Felsefe hakkında her şey…

Doğrulara en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda sosyal medya bize bilgi zehirlenmesi yaşatabilir…

10.10.2024
Doğrulara en çok ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda sosyal medya bize bilgi zehirlenmesi yaşatabilir…

Terör saldırıları, siyasal skandallar, kitlesel eylemler, toplumun sinir uçlarına dokunan hassas suç içerikleri vb. gibi toplumda infial yaratmaya uygun olayların gerçekleşmesini takip eden dakikalar ve saatler içinde, sosyal medya platformlarında çok tanıdık bir model anında devreye giriyor.

Olaylar henüz gerçekleşmiş ya da gelişme aşamasındayken konuyla ilgili ilk etapta ortaya çıkan az sayıdaki bilgi, doğrulanmamış söylenti, asılsız iddia ve olaylara müdahil olanların hem kimliği hem de saikleri, yoğun spekülasyonlar altında boğuluyor.

Sosyal medyadaki tepkiler dijital çağın en önemli etkenini doğruluyor: Hız. Hız, doğruluğu gölgede bırakıyor ve sosyal medya bu hızla, konuya dair mevcut bulunan bilgi boşluğundan faydalanıyor; çünkü sosyal medya bilgi boşluğunu sevmez. Bu eğilimler, benzer konuların ardından ortaya çıkan talihsiz gerçekler hâline gelmiş dırumda.

Sosyal medya platformlarının anlık işleyen doğası buraları besleyen dikkat ekonomisi ile birleşince dikkat çekici yanlış bilgileri ve hatalı “atlatma haberleri” teşvik ediyor. Bu yanlışlar, baş döndürücü bir hızla erişim ve etki alanlarını genişleterek viral olarak yayılıyor. Bir sosyal medya gönderisinin “beğenme” ve “retweet” sayılarının gerçek zamanlı olarak katlanarak artmasını izleyerek bu dikkat odaklı yaygına kolayca tanık olunabilir.

Kamu görevlileri ve emniyet güçleri mevcut olaylarla ilgili kesin açıklamalar yapmak konusunda haklı olarak itidalli davranırlar. Ancak bu itidalin yarattığı “bilgi boşluğu”, kendini sözde uzman olarak tanımlayanlar, sosyal medya fenomenleri ve kışkırtıcıların bu boşluğu varsayımlar, kişisel görüşler ve gerçekmiş gibi görünen yanlış iddialarla doldurması için açık kapı bırakıyor.

Bilgi kirliliği

Sosyal medyadaki bu “gürültüyü” aptalların ve boş kafalıların işi olarak, felaket tellalları ile örneğin İslamofobik nefret tacirlerinden oluşan alışılagelmiş kışkırtma grupların dolduruşuna gelen küçük bir saf azınlığın sesi biçiminde görmek kolay olabilir. Ancak bunların yarattıkları gürültü, yanlış bilgi yaydıkları ve gerçeği yanlıştan ayırmayı zorlaştırarak kamuoyunda kafa karışıklığına neden oldukları için çok önemlidir.

Daha da endişe verici olanı, saygın medya kuruluşları tarafından istihdam edilen profesyonel gazetecilerin ve köşe yazarlarının da bu yanlış bilgi dalgasına katılıyor olmalarıdır. Örneğin, bir gazeteci konu hakkında spekülatif bir tweet atarak kamuoyuna dönük aceleci bir varsayımda bulunurken bir köşe yazarı da aynı medya mensubunu “nefret suçu” işlemekle suçlayabiliyor.

Sosyal medya şirketleri ise platformlarındaki bilgilerin doğruluğundan ziyade kullanıcı etkileşimine ve pazar payına öncelik vererek sorundan kaçmaya devam ediyor.

Açık olan şu ki kuyunun herkes için zehirlendiği, ciddi bilgi kirliliği ile karakterize edilen bir sosyal ortamda yaşıyoruz.

Peki kötü bilginin iyiyi, yalanın doğruyu yok ettiği böyle bir ortamda ne yapmamız gerekiyor?

İhtiyat altın değerindedir

Sosyal medya akışlarımızda ortaya çıkan kitlesel bir şiddet olayına tanık olurken bile ilk ve öncelikli tepkimiz, sağlıklı bir şüphecilik sergilemek olmalıdır.

İhtiyat altın değerindedir. Meydana gelen trajik bir silahlı saldırı, cinsiyetçi bir toplumsal suç, bir terör olayı, siyasi bir skandal vb. gibi durumlarla ilgili dolaşıma giren ilk teyit edilmemiş bilgi kırıntılarının genellikle yanlış veya ön yargılı, yanlı olabileceğini göz ardı etmememiz gerekiyor.

Gerçeklere saygı gösterme ihtiyacından yoksun, anlık, gereksiz yere oluşturulmuş varsayımları ciddi bir analiz olarak değerlendirmemeliyiz. Aksine bu yazılara ve içeriklere en iyi ihtimalle sorumsuz bir fanatik kurgu, en kötü ihtimalle de bağnaz ve ideolojik güdümlü bir tahrik unsuru olarak bakmalıyız.

Ellerinde en ufak bir kanıt olmadan, önceden belirlenmiş amaçlar ve ön yargılı varsayımlarla hareket eden pek çok sosyal medya fenomeni ve tıklama açlığı çeken medya mensubu, hemen bir sonuca varmaya fazlasıyla isteklidir. Bu kişiler bu tip kışkırtmaları ve yalan haberleri olaylarla belirli etnikırksal ya da dinî gruplar arasında zayıf ya da var olmayan nedensel bağlantılar kurarak ya da yine Türk toplumunun sözde krizi ya da çöküşü hususunda alarmcı bir anlatı oluşturarak yapıyorlar.

Doğruyu nasıl savunacağız?

Bu tür sosyal medya içerikleri sadece yanlış bilgileri yaymakla kalmıyor, aynı zamanda başkalarına karşı korku ve güvensizliği teşvik etmek ve kışkırtmak için de özellikle tasarlanıyor ve zaten marjinalleştirilmiş ve ırksallaştırılmış grupları daha da ötekileştiriyor. Şiddet içeren bir trajedinin ardından gelen yorumların ve gerçek dünyadaki tepkilerin yükünü de bu sebeple genellikle bu gruplar çekiyor.

Benim çağrıda bulunduğum türden bir ihtiyat ve şüphecilik, dijital okuryazarlığın ötesine uzanıyor. Bunun daha da ilerisine gitmemiz gerektiğine inanıyorum.

Vatandaşlar sosyal medyanın sadece pasif okuyucuları ya da tüketicileri değildir. Kendimizi gerçeklerin savunucusu olarak görmeliyiz.

En kolayı, sosyal medyada dikkat ekonomisinden faydalanmak ya da bunu oyunlaştırmak isteyenleri, yaptıkları paylaşımları yaymayı reddederek ve böylece içeriklerinin tıklanma, izlenme ve görüntülenme sayılarını metrik platformlarda azaltarak etkisiz kılabiliriz.

İkinci olarak, sosyal medya fenomenlerini ve sıradan kullanıcıları doğruluk ve güvenilir kanıt normlarına karşı sorumlu tutabiliriz. Onların doğrulanmamış tweet ve paylaşımlarına bilgi kirliliği olarak muamele edebiliriz.

Son olarak, olgusal savunuculuk, ister profesyonel gazeteciler, ister akademik uzmanlar ya da kamu görevlileri olsun, otorite konumundaki kişilerin kamusal alana müdahale ederek söylentileri ve spekülasyonları yalanlamasını, bunları körükleyen grupları itibarsızlaştırmasını ve bireyleri cezalandırmasını gerektiriyor.

Vatandaşlar olarak, sosyal medya platformlarındaki kamusal tartışmalara katılmaya ve katkıda bulunmaya davet ediliyoruz. İlgili konularda ortaya çıkan anlık boşluğun, gerçeklerle hızlı ve savsakça oynayanlar tarafından kirletilmemesini ve doğruluğun hız kazanmasını sağlamalıyız.

Sosyal medya platformlarına dalmışken bilgi edinme mücadelelerinin dışında kalamayız. Uygulamalarımız ve hakikate olan bağlılığımızla sosyal medya mevzilerine atılmalıyız.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Fuyuki Kurasawa’nın “Social media can be information poison when we need facts most” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...