünyası gündelik rasyonel dünyayla “mutlak bir gerçeklik, bir gerçeküstülük” içinde birleşecektir.

Büyük ölçüde Sigmund Freud’dan uyarlanan teorilerden yararlanan Breton, bilinçdışını hayal gücünün kaynağı olarak görüyordu. Dehayı, şairler ve ressamlar tarafından erişilebileceğine inandığı, normalde kullanılmayan bu alana erişilebilirlik açısından tanımlıyordu.

Breton, Paul Eluard, Pierre Reverdy ve diğer sanatçıların şiirlerinde Sürrealizm, mantıksal değil psikolojik, yani bilinçdışı düşünce süreçleri tarafından belirlendiği için sarsıcı olan kelimelerin yan yana gelmesiyle kendini göstermiştir. Ancak Sürrealizm’in en büyük başarıları resim alanında olmuştur. Sürrealist resim sadece Dadaizm’den değil, aynı zamanda Hieronymus Bosch ve Francisco Goya gibi eski ressamların ve Odilon Redon, Giorgio de Chirico ve Marc Chagall gibi daha yakın çağdaşlarının fantastik ve grotesk imgelerinden de etkilenmiştir.

Sürrealist sanat pratiği, metodolojik araştırma ve deneyselliği güçlü bir şekilde vurgulamış, sanat eserini kişisel ruhsal araştırma ve ifşayı teşvik eden bir araç olarak öne çıkarmıştır. Bu nedenle, Sürrealistler 1925’te Paris’te bir grup sergisi düzenlemiş olsalar da, hareketin tarihi sürgünler, kaçışlar ve kişisel eleştirilerle doludur.

Alman düşünürü Husserl’in fenomenolojisinde olduğu gibi “kendimizi anlamak için doğadan değil doğayı anlamak için kendimizden yola çıkmalıyız” diyen Breton, salt ruhsal özdevim adını verdiği yöntemini şöyle anlatır:

“Usun hiç bir denetine, hiçbir töresel ya da estetik tasaya bağlı olmaksızın, düşüncenin kendini olduğu gibi ortaya koyması için, düşüncenizin kendi üstüne kapanmasına en elverişli bir yerde oturun. Önünüzde kâğıt ve kalem bulunsun. Bütün bilgilerinizden ve yeteneklerinizden sıyrılın (Husserl, fenomenolojisinde bunu bütün dünyalıları paranteze alın deyimiyle dile getirir). Önceden bir konu düşünmeksizin, duraksamayarak ve yazdıklarınızı okuyup düzeltmeden, yapabildiğiniz kadar hızla yazın. Sözcükleri, hiçbir düşünsel düzen katmadan, gelişigüzel art arda sıralayın. Elde edeceğiniz yapıt, gerçeküstü bir yapıt olacaktır.”

Breton, 1929 yılında yayımladığı ikinci bildirisinde de şöyle demektedir:

“Ruhumuzun öyle bir yeri var ki bu yerden bakınca, artık, yaşamla ölüm, geçmişle gelecek, gerçek ve tasarım, dile getirilen ve dile getirilemeyen, yukarı ve aşağı çelişik değildirler. İste bu yer, gerçeküstü’dür.”

Toplumsal bunalımların bilimsel çözümünü gerçekleştiremeyen düşüncelerin varacakları sonuç da elbette bundan başka bir şey olamaz. Usaaykırıcı sanat anlayışının amacı, Camus’nün deyişiyle saçmanın zevki‘ni vermektir. Çünkü, gene Camus’nün deyişiyle çevremizde saçmanın iklimi vardır.

Çevremizde, bilimsellikten uzaklaşanların meydana getirdiği, saçmanın saçması bir iklim bulunduğu doğrudur. Ne var ki sorun, bu iklimi överek ve ona uyarak değil, ona karşı çıkarak ve onunla savaşarak çözülebilir. Gerçek şu ki saçmadan alınan zevkle ancak saçmalanır ve bu da kısa bir süre sonra, sürrealizm gibi, yitip gider. Ardında da hiçbir iz bırakmaz.

Sürrealizm, içeriğe ve serbest biçime yaptığı vurguyla, çağdaş, son derece biçimci Kübist harekete önemli bir alternatif sunmuş ve modern resimde içeriğe yapılan geleneksel vurgunun sürdürülmesinden büyük ölçüde sorumlu olmuştur. Başlıca Sürrealist ressamların çalışmaları kategorik olarak özetlenemeyecek kadar çeşitlidir. Her sanatçı kendi kendini keşfetme yollarını aramıştır. Bazıları bilinçli zihnin denetiminden kurtulmuş bir şekilde bilinçdışının kendiliğinden açığa çıkmasının peşine düşerken, Katalan ressam Joan Miró başta olmak üzere diğerleri Sürrealizmi, bilinçli ya da bilinçdışı kişisel fantezilerin, çoğu zaman harika güzellikteki biçimsel araçlarla keşfedilmesi için özgürleştirici bir başlangıç noktası olarak kullanmıştır.

Fransız sanatçı Jean Arp’ın çalışmalarıyla en saf haliyle örneklenen bir kutupta, izleyici genellikle biyomorfik, düşündürücü ama belirsiz imgelerle karşı karşıya kalır. İzleyicinin zihni kışkırtıcı imgeyle çalışırken bilinçdışı çağrışımlar özgürleşir ve yaratıcı hayal gücü kendini tamamen açık uçlu bir araştırma sürecinde ortaya koyar. Az ya da çok, Alman sanatçı Max Ernst, Fransız ressam André Masson ve Miró da çeşitli şekillerde doğal, simgesel ya da mutlak Sürrealizm olarak adlandırılan bu yaklaşımı izlemişlerdir.

Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...