Saudade: Gelip geçen bir yaşamda kalıcılığa duyulan arzunun tekinsiz duygusu…
Tüm eve dönüşler huzur verici değildir. Memleketinizden ayrıldıktan ve yeni bir hayat kurmak için senelerinizi harcadıktan sonra, oraya geri dönmek buruk bir his yaratabilir. Yeni mağazaların ve siz ayrıldığınız zaman orada olmayan yeni sokakların önünden geçersiniz. Eski uğrak yerleriniz ve gözde buluşma noktalarınız artık farklı insanlara aittir. Bir zamanlar, arkadaşlarınız ve komşularınız herhangi bir yöne doğru kısa bir yürüyüş mesafesindeyken artık öyle değiller. Birkaç yer geçmişteki hâliyle kalmış olsa da bu, durumu daha da kötüleştirir. Kendinizi bir kafede ya da parkta arkadaşlarınızla otururken hatırlarsınız. Ama onların sesleri artık birer hayalet gibi yankılanıyordur; başkalarına ait bir geçmişin hayaletleri olarak…
O anın nasıl bir his yarattığını tarif etmek gerçekten çok zor. Dokunaklı mı? Muhtemelen. Nostaljik mi? Belki de… Ama her iki ifade de tam olarak doğru değil. Bu durumu daha iyi anlatan bir sözcük, Türkçe konuşanların pek aşina olmadığı, Portekizce kökenli bir sözcüktür: Saudade.
Saudade, belki de sonsuza dek kaybolmuş bir şeye duyulan kederli hasretin adıdır. Her şeyin değiştiğinin ve hem kendinin hem de hiç kimsenin asla aynı kalamayacağının farkına varmaktır. Geçmiş, mutlu bir zamana duyulan nostaljiden ibarettir; ama aynı zamanda değişimin, hayatın kaçınılmaz bir parçası olduğuna dair daha derin, felsefi bir kabulün de aracıdır. Saudade her şeyin geçiciliğini ve her şeyin yok olması gerektiğini kabul etmektir. Asla geri gelmeyeceğini bildiğimiz bir anıya özlem duymaktadır.
Saudade, uzun süredir evli olan yaşlı bir çiftin gençlik ve kutlama günlerinin fotoğraflarına dönüp bakmasıdır. Çift bugün birlikte çok mutlu olabilir; ancak onların geçmiş günleri bir daha asla geri getiremeyeceklerini düşünmeleri, saudade‘dir. Ya da saudade, çoktan terk edilmiş bir memleket ve geride kalmış bir zaman hakkındaki eski bir TV programını izlemek olabilir. Bugün, neredeyse her açıdan daha iyi olsa da o programı izlemek size bir zamanlar bildiğiniz dünyanın sonsuza dek yitirildiğini hatırlatır.
Herakleitos, “Aynı nehirde iki kez yıkanamazsın; çünkü ne nehir aynı nehir olarak kalacaktır ne de insan aynı o insandır.” dediğinde saudade‘yi önceden haber vermiştir bizlere. İşin özünde de bu gerçek yatar. Çünkü bir şey ne kadar yüce olursa olsun, ne kadar âşık ya da mutlu olursanız olun, hiçbir şey olduğu gibi kalmayacaktır. Bu an, yerini bir sonrakine bırakacak ve sonunda her şey geçmişte kalacaktır.
İlgili konu: Aynı nehirde iki kez yıkanamazsınız ne demektir?
Saudade birçok açıdan insanlık durumunun trajedisiyle ilgilidir. Hepimiz her şeyin değiştiğinin farkındayızdır; cildimiz sarkar, saçlarımız ağarır ve etrafımızdaki insanlar gelip geçerler; ama biz hep daha kalıcı bir şeyin özlemini çekeriz. Her şeyin aynı kalmasını istiyoruz; ama Herakleitos’un her şeyin sürekli bir akış halinde olduğu gerçeğiyle de her gün yüzleşiyoruz.
Fransız filozof Albert Camus’ye göre saçmalık‘ın temelinde bu uyumsuzluk yatar. Camus her birimizin olaylarda bir anlam bulmak istediğimizi biliyordu. Cevapları ve her şeyin neresinde olduğumuzu bilmek isteriz. Oysa evren inatla bizimle oyun oynamayı reddeder. Cevap arayanlara hiçbir teselli sunmaz. Evren anlam ihtiyacımızı zerre kadar umursamaz ve bu yüzden de bir katliamı seyreden bir bulutun soğuk kayıtsızlığıyla bizi izler.
Augustinus’a göre, bu süreklilik özlemi insan olmanın esasıdır; çünkü dinsel doğamızın temelini oluşturur. Hristiyan teolojisinde insanlar Tanrı’yla birlikte olmak için yaratılmıştır. Cennet Bahçesi’nde onun sevgi dolu ilgisiyle yaşıyor olmamız gerekirdi; ancak, insanlığın günahlarıyla birlikte, tüm bunları geride bırakıp kendi yolumuza bakıyoruz. Sonuç sürekli bir tatminsizlik oluyor. Her şeyin değiştiği ve her şeyin öldüğü; ama aynı zamanda Tanrı’nın sonsuz ve kusursuz ellerinde olmamız gerektiği uyumsuz bilinçle baş başa kaldık.
“Bizi kendin için yarattın, ya Rab, ve kalplerimiz sende dinlenene kadar asla huzur bulmayacaktır!”
Augustinus
Filozof Ateist Camus ve Kilise Babası Augustinus’un farklı yönlerden de olsa aynı noktaya ulaşması ironiktir. Geçici bir dünyada yaşanan kalıcılık özlemi bizi tekinsiz hissettirir, saudade duygusuna iter.
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım