Felsefe hakkında her şey…

Lucius Annaeus Seneca Kimdir?

08.11.2019
13.887
Lucius Annaeus Seneca Kimdir?

Lucius Annaeus Seneca ya da bilinen kısa adıyla Seneca, M.Ö. 5 ve M.S. 65 yılları arasında yaşamış ünlü Romalı düşünürdür. Seneca İspanya’nın Cordoba (Kurtuba) kentinde doğmuş ve Roma’da ölmüştür.

Stoacı ahlak görüşüyle tanınan Seneca, ahlakının temeline doğaya uygun yaşama ilkesiyle, bir bilge idealini yerleştirmiştir.

Zamanın toplumunu bir vahşi hayvanlar topluluğu olarak gören Seneca, bilge kişisini, kendi kendine yeten, hazza olduğu kadar eleme karşı da duygusuz, korku bilmez, evrenin gerçek efendisi, erdemi özgür iradesinin sonucu olan ve ölümden korkmayan kişi olarak tanımlamıştır. Başka bir deyişle, her ne kadar Stoacı maddeciliği benimsemiş olsa da Tanrı’nın aşkın olduğunu öne süren Seneca, pratik felsefeyi öne çıkarmış ve gerçek erdemle değerin, dışarıda değil de insanın içinde olduğunu belirtmiştir. Ona göre, harici iyiler ve zenginlikler, insana mutluluk sağlamazlar.

SENECA’NIN HAYATI

Seneca, Marcus Annaeus Seneca adlı varlıklı bir kişinin oğluydu.

Gençliğinde Roma’ya giderek dönemin ünlü düşünürleri olarak bilinen, Stoacı Attalus, Pythagorasçı Fabianus ve Sotio’dan felsefe ve retorik dersleri aldı. Bir süre avukat olarak çalıştı, “Quaestor” oldu, senato üyeliğine seçildi, derin bilgisi, etkili konuşmaları nedeniyle büyük ün sağladı.

Claudius’un karısı Messalina’nın kıskançlığını üzerine çekince 41’de Korsika’ya sürüldü. 49’da Agrippa’nın aracılığıyla sürgünden Roma’ya dönerek Neron’u eğitmekle görevlendirildi. Neron imparator olunca Seneca’yı da 57’de konsül seçti.

Seneca 62’de saraydan ayrılarak içine kapalı bir yaşam sürmeye başladı. Neron, onu kendisine karşı gizli ayaklanma düzenleyenlerle işbirliği içinde olmakla suçladı, kendi kendini öldürmesini buyurdu. Seneca bu buyruğa uyarak damarlarını kesti ve kanının akışına baka baka öldü.

Seneca

Seneca

SENECA’NIN FELSEFİ ve DİĞER ÇALIŞMALARI

Şiir, tiyatro, mektup türünde değişik yapıtlar ortaya koyan Seneca, felsefe tarihinde, Roma Stoası ya da Yeni Stoa denen öğretinin üç kurucusundan ilki olarak değerlendirilir. Ondan sonra Epiktetos ve Marcus Aurelius gibi filozofların geliştirdikleri bu öğreti insanın bir istenç varlığı olduğu görüşüne dayanır.

Seneca’nın başlıca özelliği, düşüncelerinin us ilkelerine ve istence dayanmasına karşın, yer yer derin duygusallıkla kaynaşmasıdır. Bu tutumundan dolayı da kimi felsefe tarihçileri, onu kendi kendisiyle çelişki içinde bulunmakla suçlamıştır. Seneca için insanın başlıca davranış ilkesi istençtir, ancak insanın bir de duygu yanı vardır, onu da istencin ışığında görmek gerekir.

Doğa olaylarının açıklanışında Aristoteles’in geliş­tirdiği ve az çok gözleme dayanan yöntemi benimseyen Seneca birtakım gizli güçlerin varlığına da inanır. Ona göre doğa olaylarının nedenleri doğaldır, ancak bunların birer “belirti” olabileceği de gözden uzak tutulmamalı­dır. Bu da bütün doğal nedenlerin Tanrı’dan kaynaklan­ması sonucudur. Ancak Tanrı’ya bağlanan nedenler tikel değil tümeldir.

Söz gelişi kuşa uçma, balığa yüzme yeteneği veren Tanrı’dır. Oysa kuşun kanadını çırpması, balığın yüzgeçlerini oynatması gibi tikel olgular tanrısal varlıkla ilgili değildir. Çünkü Tanrı bütün evreni, bütün varlık türlerini kapsayan evrensel bir “doğa yasası“dır, her nesne, her oluş bu yasaya dayanır.

Tanrı’yla ilgili bütün kişisel işlemler, bu doğa yasası gereği bir yazgıya bağlıdır. İnsanın dine bağlılığını göstermek için “kurban” keserek kan dökmesi gereksizdir. Dine bağlılığın temeli kan dökmek değil sevgidir. Bu sevgi doğaya egemen olan tanrısal yasayı kavramayı, bütün olayların arkasında tanrısal erkin bulunduğunu görmeyi sağlar.

Seneca

Seneca

Felsefenin mantık, ahlak ve fizik olmak üzere üçe ayrılması gereğini savunan Seneca, genellikle yaşamı kuramsal görüşlere değil yönlendirici bir yönteme bağlar. Mantığı da usa dayalı bir felsefe olarak niteler. Ona göre filozofun görevi insanları yetiştirmek, düşkünlükten, sıkıntıdan kurtarmak için eğitmektir.

Seneca’ya göre tin, kimi bilgelerin sandıkları gibi tinsel ve soyut bir varlık değil “çok ince öğelerden kurulmuş bir nesnedir.” Ölüm bir yokluk değil, başka nitelikler taşıyan bir yaşama dönüştür, ölümsüzlüğe kavuşmaktır. Çünkü insanda tanrısal bir töz vardır, ölen onun görüntüsüdür. Bu nedenle insan, yaşama “ara veren”, başka bir varlık ortamına geçiş olan ölüm karşısında sarsılmamalıdır. Gövdenin dağılması tinin ölümsüz kaynağına dönerek yaşamını sürdürmesini sağlar.

Seneca’ya göre, ahlak soyut bir bilgi dalı değil yaşamın içindedir, insan davranışlarının, eylemlerinin kaynağıdır. Kişiye nasıl davranacağını, ne gibi bir yöntem benimseyeceğini gösteren doğadır, bu nedenle ahlaklı yaşamak doğayı izlemektir (naturam sequi). Bunu da ancak erdemle donatılmış bilge kişi başarabilir. Çünkü bilgenin erdemi, özgür istencidir. Toplum yaşamı da bilgece bir anlayış, erdeme göre düzenlenmelidir.

İlgili konular:

Hazırlayan: Sosyolog Ömer Yıldırım
Kaynak: Türk ve Dünya Ünlüleri Ansiklopedisi; Anadolu Yayıncılık; Cilt: 9 Fasikül: 89; İstabbul – 1985

BİR YORUM YAZIN

ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

Henüz yorum yapılmamış.

2005'ten beri çevrim içi felsefe yapıyoruz...