Felsefe hakkında her şey…

Siyasi görevlerde bulunan 5 filozof: Filozofların çoğu yalnızca dünya üzerine düşünmekle yetinir; fakat kimisi dünyayı gerçekten değiştirmeye de çalışmıştır…

22.12.2024
Siyasi görevlerde bulunan 5 filozof: Filozofların çoğu yalnızca dünya üzerine düşünmekle yetinir; fakat kimisi dünyayı gerçekten değiştirmeye de çalışmıştır…

Pek çok filozofun siyasi fikirleri de vardır; ancak yine bu filozofların birçoğu bu fikirlerini hayata geçirme şansı da bulamamıştır. Tarihte yalnızca birkaç “şanslı” filozof, her birisi farklı sonuçlanmış olsa da kendi toplumlarının yönetiminde belli kademelerde görev almıştır. Zira çığır açan ya da açacak olan fikirler her zaman etkili politikalara dönüşmez.

Filozoflar bile zaman zaman dünyayı değiştirmeye çalışmak yerine akıl yürütmeleri ve münazaraları tercih ettiklerini kabul ederler. Bu muhakkak ki her filozofun fikirlerini siyasi arenada test etme fırsatını elinin tersiyle ittiği anlamına gelmez. Birçok ünlü düşünür devlet yönetimine katılmış ve teorilerini az ya da çok başarıyla siyasete uygulamaya çalışmıştır.

Konfüçyüs: Lu Eyaleti Adalet Bakanı

Çin tarihinin en önemli filozofu olan Konfüçyüs, Konfüçyüsçülük öğretisinin kurucusudur. Onun fikirlerinin çoğu bugün hâlâ Çin ve Doğu Asya kültüründe etkilidir. Siyaset anlayışı meşruiyet, sosyal düzendeki rolünüzün farkında olmak, bu rolü iyi oynamak ve gelenekleri takip etmek gibi fikirlere odaklanır.

Konfüçyüs, Zhou Hanedanlığı döneminde küçük bir siyasi bölge olan Lu eyaletinin adalet bakanı olmadan önce genç bir adam olarak çeşitli devlet işlerinde çalışmıştır. Öğrettikleriyle çoktan ünlenmiş olan Konfüçyüs, yönetimi merkezileştirmek için cesur değişiklikler önermiştir.

Merkezî devlet idaresine ait olmayan tüm kaleleri yıkma planı iki küçük isyana neden olmuştur. İkinci isyan, Dük’ü ve isyanın diğer sorumlularını, Konfüçyüs’ün isyanın beyni olduğundan şüphelendiği başbakana ait bir kuleye yerleştirme kararıyla sona erdirilmiştir. Kaleye yönelen askerlerin çoğu efendilerine ait bir kaleye saldırmaya cesaret edememiştir. Binaya giren az sayıdaki asker de emir verildiğinde geri dönmüştür. Böylece herkes toplumsal hiyerarşide üzerine düşen rolü oynayarak isyanı bastırmıştır.

Konfüçyüs bu olaydan sonra görevine devam etmiştir. Ancak Lu Dükü’nün komşu bir devlet tarafından 100 yarış atı ve 80 dansçı kız gönderdiği ve görevlerini ihmal ettiği iddia edilince, Konfüçyüs emekli olmak için aradığı fırsatı yakalamıştır. Daha sonra Kuzey Çin’i dolaşarak bilgelik dersleri vermeye başlamıştır. Yaşadığı süre boyunca fikirlerinin çoğunun hayata geçirildiğini görememiştir. Hayatının sonlarında ülkesine döndükten sonra, hem öğretisine odaklanmış hem de zaman zaman devlet işlerinde danışman olarak görev yapmıştır.

John Stuart Mill: Parlamento Üyesi (Birleşik Krallık)

John Stuart Mill 19. yüzyılda yaşamış bir İngiliz filozof ve ekonomisttir. Liberalizm, mantık, utilitarizm ve politik ekonomi üzerine çalışmalarıyla tanınmaktadır. O dönemde radikal bir kampanya olan kadınların oy hakkını destekleyen bir kampanya yürüterek 1865 yılında Liberal olarak parlamentoya seçilmiş ve kadınların oy hakkı için çağrıda bulunan ikinci parlamento üyesi olmuştur.

Daha sonra, oy hakkını genişleten Reform Yasası’ndaki metinde yer alan ifadenin “erkekler” yerine “bireyler” olarak değiştirilmesini önerdiğinde destek bulmakta zorlanmıştır. Bu değişikliği önermeyi “Belki de Parlamento Üyesi olarak yaptığım tek önemli kamu hizmetidir.” olarak değerlendirmiştir.

Ayrıca Jamaika’daki İngiliz sömürgeciliğinin acımasızlığına karşı, nispi temsilin sağlanması ve İrlandalıları İngilizlerin olumsuz tutumundan korumak için mücadele etmiştir.

Siyasetten erken emekli olmasından bir yıl sonra, kadınların hayatın pek çok alanında eşitliğini savunduğu “The Subjection of Women” adlı kitabını yazmıştır.

Marcus Aurelius: Roma İmparatoru

Marcus Aurelius Antoninus MS 161-180 yılları arasında Roma İmparatoru olarak görev yapmıştır. “Beş İyi İmparator”un sonuncusudur ve ölümü Roma’nın refah ve göreceli istikrarının altın çağı olan Pax Romana‘nın sonunu getirmiştir. Aynı zamanda “Meditasyonlar” olarak günümüze ulaşan kendisine yazdığı notlarla ünlü bir Stoacı filozoftur.

“Meditasyonlar”, erdemleri takip ederek ve doğaya uygun davranarak mutluluğa ulaşmaya adanmış bir felsefe olan Stoacılığa uygulamalı bir yaklaşım sunar. Stoacılar erdemin iyi bir yaşam için tek başına yeterli olduğunu, ancak “kayıtsızlara” yani ne erdem ne de erdemsizlik olan herhangi bir şeye yönelik arzulara hâkim olmanın da önemli bir ödev olduğunu savunmuşlardır. Stoacı filozofların ayrıca bir evren modeli ve bir mantık sistemi vardır.

Marcus Aurelius genel olarak Stoacı çizgiyi takip ederken yeri geldiğinde diğer filozoflardan ve onların fikirlerinden de alıntılar yapmıştır. “Meditasyonlar” her satırından alıntılar yapılabilecek bir eserdir; ancak Stoacılığa dair daha geniş bir yaklaşım sunacak şekilde düzenlenmemiştir.

Felsefesinin, yerine geçen dengesiz ve cani oğlu Commodus’u nasıl etkilemiş olabileceğine dair bazı tartışmalar olmuştur. Buna rağmen, Marcus Aurelius genellikle insanlığın gördüğü gerçek bir filozof-krala en yakın kişi olarak kabul edilir.

İlgili konu: Marcus Aurelius’un oğlu Commodus şehvet, narsisizm ve kendini beğenmişlik peşinde koşan anti-Stoik bir hayat yaşayan katil bir psikopattı. Peki bunun nedeni Stoacılık mıydı?

Bertrand Russell: Lordlar Kamarası (Birleşik Krallık)

Bertrand Russell İngiliz filozof, matematikçi, aydın ve Lordlar Kamarası‘nın kalıtsal üyesiydi. Analitik felsefenin kurucularından biri olan Russell; mantık, küme teorisi, epistemoloji ve dil felsefesine özel ilgi duyarak çok çeşitli konuları ele almıştır.

Russell, Kont unvanını kardeşinden miras almış ve 1931’den 1970’e kadar İşçi Partili bir üye olarak görev yapmıştır. Ancak, nadiren kürsüye çıkmış ve sadece altı kez konuşmuştur. Bunun nedeni hem ilgi eksikliği hem de yoğun programının getirdiği yükümlülüklerdir. Konuşmaları barış, silahsızlanma ve dünya devleti ile ilgilidir. Nükleer silahsızlanma üzerine yaptığı son konuşma en iyi konuşması olarak kabul edilir.

Ayrıca 1907’de bağımsız bir liberal olarak ve 1922 ve 1923’te İşçi Partisi adayı olarak parlamentoya seçilmek için adaylığını koymuştur.

Kurumsal siyasetteki başarısız siciline rağmen, hayatının büyük bölümünde pek çok dava için aktivistlik yapmıştır. Nitekim aktivizmi nedeniyle birçok kez tutuklanmıştır.

Sokrates: Bir Günlüğüne Meclis Başkanı

Sokrates, Batı felsefesinin kurucusu olarak kabul edilen Atinalı bir filozoftu. Felsefesine dönük tam olarak doğru bir resim çizmek zor olsa da birçok felsefi konuda fikir beyan ettiğini biliyoruz. “Kriton” diyaloğunda, Sokrates’in yasaya büyük saygı duyduğunu ve hayatını kurtarabilecek olsa bile yasayı ihlal etmeyi reddettiğini öğreniyoruz.

İlgili konu: Kriton Diyaloğu: Yasaya her zaman boyun eğmek mi gerekir? Yasaya itaat etmemenin mantıksal zemini var mıdır?

Bu diyalogdaki olaylardan yıllar önce, Sokrates’in bir Atina vatandaşı olarak, hak sahibi erkeklerden oluşan demokratik bir topluluk olan Meclis‘in toplantılarına katılarak siyasi meselelere doğrudan katılması beklenen bir şeydir. Bu, oy vermeyi ve gerektiğinde çeşitli görevlerde hizmet etmeyi içeriyordu. Hatta Sokrates bu görevlerinin arasında bir gün boyunca Meclis’i de yönetmiştir.

Peloponez Savaşı sırasında, Atinalıların deniz zaferi, komutanların batan gemilerdeki askerleri, görünüşte bir fırtına yüzünden kurtaramamaları yüzünden gölgelenmiştir. Fırtına “tanrının iradesi” olarak kabul edilmiş ve generaller bundan sorumlu tutulmamış olsa da halkın can kaybına duyduğu öfke yine de Meclis’te bir yargılamaya yol açmıştır.

O gün Meclis’i denetleyecek yetkililerin isimleri kura ile çekildiğinde, Sokrates de onlardan biriydi. Rivayetler farklı olsa da Atina devletinin epistates‘i ya da başkanı rolünü üstlenmiş olabilir. Seçildikten sonra “yasalara uygun” hareket edeceğine dair söz vermiştir.

Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...