Felsefe hakkında her şey…

Okullarda neden siyaset felsefesi okutmalı ve öğretmeliyiz?

09.10.2024
Okullarda neden siyaset felsefesi okutmalı ve öğretmeliyiz?

Bugün başımıza musallat olan hayalet neyin hayaletidir? Çok basit: Bizi gerçekten zorlayan, ayaklarımıza dolaşıp duran şey cehaletin ta kendisidir. Bu, siyasetin kalbinde yer alan temel fikirlere dair bir cehalettir. Özgürlük, eşitlik, güç, adalet ve benzeri gibi siyasi kavrayışın temel terimlerinin cehaletidir. Siyaset felsefesinin konusuna ilişkin cehalettir.

Bu cehalet bizim için görülebilir değil, tamamen bir hayalettir. Örneğin, bir mikrodalga fırının nasıl çalıştığını bilmiyor olabilirsiniz. Ama bunu bilmediğinizi bilirsiniz. Şimdi ayın diğer tarafında sarı mantarlar yetiştiren mor uzaylılar olduğunu düşünün. Eğer öyle olsaydı onlardan habersiz olduğunuzun farkında bile olamayacaktınız.

Ay mantarları için durum neyse siyaset felsefesi için de aynıdır. Bu konudaki cehaletimizin yanı sıra bu cehaletin bize neye mal olduğunun da farkında değiliz. Donald Rumsfeld’den ödünç alırsak şöyle diyebiliriz: Başka bir şey olabilecekken bilinmeyen bir bilinmez karşımıza çıkar; vatandaşlarımızın zihinlerini özgürleştiren şey; kitlesel bir kesinti silahı; cehalet.

Madem zihinlerimizi özgürleştiriyor, böyle bir cehalet neden sorun teşkil etsin ki? Sonuçta, sicim teorisini ya da nanoteknolojiyi hiç duymamış olmanız topluma gerçekten zarar verir mi? Belki vermez; ama siyaset felsefesi bambaşka bir konudur. Okuryazarlığın ya da orta öğretimin önemli olduğu kadar önemli bir konu…

Okuryazar bir toplum okuryazar olmayan bir topluma göre daha yaratıcı tartışmalar yürütür, daha bilinçli oy kullanır ve politikacılarından daha rahat hesap sorar. Üyelerine 18 yaşına kadar eğitim veren bir toplumda, 12 yaşına kadar eğitim veren bir topluma göre daha iyi bir siyaset ve daha iyi bir siyasetçi modeli elde ederiz. Ve dikkat edin: bu zıtlıkların hiçbirinde siyasi sistemin kendisini değiştirmiyoruz. Demokrasiyi bir sabit olarak hayal ediyoruz. Oysa biz bir şeyi değiştirdik. Bu terimin önemli bir parçasını, demos‘u ya da halk‘ı değiştirdik ve geliştirdik. Ve onları siyaset felsefesi ile yeniden yapılanırabiliriz.

Peki ama bunu nasıl yapacağız? Mevcut “vatandaşlık” eğitiminin bir parçası olarak gençleri siyaset felsefesinin temel meseleleri konusunda yetiştirerek. Bu, temelde, onlara siyasi tartışmanın temel unsurlarını analiz etmeyi ve yorumlamayı öğretmek anlamına geliyor, böylece her önemli siyasi görüşün artılarını ve eksilerini görebileceklerdir.

Ülkemizde kısa süre önce yaşanan sağlık çalışanları sorununu ve her iki tarafın da “adil bir çözümden” bahsetmesini ele alalım. “Adil” ne anlama geliyor tam olarak?

Bir siyaset felsefesi öğrencisi en az üç farklı olasılığı göz önünde bulundurur: hak, ihtiyaç ve liyakat.

  • Adil bir anlaşma, doktorların yaptıkları değerli iş ve bu işi öğrenmek için harcadıkları yıllar nedeniyle hak ettikleri ücret ve koşulları elde ettikleri bir anlaşma mıdır?
  • Hastaların ihtiyaç duydukları bakımı alabilecekleri, doktorların daha fazla hafta sonu mesaisi yapacakları ya da belki daha az ama daha verimli çalışacakları bir çözüm mü?
  • Belirli taahhütler temelinde demokratik bir seçimi kazanan hükûmetin istediği şartları sağladığı bir anlaşma mı?

Şimdi mahallenizdeki en güzel evi düşünün. Bu ev kimin olmalıdır? Yine hak eden, ihtiyacı olan ya da buna muktedir olan kişi diyebiliriz. En muhtaç kişi Suriyeli bir mülteci mi, engelli bir emekli mi yoksa bekâr bir anne-baba mıdır? En çok hak eden kişi bir hemşire, öğretmen ya da sosyal hizmet uzmanı mıdır? En çok hakkı olan kişi bir Türk vatandaşı mı, bekleme listesinde yıllarını geçirmiş biri mi, yoksa sadece bunun için en çok ödemeyi yapmaya hazır olan kişi midir?

Siyaset felsefesi bu şekilde siyasi tartışmalarda yer alan temel fikirleri irdeler. Bütçeler, bildirgeler ve referandumlar hakkında duyduğumuz çeşitli iddiaların perdesini kaldırır. “Meşruiyet” ve “adalet” gibi terimlerin yanı sıra “sosyal adalet” ve “yapılması gereken doğru şey” gibi ifadelerin de gizemini çözer. Bizi sadece daha iyi seçmenler değil, aynı zamanda daha iyi vatandaşlar kılarak daha önce kavrayamadığımız konuşmalara katılmamızı sağlar. Hepimizin pek çok siyasetçinin öne sürdüğü argümanların iç yüzünü görebildiği ve sonuca itiraz ettiği bir dünya hayal edin. Bu, siyasetçilerin bu tür argümanları çok uzun süre kullandıkları bir dünya olamazdı.

Öyleyse neden böyle bir eğitimin hazzına varmıyoruz? Belki de bunun endoktrinasyon anlamına geleceğinden korktuğumuz içindir. Ancak bu korku yersiz olduğu kadar ironik de. Yersizdir çünkü okullarda siyaset felsefesi öğretmek, her konunun iki tarafındaki argümanları ele aldığımız ve öğrencilerin tartışıp kendi kararlarını vermelerine izin verdiğimiz üniversitelerde ders vermek gibi olacaktır. İroniktir, çünkü okullarda her iki tarafı da dinlemeden din eğitimine zaten izin veriyoruz.

Türk eğitim sisteminde uygulanan müfredatın zaten öğrencilerden “eleştirel düşünebilmelerini ve siyasi soruları tartışabilmelerini” istediğini biliyor muydunuz? Anlatmak istediğim, sadece siyaset felsefesinin bu beceriyi kazandırdığıdır. Gençlerimizin zihinlerini açacağı ve zenginleştireceği gibi siyasi kültürümüzü de açacak ve zenginleştirecektir. Yarının seçmenlerini ve yarının politikacılarını şekillendirecektir. Yarının siyasetini dönüştürecektir.

 


Bu makale Sosyolog Ömer Yıldırım tarafından www.felsefe.gen.tr için, Jonathan Floyd’in “Why we need to teach political philosophy in schools” isimli makalesinden Türkçeye çevrilip derlenerek hazırlanmıştır. Alıntılanması durumunda kaynak gösterilmesi, ahlaklıca olanıdır.

Çeviri ve Derleme: Sosyolog Ömer Yıldırım

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...