Sivil itaatsizlik: Yasayı ihlal ederek adalet aramak…

İnsanlar kimi zama, adaletsizlik yarattığını düşündükleri bir yasayı veya politikayı değiştirmek amacıyla yasaları çiğnerler.
Örneğin, Amerikan Sivil Haklar Hareketi sırasında siyahi aktivistler ırk ayrımcılığını protesto etmek için “sadece beyazlara özel” lokantalara akın etmişlerdi. Bu protestoların en bilineni 1960 yılında Kuzey Carolina’nın Greensboro kentinde düzenlenmişti. North Carolina A&T Koleji’nden dört siyahi öğrenci, bölgedeki ırk ayrımcılığı politikalarını ihlal ederek bir Woolworth mağazasında öğle yemeği sırasına girmişlerdi. Öğrencilerden yasaya uymaları ve oradan ayrılmaları istense de onlar mağaza kapanana kadar orada kalmışlardı. Birkaç günlük süreç içinde, her gün daha fazla öğrenci aynı yemekhaneye gelerek masaları işgal etmişti. Greensboro oturma eylemleri daha sonra Amerika Birleşik Devletleri genelinde benzer protestolara ilham kaynağı olmuştu. İşte bu bir sivil itaatsizlik örneğidir.
Peki ama sivil itaatsizlik tam olarak nedir? Haklı görülebilir mi? Eğer öyleyse hangi koşullar çerçevesinde meşru görülebilir? Ve sivil itaatsizlik eyleminde bulunan kişilere nasıl müdahale edilmelidir? Bu kişiler cezalandırılmalılar mıdır, yoksa takdir mi edilmelilerdir?
Sivil itaatsizlik nedir?
Sivil itaatsizlik, protestocuların adaletsizlik yarattığına inandıkları bir yasayı veya politikayı değiştirmeye çalışmak için yasaları çiğnemelerini içeren bir protesto biçimidir.
Sivil itaatsizlik vicdani bir eylemdir; sivil itaatsizler bir yasanın veya politikanın adaletsiz olduğuna dair samimi bir inançla motive olurlar. Sivil itaatsizlik eylemleri şiddet içermeyen ve açık eylemlerdir; anonim veya gizli gerçekleştirilmezler. Sivil itaatsizlik eylemleri ikna etme amaçlıdır; sivil itaatsizler, ahlaki kanaatlerini ifade eden söz ve eylemlerle halkı bir yasanın veya politikanın adaletsiz olduğuna ikna ederek değiştirmeyi hedef alırlar. Son olarak da diyebiliriz ki sivil itaatsizlik kaçak dövüş içermez; sivil itaatsizler cezadan kaçmaya çalışmazlar.
Tabii ki söylediğimiz bu şeylerin tümü tartışmaya açıktır. Kimi insanlar, örneğin, bir kararın yürürlüğe girmesini engellemek için fiziksel baskı kullanmanın, mesela aktivistlerin ormansızlaşmayı engellemek için kendilerini ağaç kesme makinelerine zincirlemeleri gibi eylemlerin yasal kabul edilebileceğini düşünürler. Hatta bazıları, bir protestoda camları kırmak gibi şiddet içeren yasa dışı eylemlerin dahi sivil itaatsizliğin bir parçası olabileceğini düşünmektedirler.
Birçok insan yasalara genellikle ahlaki olarak uymak zorunda olduğumuzu düşünür. Buna karşın çok az insan ne kadar adaletsiz olursa olsun tüm yasalara uymamız gerektiğini düşünür. Örneğin, köleleştirilmiş insanların özgürlük arayışına destek olmak ahlaki olarak yanlış değildir; çünkü kölelik adaletsizdir ve insanların kölelikten kaçmasına yardımcı olmayı yasaklayan yasalar da adaletsizdir.
Sivil itaatsizliğin ‘haklı’ olduğunu söylemek, bunun protesto için ahlaki açıdan kabul edilebilir bir yol olduğu anlamına gelir. Bazıları sivil itaatsizliğin haklı olabileceğini; çünkü toplumu adaletli kılmak gibi bir yükümlülüğümüz bulunduğunu savunmaktadır. Bu yükümlülük, bireysel haklarımızı korumaya yardımcı olan ve adalet ve eşitliği teşvik eden adil yasalara uymamızı gerektirir. Bununla birlikte, yasa adaletsiz olduğunda, onu daha adil hâle getirmeye çalışmak için sivil itaatsizliği kullanmaktan ahlaki olarak sorumlu olduğumuzu düşünmemiz de mümkündür.
Bazıları sivil itaatsizliğin meşru olabileceğini; çünkü buna katılmanın ahlaki bir hak olduğunu savunmaktadır. Bu argümana göre, sivil itaatsizlik hakkı, kendimizi özgürce ifade etme hakkı gibi daha genel bir ahlaki hakkın parçasıdır. Kimisi bu hakkın, bir barış yanlısının askere alınmayı reddetmesi gibi en derin ahlaki inançlarımızı ifade eden eylemleri de içerdiğini savunur.
İnsanların yasaları çiğnediklerinde cezalandırılmaları gerektiği düşüncesi genel kabuldür. Bazı filozoflar ise bir suçu cezalandırmanın onun ahlaki açıdan yanlış olduğunun bir ifadesi olduğunu ve haklı sivil itaatsizlik eylemlerinin ahlaki açıdan yanlış olmadığı için cezalandırılmaması gerektiğini savunmaktadır.
Öte yandan bazıları, ahlaki açıdan haklı olsa bile tüm sivil itaatsizlik eylemlerinin cezalandırılması gerektiğini savunmaktadır. Onlara göre eğer devlet haklı sivil itaatsizlik eylemlerini cezalandırmazsa bu durum insanları haklı olduklarını düşündükleri her durumda sivil itaatsizlik yapmaya teşvik edecektir. Herkes kendi eylemlerinin haklı olduğunu düşünme eğiliminde olduğundan, muhtemelen haksız itaatsizlikte bir artış olacak ve bu da kamu güvenliğini tehdit edecektir. Tüm sivil itaatsizliklerin eşit şekilde cezalandırılması kötü bir emsal teşkil etmesini önleyecektir.
Son olarak, bazıları meşru cezaları yaptırımlardan ayırır. Cezalar ve yaptırımların her ikisi de yasa dışı davranıştan caydırıcıdır; ancak cezalar aynı zamanda cezalandırılan eylemi ahlaki açıdan yanlış olarak işaretler. Bu nedenle, bazıları sivil itaatsizliğin hiçbir zaman cezalandırılmaması gerektiğini, bunun yerine, örneğin küçük para cezalarına veya itaatsizlerin yanlış bir şey yaptığını göstermeyen diğer yaptırımlara tabi tutulmaları gerektiğini savunmaktadır.
Bu kadar çok adaletsizliğin olduğu bir dünyada, insanların sivil itaatsizliğe başvurması şaşırtıcı değildir; hatta bu onların ahlaki görevi bile addedilebilir. Sivil itaatsizliğin karmaşıklığını, yani ne olduğunu, ne zaman meşru görülebileceğini ve itaatsizlere nasıl davranılması gerektiğini irdelemek bugün her zaman olduğu kadar büyük önem taşımaktadır.
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım