Nasirüddin Tusi
Nasirüddin Tusi 17 Şubat 1201 ila 26 Haziran 1274 tarihleri arasında yaşamış; Horasan Selçuklu Devleti’ne mensup olan ve edebiyat dili gerekçesiyle Farsça eserler veren bir Türk bilim insanı ve Şii İslam filozofudur.
Söz konusu dönem, Moğol istilası sebebiyle Bağdat’ta, bir yandan karanlık bir dönem, bir yandan da önemli düşünce okullarının kurulduğu ve İslam bilim kurumlarının açıldığı bir dönemdir. Nasirüddin Tusi de bu dönemde yetişmiş, İslam dünyasının tanınmış filozoflarından birisi hâline gelmiştir.
Azerbaycan Türk’ü olan halk bilimci Memmedhüseyn Tehmasib’a göre efsanevi bir kişilik olan Nasreddin Hoca, gerçekte Nasirüddin Tusi‘dir.
Nasirüddin Tusi kimdir?
Nasirüddin Tusi, babasının ve dayısının etkisiyle erken yaşlardan itibaren kelam, felsefe ve matematik ile ilgilenmeye başlamıştır. Felsefi gelişmesinin belirli bir evresinde İbn-i Sina’nın “İşârât”ını okudu ve uzun yıllar bu metinle uğraştı. Bu uğraşmaların ardından en önemli eserlerinden biri sayılan “Şerh-i İşârât”ı kaleme aldı.
Nasirüddin Tusi, Kemalûddin Hâsip’ten matemetiği ve Burhanüddin Hamedanî’den hadisleri öğrendi. Pek çok bilgi dalıyla ilgilendi ve derinleşmeye çalıştı; tanınmış bilginler yetiştirdi. İsmaili mezhebinden ve edebiyat, tasavvuf ve felsefe ilgilisi Nasîrüddin Ebu’l-Feth b.Mansûr’un meclisinde yer aldı. Abbasi halifesi El-Mûtasım’ı öven bir kaside yazdıktan sonra araları açıldı ve sürgüne gönderildi.
Hassan Sabah’ın yedinci halefi Khudavend Alaüddin aracılığıyla Alamut kalesinde saklanan Nasirüddin Tusi daha sonra, 1247’ye kadar, yarı tutuklu olarak Meymûn Daye kalesinde tutuldu. Moğolların kaleleri ele geçirmesiyle serbest kaldı. Moğol hükümdarı Hülâgu’nun müşaviri olarak görev alan Nasirüddin Tusi bütün bilimsel ve felsefi çalışmalarında ondan destek aldı. Ünlü “Marâgâ Rasathanesi”ni bu sırada kurdu ve bu kurum en büyük islam bilim kurumlarından biri olarak yer aldı. Rasathanenin yanında büyük bir kütüphane kurulması da gerçekleştirildi, burada dört yüz bin kitabın toplandığı sanılmaktadır.
Hûlagü han bir yandan Bağdadı yakıp yıkan bir yandan da orada yeniden bilim kurumlarının kurulmasını destekleyen kişi oldu. Daha sonraki hükümdar Abaka Han tarafından da destek gören Nasirüddin Tusi yaşlılığında bu destek sayesinde önemli eserlerini üretti.
Nasirüddin Tusi, islam felsefesinde yeni bir felsefe ekolü ortaya koymamıştır, ancak yine de felsefi çalışmaları derinlik ve kapsamıyla etkili olmuş bir bilge olarak yer edinmiştir. Daha çok meşşai filozoflarının yolundan gitmiş olduğu söylenebilir, onların felsefi tezlerini Şiiliğin prensiplerine uyarlamaya çalışmıştır.
İslam dünyasında ilk defa bir sistematik etik kitabını yazan kişi Nasirüddin Tusi olmuştur. Sisteminde Aristoteles’in ahlak ilkeleriyle Gazâli’nin mistik ve tasavvufi ahlak düşünceleriyle bir arada değerlendirmeye çalışmıştır. Bir tür sentez arayışında olmuştur. Bu ahlak felsefesinin bir bölümünü de eğitim konusundaki düşünceleri oluşturmaktadır.
Nasirüddin Tusi‘ye göre çocuğun doğumundan itibaren ona uygun bir ad verilmeli, iyi bir sütanneye sahip olmalı ve yetişme döneminde çocuk kötü huy edineceği ortamlardan korunmalıdır. Bu süreçte ona aklını kullanmasını ve akıl yoluyla elde edilen erdemleri sevmesini öğretmek gerekir. Arzularına hakim olmanın ve kendini tutmanın bir erdem olarak öğretilmesi gerekir. Bundan sonra ise çocuk hangi sanata ya da ilgiye yetenekli ise ona yönlendirilmeli ve özendirilmelidir.
Nasirüddin Tusi kelam, mantık, matematik, astronomi gibi alanlarda birçok eser kaleme almış, Bağdat’a seyahati sırasında 1274 yılında vefat etmiş ve Bağdat’ta defnedilmiştir.
Yazan: Sosyolog Ömer Yıldırım