Mutluluk sorunu: Kant neden asla mutlu olamayacağımızı düşünüyordu? Immanuel Kant’a göre, geçici mutluluk hâli yerine ahlaki eylemlerin peşinden koşmak daha iyidir…
Mutluluk sizin için ne anlama geliyor? Zenginlik, güç, zekâ ya da iyi görünmek mi? Etrafınızda yüzlerce arkadaşınızın ve sizi seven ailenizin olması mı? Eğer öyleyse burada bir sorun var demektir.
Sonuçta, ne kadar zengin olursanız olun, daha da zengin olabilirsiniz. Ne kadar çok şey öğrenirseniz öğrenin, her zaman öğrenecek daha fazla şey vardır. Ve ne kadar iyi görünürseniz görünün, dışarıda sizi çekici bulmayan birileri mutlaka olacaktır. Peki, her zaman daha mutlu olabilmenin bir başka aşaması varsa tamamen mutlu olmak mümkün olabilir mi?
Bu sorular ve gözlemler filozof Immanuel Kant’ın peşinden koşmaya değer bir hedef olarak görülen mutluluk fikrine karşı çıkmasına yol açmıştır:
“Mutluluk öylesine belirsiz bir kavramdır ki her insan ona ulaşmak istese de hiç kimse gerçekten neyi arzuladığını ve istediğini söyleyemez.”
Bunun nedeni, mutluluğu oluşturduğunu düşündüğümüz tüm unsurların ampirik ve kesin olarak belirlenmiş olmasıdır. Bizi mutlu ettiğini düşündüğümüz her şey -para, sağlık, aşk- sonludur ve her zaman daha iyisi mümkün olan bir şeydir. Kant’ın ifadesiyle, “aslında nihayetsiz olan bir dizi etkinin bütünlüğüne ulaşmayı” asla umut edemeyiz.
Örneğin, sağlık istiyorsak onu korumaya ya da geliştirmeye çalışırken ne kadar stres yaşayacağımızı biliyor muyuz? Zengin olmak istiyorsak sürekli olarak daha fazla zenginlik arayışıyla kendimize ne kadar “endişe, kıskançlık ve eziyet” çektireceğiz? Hiçbir zaman, “zengin olma” kriterini karşıladığımızı söyleyebileceğimiz bir an gelmeyecektir. Asla “sağlık” ya da “bilgelik” elde edemeyiz; bunlara ulaşabilmek için her zaman tırmanmamız gereken bir tepe daha karşımıza çıkacaktır.
“Mutluluk” kırık dökük parçalara imkân tanımaz. Mutluluk fikri, “şimdiki ve gelecekteki her durumda mutlak bir bütün, maksimum refahtır”. Soyut anlamda mutlu olmak, tatminsizliğe veya sıkıntıya izin vermez. Ancak ampirik dünya tam olarak bundan ibarettir. Bu nedenle, geçiciliğin kumlu toprakları üzerinde bir mutluluk kalesi inşa edemeyiz.
Kant mutluluk peşinde koşmanın bir hata olduğuna inanıyordu. Bunun yerine, mutluluğa götürdüğünü düşündüğümüz her şeyi “birer nasihat” olarak ele almalıyız, ille de uğruna çabalamamız gereken şeyler olarak değil. Mutluluk sağlayacağını düşündüğümüz için hayatımızla ilgili önemli kararlar almakla hata etmiş oluruz. Ne de olsa Kant’a göre mutluluk yalnızca “hayal gücünün yarattığı bir ideal”dir. Bu; para, aşk ve sağlığın zevk vermediği ya da bizi belirli derecelerde mutlu edemeyeceği anlamına gelmez. Ancak Kant’a göre bunlar yalnızca “ortalama refahı arttıracaktır”.
Kant, “mutlu olmayı” bir zorunluluk, yani hayatta yapmamız gereken bir şey hâline getirmek yerine, iyi eylem ve ahlak ile desteklenmiş bir yaşamın peşinden gitmemizin daha iyi olacağına inanıyordu. Çünkü Kant’a göre doğru ve yanlışın kesin cevapları vardır ve ahlaki bir eylemi ne zaman gerçekleştirdiğinizi bilmek kolaydır; ahlaki bir eylemi ya yaparsınız ya da yapmazsınız.
Kant’ın “mutluluğa” yönelik eleştirilerinin en azından bir kısmı muhtemelen İngiltere’de ortaya çıkan etik sistemlere, yani doğru ve yanlışın ürettikleri haz ya da mutluluk ile tanımlandığını savunan utilitarizm‘e yönelikti. Ancak Kant burada mutluluğun asla elde edilemeyeceğini savunuyordu. Buna karşın, doğru ve yanlış mümkündür.
Takıntılı ve detaycı bir adam olduğu yönündeki pek hoş olmayan şöhretine rağmen Kant; kötü ruhlu, bağnaz bir cimri değildi. Sık sık akşam yemeği partilerine ev sahipliği yapar, arkadaşlarına vefalı ve özenli bir ilgi gösterirdi. Hatta vasiyetinde, evdeki yardımcısına alışılmadık büyüklükte bir para bırakmıştı.
Kant mutluluğun önemsiz ve vazgeçilebilir bir şey olduğunu tabii ki düşünmüyordu. Geçici maddi öğelere dayanan dünyevi mutluluğun elde edilmesinin imkânsız olduğuna inanmasına rağmen, ölümden sonra metafizik ya da ilahi bir mutluluğun olabileceğini düşünüyordu. Aslında, bu inancın ahlaklı olmanın bir ön koşulu olduğunu savunmuştur. Kant’ın Tanrı’ya yönelik geliştirdiği “ahlaki argüman”, iyi eylemlerimizle orantılı olarak gelecekte bir mutluluk umudu bulunmuyorsa “Neden ahlaklı olmaya zahmet edelim?” sorusuna mantıklı bir cevap bulunamayacağını savunur.
Kant’ın fikirlerinde elbette birçok doğruluk payı var. Mutluluk zihnimizde her zaman soyut bir hedef olarak var olur; uğruna sürekli çaba göstermemiz gereken bir idealdir. Yine de onu arzuladığımızda ya da onun peşinde koştuğumuzda tuhaf bir şekilde ortadan kaybolur. Mutluluğun değeri genellikle ancak sonradan anlaşılır ve bu değer hayallerimizde var olan mutluluk fikrinden tamamen farklı bir şeydir.
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım